9 Ağustos 2020 tarihli makalenizde şahsınıza gelen iki soruya yahut eleştiriye yanıt verdiğinizi gördük. Birinci soruda gayet masumane bir şekilde katılım bankalarının da Merkez Bankası’ndan faizle para aldığı tespiti yapılarak faizsiz para alışverişinin olmayacağı, bunun üstünün örtüldüğü belirtilmekte ve sorunun kaynağı olarak da faizsiz işleyen bir parasal sistemin yokluğu gösterilmektedir. Siz de bu eleştiriye Merkez Bankası’nın görevlerini hatırlattıktan sonra şu ifadelerle yanıt verdiniz:
“Merkez Bankası’nın işlemlerindeki faiz konusunu öğrenmek için bir yetkiliyi davet edip dinlemiştik; yetkili bize, ‘Merkez Bankası borç alır, verir ama bankanın işi faizcilikle para kazanmak değildir, kazandığı reel faiz olursa bu da enflasyon ve masrafları karşılamaz.’ demişti.”
İslâmi ilimler alanında büyük bir ömür geçirmiş olan birisinden Merkez Bankası ile ilgili olarak kullandığı bu ifadeler son derece düşündürücüdür. Türkiye’de Merkez Bankası’nın faizli işlemler yaptığını sağır sultanlar dahi bilir. “Politika faizi” denilen faizleri, bankaların ne miktarlarda kaydî para oluşturabileceklerini, gecelik repoları vs. Merkez Bankası belirlemiyor mu? Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Merkez Bankası başkanları arasında önceki dönemlerde faiz oranları üzerinden atışmaların yapıldığını da mı hiç duymadınız? Şu anda dünyanın her bir yanında para sistemi ve faizler merkez bankaları tarafından organize edilmiyor mu? Durum güneşin aydınlığı kadar açık iken nasıl olur da Merkez Bankası’nın faizle işlem yapmadığı anlamına gelecek sözler söylüyorsunuz. İster reel faiz olsun isterse enflasyon miktarınca vs. olsun bunların hepsi faiz değil midir? Yaptığı işlemleri “faiz” adı altında ve belli oranlarda yapmıyor mu?
Hangi yetkiliyle görüştünüz bilmiyorum ama kandırıldığınız, yanlış bilgilendirildiğiniz apaçık ortadadır. Zira Merkez Bankası’nın çıkarmış olduğu “100 soruda Merkez Bankası” adlı kitapçığın 46. sayfasında şöyle geçmektedir:
“Türk lirası depo alım ve satım işlemi nedir?
Merkez Bankası’nın belirli vadeler için gün içinde ilan ettiği faiz oranlarından Türk lirası borç almak veya borç vermek isteyen bankaların Merkez Bankası ile gerçekleştirdikleri mevduat işlemleridir. Depo imkânı, Merkez Bankası bünyesinde faaliyet gösteren BPP’de sağlanır.”
Devamla şöyle dediniz: “Faizli işlem yapan bankaları bir yana bırakalım, katılım bankaları kaydî para oluşturmak için Merkez Bankası’ndan faizle para almazlar.” Bu kesin ifade belirten hüküm cümlesinin hemen ardından “Eğer banka zarurete düşer de Merkez Bankası’ndan kredi alırsa ve bundan da bir kâr hâsıl olursa bunun katılım hesabı sahipleri ile alakası olmaz” diyorsunuz. Aslında bu ifadenizle katılım bankalarının da Merkez Bankası’ndan faizli kredi kullandıklarını zımnen kabul ediyorsunuz.
Durum böyle olduğu hâlde nasıl, “Merkez Bankası’ndan kredi alırsa ve bundan da bir kâr hâsıl olursa bunun katılım hesabı sahipleri ile alakası olmaz.” diyebiliyorsunuz? Faizin azı da çoğu da haram değil mi? Alan da veren de haram işlemiş olmuyor mu?
