İngiltere Neyler? ABD Neyler? – 4
29 Kasım 2016

İngiltere Neyler? ABD Neyler? – 4

İki kapitalist rakip devlet İngiltere ve Amerika, giriştikleri hegemonya mücadelesi yüzünden Türkiye’yi perişan etmektedir. Türkiye’de uygulamak için izledikleri metot hiç şüphesiz kapitalizmin metodu olan sömürgeciliktir. Menfaatlerine ulaşmak için her yolu mubah gören anlayışlarıyla metotları olan sömürgecilik için üsluplar sergilemektedirler.

Ayrıca diğer devletleri kendilerine bağlı kılmak adına siyasi, askeri, kültürel ve ekonomik etkilerini uluslararası kuruluşları vesile olarak kullanarak sağlamaktadırlar. AB, BM, IMF, UNDP, WB, FA, OUNESCO, NATO, G20, ETİ vb. kuruluşlar bunlardandır. Bu sayede İngiltere ve Amerika, kontrol altında tutuğu devletlerin varlıklarını devam ettirebilmelerinin tek yolunun kendi siyasi mefhumları ile olacağını onlara kabul ettirmektedir.

Komünist lider Lenin’in “Sömürgecilik, kapitalizmin en yüksek aşaması” tespiti kapitalist devletler için yeterli bir vasıflandırma değildir. Zira sömürgecilik kapitalist ideolojinin metodu ve asli bir parçasıdır. Kapitalizmin varlığını ve yayılmasını devam ettire bilmesi için olmazsa olmazıdır. Lenin’nin işaret ettiği gibi toplumun sosyolojik evrelerinden veya bir aşamadan ziyade kapitalizmin asli unsuru, yayılma metodudur.

Bu sebeple bu iki rakip kapitalist devletin Türkiye’nin ekonomi siyasetine bakışı aynıdır. Sadece üsluplarda farklılıklar bulunmaktadır. İngiltere ve Amerika’nın devletlerarasındaki ayrılıkları ve anlaşmazlıkları olsa da, Türkiye’nin ekonomi siyasetinde aynı esaslarla hareket etmektedirler ki bu esas kapitalizm kaynaklı sömürgeciliktir.

Türkiye’de sömürgeci kâfir devletlerin siyasi mefhumları ile hareket edildiği müddetçe hükümetler ne kadar değişirse değişsin, sistem başkalık, yarı başkanlık veya parlamenter sistem olursa olsun, kanunlar ne kadar çeşitlenirse çeşitlensin doğru bir kalkınma sağlanamaz.

Bu Firavun’un erkek doğan çocukları bir sene öldürtüp, diğer sene yaşatmasına benzer. Çünkü Firavun bilir ki tamamıyla erkekleri katlederse sömürdüğü halkın iş gücünü kullanamayacaktır. Eğer yaşatırsa bilir ki güçlendiklerinde ona karşı bir güç oluşturacaklardır. Bu sebeple doğan erkek çocukları bir sene öldürür, bir sene öldürmez. Böylece hem bekasını sağlamak istemektedir, hem de tehlikeleri bertaraf etmek istemektedir.

Firavun kıssasındaki gibi İngiltere ve Amerika’nın ekonomi siyasetleri de insanları Allah’a kulluktan kendilerine kul olmaya zorlamaktır. Aynı Firavun’un ekonomi siyasetinde olduğu gibi toplumun ne çökmesine izin verirler, ne de kalkınmasına müsaade ederler. Borçlandırır veya krediler verirler, kendisine uşak olan yöneticiler edinerek ekonomik ve askerî anlaşmalar ile kurtulmalarını sağlayacak doğru bir kalkınmaya yönelmelerini istemezler. İşte Amerika ve İngiltere’nin Türkiye ekonomisindeki esası, kendi ideolojisini ve hayata bakış açısını kabullendirmek ve halkı sömürmektir.

Bu iki kapitalist devletin kapitalizmi kabullenmelerinden dolayı esasları aynı olsa da, vakıaya göre siyasetlerinde değişikler görülebilir. Örneğin daha önce İngiltere siyasî anlaşmalara ve askerî üslerine güveniyordu. Lakin daha sonra bu üslûbunu değiştirdi. Üslerle ilgili bütün anlaşmalarını iptal etti. Yani birçok üssünü kapattı. Küçük borçlar veya krediler vermeye, kendisine uşak olan yöneticiler edinmeye ve ekonomik anlaşmalara güvendi.

