İlm-i Siyaset ve Reel Politik
22 Eylül 2015

İlm-i Siyaset ve Reel Politik

Uzun zamandır yazmak istediğim bir konuydu. Geçenlerde okuduğum bir makale yazma irademin nüksetmesini sağladı. Özellikle reel politik siyasetin zihinlerimizde tek mihenk taşı gibi algılandığı şu günlerde yazabilmek daha da hayırlara vesile olur inşaAllah.

İster birey endeksli isterse toplum endeksli olsun değişim düşüncesi hayatın vazgeçilmez bir unsurudur. Değişimin karşısında duran reel hayat, insanı yorar, duygularını köreltir ve üzüntülere mahkûm eder. İnsanların toplumsal hafızalarının silinmesine sürükleyen büyük bir afettir. Reel politik, değişim düşüncesinin karşısında insanları çaresizliğe, uyuşukluğa, bireyselliğe, ruhbanlığa iten düşünceler ile meşgul eder.

İnsanların böylesi bir durumdan kurtulması için siyaset hakkında mutlaka düşünmesi gerekir. Bu bağlamda siyaset hakkında düşünme; edebi düşünceden de fikrî düşünceden de hukuk/fıkıh üzerine düşünmekten de daha zor ve farklılık arz eder. Haberler, olaylar, öncesi ve sonrası, bunlar arasında bağlantı kurmak, çözümlemek ancak karakterist bir kafa yapısı ile mümkün olur.

Ecdadımız bu düşünme şekline ilm-i siyaset demiş... Fakat ilm-i siyaset kavramının günümüzde iki anlayış şekli ile içinin boşaltıldığını söyleyebiliriz. Birincisi tasavvufi kaygılar ile ledün ilminin sisli düşünce labirentlerinde yatmaktadır. Daha çok Allah dostu kimselere ve devlet yöneticilerine hasredilmiştir. Yani biraz gizemli ve mistik bir yaklaşım ile yorumlanmaktadır. Herkese nasip olmayan üstün vasıflara sahip olan kişilere ait bir düşünce şekli olarak anlatılır.

Diğer mana ise münevver (aydınlanmış) akıl ve kıvrak düşünmeyi öğrenen herkesin yapabileceği bir düşünce tarzıdır. Hatta Siyaset hakkında düşünme belirli kimselere ait olmamalı, ümmetin düşünüşü ile eşdeğer hale getirilmeli, ümmetin siyaset hakkında düşünme yetileri geliştirilmelidir.

Birinci anlayışın topluma tesir ve etki alanı olmadığından fazla irdelemek istemiyorum… Ama ikinci anlayış yani reel politik siyaset, toplum üzerinde çok daha etkili.

Bugün ümmetin değişim duygularını sekteye uğratan ve değişim idrakini tarumar eden, değişimin karşısında duran üstelik ecdadın ilm-i siyaset anlayışına benzetilerek siyaset hakkındaki tefekkürlerimize mihenk taşı yapılmak istenmektedir.

Zira iki kavram özü itibari ile bir birine zıt mefhumları ihtiva eder. İlm-i siyaset = İslam’ın fikri kaidesi ile siyaset hakkında düşünmedir. Eşyalar, olaylar, gelişmeler insana dair her şey hakkında düşünmeyi gerekli görür. Bu sebeple ilm-i siyasetin İslam akidesinden ayrılması kati suretle düşünülemez. İlm-i siyaset insanları Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle en güzel mücadele şekliyle İslam’ı topluma hakim kılmaya çalışır. Toplumuna hiçbir zaman yalan söylemez, insanları aldatmaz, onların ihtiyaçlarını/arızalarını tatmin eder. Doğruluk ve adaleti topluma hakim kılar.

Siyaset hakkında düşünme yani ilm-i siyaset kendi maslahatını/istikbalini düşünmez. Ümmetin maslahatını her şeyden üstün tutar. Gerçek bir devlet adamı gibi bakar. Sırtını ümmete dayar. Ümmeti ile birlikte, ümmetinin arasında hidayeti dünyaya taşımanın yollarını arar. İlm-i siyaset göbekten Rabbinin razı olacağı işlere bağlıdır.

