Hatırlatmak Gerekir; Umulur Ki Fayda Verir!
20 Haziran 2017

Hatırlatmak Gerekir; Umulur Ki Fayda Verir!

İnsan bazen, iyilik ve doğruluk adına söylemek istediği her şeyi söylediğini veya yazmak istediği her şeyi yazdığını düşünür. Bunun realitede bir karşılığı yok aslında. Ancak velev ki öyle olduğunu düşünse bile kişi, tekrar yazıp söylemesinde hiçbir sakınca yok. Bilakis hak ve doğruluk namına bildiklerini tekrarlaması gerekmektedir ta ki değiştirmek istediği olumsuz vakıa değişene kadar…

Rabbimiz kendilerinde, biz inananlar için çokça öğütlerin ve ibretlerin olduğunu ifade ettiği Kur’an’daki kıssalar ile bize bunu göstermektedir.[1] Öyle ki şimdiki insanoğlunun ortalama ömrünün on katı kadar yaşayıp, durmadan aynı şeye davet eden ve insanlara hakkı anlatmaya devam eden Nuh Aleyhi’s Selam’ın kıssası en bariz örnektir. O halde günümüzde hiçbir Müslümanın, tekrar tekrar hakkı söyleyip yazmaktan geri durması asla düşünülemez. Çünkü Rabbimiz وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ “Ancak yine de hatırlat, çünkü hatırlatmak, müminlere fayda verir.”[2]** diye buyurur. Bu durumda bizim hatırlatmaktan geri durmamız caiz olmaz. Çünkü değiştirmek istediğimiz batıl ve fasid vakıalar olduğu gibi devam etmektedir.

İslam ümmeti olarak, idrak etmeye çalıştığımız bu rahmet ayında bile zulümler ve insanlık ile bağdaşmayan olaylar eksik olmamaktadır.

Gasıp Yahudi varlığı, bir İslam beldesi olan Filistin’i halen işgal etmekte ve Müslümanları katletmeye devam etmektedir. Sözüm ona Müslüman liderler, bir kınama açıklaması dahi yapmaktan aciz bir şekilde seyretmeye devam etmektedirler. Rabbimizin mübarek kıldığı bu toprakları gasp eden Yahudi “devletini” tanıyan ve onları dost gören sözüm ona liderin ihanetlerini hatırlatmak gerekir.

Müşrik Hindular, Keşmirli Müslümanları, Budist Burmalılar, Arakanlı Müslümanları, Komünist Çin, Doğu Türkistanlı Müslümanları katletmeye devam ediyorlar. Kâfir Ruslar, yeni silahlarını Suriyeli Müslümanlar üzerinde denemekle iyi bir tatbikat yaptıklarını söylemektedirler. Müslümanların başındaki yöneticiler, onlara “domates” satabilmek için dostluklarını kazanmaya çalışmaktadırlar. Küfrü ile zulmü ile bu kadar aşikâr kâfirler ile dost olunmayacağını hatırlatmak gerekir.

Müslümanların azılı düşmanı emperyalist kâfir ABD Başkanı, bir yandan Suriye, Irak, Afganistan, vs. beldelerde Müslüman avına çıkmış, öte yandan göstere göstere İslam beldelerindeki yöneticilere ticari antlaşmalar adı altında haraç kesmektedir. Bizim yöneticiler ise Trump’ın bölge için bir umut olduğunu düşünmektedir. Bu sömürgeci kâfirlerin, son yüzyılda İslam beldelerinde gerçekleştirdikleri zulümleri, Müslümanlar fakru zaruret içinde olmasına rağmen, zenginliklerimizi nasıl çaldıklarını, bunların değil bizler için umut, bizim için nasıl azılı düşman olduklarını hatırlatmamız gerekir.