Hakeza Amerika’nın da sömürü üslûplarında yaptığı değişiklikler vardır. Amerika daha önce; paktlara, üslere, Truman Doktrini ve Marshall Plânı’na güvenmekteydi. Daha sonra ise bu üslubunu değiştirdi. Paktlardaki etkisini zayıflattı, askerî üslerini kapattı ve Truman Doktrini ve Marshall Plânı’nı hafifletti. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşları kullanmaya, borçlar veya krediler ile ekonomik anlaşmalara güvenmeye başladı.

Amerika, İngiltere’nin Türkiye üzerindeki ekonomik etkisini kırabilmek için devletin IMF’ye olan borçlarını bir an önce kapatmasına imkân verdi. Devletin bu şekilde güvenini kazanarak devletin kendisine sıcak para ve dolar siyaseti ile bağlanmasını sağladı. Böylece halkı yanına çekebildi. Büyük şirketlere ve iş adamlarına sağladığı krediler ve dış ticaret imkânları sağlayarak İngilizlerin Türkiye’deki ekonomik hegemonyasını yıktı. Avrupalı devletlerin ekonomik saldırı üslûplarını bertaraf ederek devleti kendi maslahatlarına göre hareket etmesini sağladı. Böylece AB devletleri ile Türkiye’nin arasında anlaşmazlıkları iyice çoğalttı.

Türkiye’de İngiliz siyasetini izleyenler, devlet sosyalizmine öykünen ekonomik politikalar geliştirse de Amerikan siyasetini izleyen iktidar ve büyük firmalar liberal ekonominin sağladığı kârın sarhoşluğuna kapıldılar. İngiliz siyasetinin özelleştirme karşısında verdiği mücadele karşısında özel sektörün sofrasına sunulan devlet kurumlarının özeleştirilmesi, Amerikan siyasetinin ekonomi üsluplarının Türkiye’de karşılık bulmasını sağladı. Böylelikle İngiliz siyasetinin 1923’den itibaren ulusçu ekonomi politikası, devlet yatırımcı, işletmeci ve denetleyici olarak ekonomik hayatın şekillenmesinde ve gelişmesinde esas olmalı düşüncesi 2000’li yıllardan sonra Amerika’nın ekonomik üslupları ile özelleştirmeye, yap-işlet-devret anlayışına evrildi.

Türkiye’de İngiliz siyasetinin hâkim olduğu dönemlerde izlenen ekonomi politikaları; daha çok dışa kapalı, korumacı ve içe dönük ekonomi politikalarıydı. Amerikan siyasetinin hâkim olduğu günümüzde ise; daha çok devletin özel sektörün girişimciliğini desteklediği, yönetim, güvenlik ve kamu hizmetleri harici ekonominin planlı kalkınması için önlemlerin alındığı ve yabancı sermaye yatırımlarının özendirildiği politikalardır.

Amerikan siyasetinin izlediği ekonomi politikaları özellikle 2001 Şubat krizinden sonra hızlı bir büyüme sürecine girmiştir. Türkiye İstatistik Kurumunun verdiği verilere göre ülke ekonomisi 2002-2011 yılları arasında ortalama %6,5 oranında büyümüştür. Böylelikle nispeten yüksek büyüme oranları, yurtiçi tasarrufların düşmesine, yatırımların finansmanında yabancı tasarruflara olan talebin daha da artırmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda da Amerika, Türkiye üzerindeki siyasi hegomanyasını ekonomi sayesinde daha da perçinlemiştir.

İster Amerika olsun isterse İngiltere olsun kafir devletlerin bizlere sunduğu ekonomik anlaşmalar ve ekonomik politikalar bir aldatmacadır. Türkiye’de yaşayan Müslümanlara sunulan ekonomi politikalarının tümü borçlandırma yönündedir. Yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi sömürmek için destekledikleri yöneticilerin elleriyle bizleri sömürmektedirler. Türkiye’nin ekonomide hayra yönelmesi için acil İslam’ın iktisat mefhumlarına sarılması gerekmektedir. Bunun tatbik metodu ise ebetteki Raşid bir Hilafet devletinin ikamesidir.

“(Ey müminler!) verdikleri sözü bozan, Peygamber'i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız; yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminler iseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha lâyıktır. [Tevbe-13]