Reel politik ise dini devletten soyutlama "orta çözüm" düşüncesinin yaygınlık kazanmasında en etkili kavramdır. Ulus devlet anlayışının vazgeçilmez paravanı. Liberal ekonominin en sevdiği sözdür. Çarpıtmada, demagojide ve yanıltmacada reel politiğin üstüne yoktur. Siyasi düşünceye sahip olan kimseleri menfaatine göre ayrıştırmada, kişisel maslahatlarına ve istikballeri için rekabet ettirmeye bayılır. Hedefe götürecek her yola mübahlaştırma kılıfını hazırlamada üstüne yoktur.

Ümmetin canlarının katledilmesinde, kaynaklarının yağmalanmasında, parça parça bölünmesinde, izzet ve şerefinin yerle bir edilmesinde reel politik düşüncenin yeri büyüktür. Batılıların kanser olan toplumsal yapılarına pansuman olarak kullanılan reel politik, orta çözüm esasına dayalı olduğu için ümmetin siyaset hakkında düşüncesi ile kati suretle örtüşmemektedir.

Ama maalesef reel politik anlayışı, siyasilerimizin, kanaat önderlerimizin ve ümmetin siyaset hakkındaki düşünce merkezine yerleştirildi. En basit örneği ile bir zamanlar reel politik anlayış Balkanlarda meydana getirdiği soruna "Balkan sorunu" dedi. Bugün de bölgedeki durua "Ortadoğu sorunu" demektedir. İslam ümmeti o zamanlar reel politik vakıanın yanıltmacası ile düştükleri tuzağa bugün yine düşmektedirler. Günümüz Müslümanları "Ortadoğu Sorunu" nu anlamak için reel politik üzerinden akıl yürütmeyi bırakıp, Rusya'nın Doğu Avrupa sorununa yaklaşımını kavramadıkları takdirde, Ortadoğu'nun akıbeti de tıpkı Balkanların akıbeti gibi olacaktır.[1]

Ümmetin kendine özgü siyasi düşünmesini sağlaması için reel politik yaklaşıma karşı mücadele edilmelidir. İlm-i siyasetle hiçbir alakası olmayan reel politik yaklaşım karşısında eğitimli olsun veya olmasın özellikle siyasi olaylar üzerinde akıl yürütme yetisine sahip samimi ve dürüst kişiler tarafından bu mücadele üstlenilmelidir. İslam’ın siyaset hakkındaki düşünce şekli ile vakıaya bakmayıp reel politik düşünce şeklini edinmiş ise o kimse bilsin ki İslam ümmetinin değişim arzusunu sekteye uğratmakta, değişim iradesini tarumar etmektedir... Bataklığın içinde insanlar için yapmış olduğu her hayır çalışması, hayırdan çok Allah (c.c.)’nun gazabını daha da kazanmasını sağlayacaktır.


[1] Ancak Rusya veya Sovyetler birliği açısından durum farklıydı. Sovyetler Birliği, ellili yıllarda Doğu Avrupa'da Osmanlı'nın maruz kaldığı aynı sorunla karşı karşıya kalmıştı. Amerika, Doğu Avrupa'nın komünizmden kurtulması için çağrıda bulunmuştu ve bu çağrıya destek veren ülke yönetimlerine ve halklarına açık ve gizli destek sağlıyordu. Fakat Rusya, Osmanlılar gibi hareket etmedi. Amerika'nın desteklediği bu kurtuluş fikrini kendisine ilan edilmiş bir savaş olarak niteledi. Amerika'nın tepkisini çekmemek için birtakım yumuşak manevralara girişmedi. Aksine Amerika'yı birinci düşman ilan etti. Polonya'daki hareketi bastırarak, en küçük bir başarı kazanmasına meydan vermedi. Aynı şekilde Bulgaristan'da çıkan olayları acımasızca bastırdı. Tüm Doğu Avrupa ülkeleri üzerindeki hâkimiyetini pekiştirdi. Doğu Avrupa ülkelerine açık veya gizli herhangi bir desteğe kalkışması halinde Amerika'ya savaş açma konusundaki hazırlıklarını hızlandırdı. Rusya'nın bu kararlı siyasi tutumu karşısında seri bir şekilde başarısızlığa uğrayan Amerika, komünizme karşı savaş açma ve Rusya'yı zayıf düşürme planından taviz vermek zorunda kaldı ve Rusya'yla bir arada yaşamayı öngören birtakım anlaşmalar imzaladı. Görüldüğü gibi Rusya, bu sonuca siyasi kararlılığın ve gücü sayesinde ulaşmıştır.
Takiyyuddin en-Nebhani Tefekkür/Siyaset Hakkında Düşünme