Ayrıca katılım bankaları BDDK mevzuatına tâbi olarak işlem yürütmektedirler. Bu çerçevede Merkez Bankası’na yatırmak zorunda oldukları “zorunlu karşılıklar” bulunmaktadır. Merkez Bankası ise bu zorunlu karşılıklara belirlediği oranlar üzerinden faiz yansıtmaktadır. Konu ile ilgili olarak Merkez Bankası tarafından yayınlanan bildiride şu ifadeler yer almaktadır: “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde ABD doları cinsinden tutulan zorunlu karşılıklara, rezerv opsiyonlarına ve serbest hesaplara faiz ödenmesi uygulamasına başlanacaktır. Uygulama 5 Mayıs 2015 tarihinden itibaren başlayacaktır. Uygulanacak faiz oranı değişen küresel ve yerel finansal piyasa koşulları çerçevesinde günlük olarak belirlenecektir. Belirlenen oran saat 9.30’da Anadolu Ajansı DV008 ve Reuters CBTB sayfalarında ilan edilecektir. 5 Mayıs 2015 günü için gecelik faiz oranı yıllık yüzde 0,12 olacaktır.” [https://ekonomi.haber7.com/finans/haber/1359243-mbnin-verdigi-faizi-faizsiz-bankalar-ne-yapiyor, e.t 12/08/2020] Merkez Bankası tarafından alınan karar gereğince sahip oldukları mevduatlar nedeniyle Merkez Bankası’na yatırmak zorunda oldukları zorunlu karşılıklar nedeniyle katılım bankalarına da faiz ödemesi yapılacaktır.
Merkez Bankası tarafından yapılan bu faiz ödemelerinin nasıl ve ne şekilde kullanılacağı ile ilgili olarak farklı açılardan değerlendirmeler ve açıklamalar yapılmaktadır. Katılım Bankaları Birliği’nin Danışma Kurulu tarafından da bu hususta bazı açıklamalar ve fetvalar verilmektedir. Ancak durum ne olursa olsun bu bankalar, ilgili kanunlar çerçevesinde Merkez Bankası ile işlem yapmak ve sahip oldukları mevduatların bir kısmını da Munzam Karşılığı olarak Merkez Bankası’nda bulundurmak mecburiyetindedirler. Bu nedenle Merkez Bankası’ndan almış oldukları faizleri (çalışanlarından bazılarının ifadesiyle) “hayır işlerinde” kullanmaktadırlar. Ancak Sayın Hayrettin Karaman siz ve sizin gibi bazıları nezdinde bu paraların enflasyon kadarı faiz sayılmamakta, enflasyondan fazla kısmı faiz sayılarak hayır işlerine harcanmaktadır. Bu düşüncenin kendisi dahi başlı başına büyük bir hatadır. Enflasyon kadarını faiz kabul etmemek Allah’ın kesin delillerle haram kılmış olduğu faize kılıf bulmaktan başka bir şey değildir. Zira faizin haram olması Kur’an’da ve Sünnet’te bulunan kesin delillerle haramdır. Bunun için “enflasyon kadarı faiz değildir” gibi bir iddia hiçbir surette sağlam bir delile dayanmayan, aslı astarı olmayan bir vehimdir, saçmalamadır.
Bu hakikati bilerek katılım bankalarına para yatırmak, bu bankalardan kâr payı almak haram üzerine yardımlaşmadır ve elbette haramdır. Zira Allah Subhânehû ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“İyilik ve takva üzerine yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın!”
Netice itibarıyla durum ne olursa olsun katılım banka uygulamaları tek açıdan değil birçok açıdan şer’î hükümlerle çelişmektedir. Bunların tümünü ayrı ayrı ve detaylı bir şekilde açıklamaya çalışmak başlı başına bir kitap çalışması demektir. Ayrıca bu hususta gerekli açıklamaları yapan hocalar da bulunmaktadır. Katılım bankaları kapitalist sistemin açıklarını kapatmak için kullanılan yamalardan başka bir şey değildirler. Bu iş kesin olarak ancak ve ancak, şer’î hükümlerle hükmedecek olan Râşidî Hilâfet Devleti’nin kurulmasıyla, faizli bankacılığın, faize dayalı para sisteminin, kapitalist sistemin tüm pisliklerinin izale edilmesiyle çözülecektir. İşte o zaman sizin de arzuladığınız sağlam para sistemine yani altına dayalı para sistemine geçilmiş olacaktır.
Müslümanların yapmaları gereken ise bütün güçleriyle İslâmi hayatı yeniden başlatacak olan Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurmak için çalışmaktır.