Bugüne kadar sadece Müslüman halklar ile savaştığı halde, özellikle Suriye savaşında açık bir şekilde emperyalist kâfirlerin safında yer alarak, işledikleri cürümleri ile sağır sultanı dahi uyandırmasına rağmen, tamamen bir mezhep savaşını vermesine rağmen İran’ın, “vahdet” sağlayacağına inananlara, İran’ın gerçek yüzünü tekrar hatırlatmak gerekir.

Laiklik üzerine kurulu demokratik nizamların hayatı nasıl ifsad ettiğini, sapıklar ordusunu meydana getirdiğini ve bu sapıkların son yıllarda özellikle Ramazan ayında kitleler halinde gösteri yaptıklarını görmekteyiz. Daha bebek denilecek çocukların nasıl tacize-tecavüze uğradıklarını, küçük çocukların kaçırılıp öldürüldüklerini, organ mafyası tarafından kaçırılan çocukların sayısının her geçen gün arttığını duymaktayız.

Her türlü uyuşturucunun, kumarın ve ahlaksızlığın ne kadar çok yaygınlaştığını ve medyaya yansımayan olumsuzlukların çok daha fazla olduğunu biliyoruz. İşte bütün bu olumsuzlukların tek sebebinin üzerimizde uygulanan laik, demokratik nizamın olduğunu hatırlatmamız gerekir.

Faizin günümüzün bir gerçeği olduğunu söyleyenlere, faiz ile amel edenin Allah ve Rasulü’ne karşı savaşta olduğunu hatırlatmamız gerekir. Demokrasinin İslam ile taban tabana zıt olduğunu, bu sistemde yöneticinin namaz kılıyor olmasının onu temize çıkarmayacağını, küfür hükümleri ile hükmedenin en azından fasık ve zalim olacağını, yöneticilere hüsnü niyet yükleyenlere de hatırlatmamız gerekir.

İslam’a davet edenlerin, hakkın yanında oluğunu iddia edenlerin hışmına uğramaya devam ettiğini, dini ifsad etmeye çalışanların, medya ekranlarından eksik olmadığı, hakkı ifade etmek için konferans vermek isteyenlerin haklarında dava açıldığını, tutuklandığını, daha önce “biz yapmadık onlar yaptı” diyenlere de “aynı geminin yolcuları olduklarını” hatırlatmak gerekir.

Küfür ile yönetmeye devam eden, azılı kâfirleri dost edinen yöneticilere meyleden, saraylarında gölgelenen, iktidarın çarkına kapılanlara, “reel politika” veya “ümmetin maslahatı” adı altında zilleti kabullenenlere Zeyd’i, Musab’ı, Bilal’i, Erkam’ın evini, Şi’be’yi, Taif’i, hicreti ve Kelime-i Tevhid’i yeniden hatırlatmak gerekir.

Bu toplumdan bir şey olmaz diyenlere İslam’ın, cahilî hayatlarında hırsız, ayyaş, gaddar, korkak olanları nasıl birer üstün şahsiyetlere çevirdiğini hatırlatmak gerekir. Umutsuzluğun amansız pençesine takılanlara Kisra ve Kayser’in saraylarını, Hamza’yı, Ömer’i, Ali’yi, Akabe’yi, Bedir’i, Mekke’nin fethini, Hayber’i, Endülüs’ü, İstanbul’u hatırlatmak gerekir.

Ve hatırlamak gerekir; Rabbimizin azabının ne kadar çetin olduğunu, nimetlerinin ne kadar mükemmel olduğunu…

Hatırlatacağımız koca bir kitap, koca bir siyer ve uzun bir tarihimiz var.

Bu ümmet, küllerinden yeniden doğacak, ayakları üzerinde kalkacak ve yere düşen “kalkanını” tekrar kaldıracaktır. İşte o gün وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ “…ve zulmedenler nasıl bir inkılap ile devrileceklerini göreceklerdir.”[3]**


[1] Yusuf 111

[2] Zariyat 55

[3] Şuara 227