Genişleten de Daraltan da Allah’tır. Her Zorluktan Sonra Bir Kolaylık Vardır!
09 Eylül 2022

Genişleten de Daraltan da Allah’tır. Her Zorluktan Sonra Bir Kolaylık Vardır!

Kim olursa olsun Allah’a sırtını döndüğünde elinde kalan tek şey kocaman bir “perişanlık” oluyor. Gerçekten geriye kalan tek şey karanlık, çok karanlık bir hayat.

Her şeyden önce şunu kabullenin: Allah sadece size değil tüm âleme veriyor. Hem iman edenlere hem iman etmeyenlere veriyor. Onların da işleri, çocukları, mutluluğu, sofrada yemekleri, işlerinde terfileri oluyor; onlar da hastalanıyor, onlar da şifa buluyorlar. Yani dua ehli olanlar da olmayanlar da bu dünyada sıkıntı ve zorluk çekiyor. Rabbimiz ikramını ve ihsanını sadece iman eden insanlara değil aynı zamanda inkâr edenlere, küffara ve en berbat hayatı yaşayanlara da veriyor. Hiç durmadan ihsanda bulunuyor ve ne zaman vereceğine de O karar veriyor.

[وَاللّٰهُ يَقْبِضُ وَيَبْصُۣطُۖ] “Genişleten de daraltan da Allah’tır.”[1]

Veren de alan da Allah’tır. Allah biraz daraltır; gelirinizi azaltır, sağlığınızdan alır. Bazen zorluklar verir, bazen de tüm darlıkları çekip alır; genişletir, ferahlatır.

Evet, şu anda dünya üzerinde mevcut kapitalist düzenin işliyor olmasından dolayı gelir dağılımında adaletsizlik var, enflasyon almış başını gidiyor, çalışanların maaşlarına sahte enflasyon oranlarına göre zamlar yapılıyor, küçük esnafın beli bükülmüş durumda, her geçen gün alım gücü düşüyor, su-elektrik-doğalgaz gibi zaruri ihtiyaçlara sürekli fahiş zamlar geliyor, gıda krizi, enerji krizi, belirsizlikler ortalığı karıştırmış durumda. Bunların hepsinin müsebbibi uygulanan kapitalist iktisat nizamı. Ahlaksızlık, suç oranları, kafatasçılık, adam kayırma, hukuksuzluk ve tüm mevcut olumsuz tablo da İslâm’ın hükümlerinin hâkim olmamasından ötürü.

Ben her şeyin en iyisini bildiğimi düşünüyorum ama aslında Allah her şeyin en iyisini biliyor. “İşlerin iyiye gitmesi harikadır” diye düşünüyorum. “Şu işe sahip olmak en iyisidir” diye düşünüyorum. “Eğer başımdan şu belayı defedebilirsem benim için en hayırlısı budur” diye düşünüyorum. Ancak Allah benim bildiğimden daha iyi biliyor. Benim bildiğimden katbekat daha iyi biliyor. Hani diyorlar ya: “Büyük resmi görmek.”

Ben kendim için en iyisi olduğunu düşündüğüm şey hakkında dua ederim, bir insan olarak yapabildiğim budur çünkü. Allah’a sadece sahip olduğum kısıtlı bilgiler dâhilinde yakarabilirim ama şükür ki Allah sizden, benden ve herkesten daha iyi biliyor ve dualara verdiği yanıtlar da mükemmel bir ilimle oluyor. Ve hatta belki de size hemen cevap vermemesi, istediğiniz şeyi anında göndermemesi sizin hakkınızda en hayırlı olandır.

Musa Aleyhi’s Selam’nın hayatından bazı sahneler Kasas Suresi’nde ele alınıyor. Bu sahnelerden biri, Mısır’dan kaçıp Medyen’e doğru yöneldiği zamanlara ait. Kaçmıştı, çünkü her ne kadar bir hatadan ötürü olduysa da bir cinayet ile suçlanıyordu. Yumrukladığı adam ölmüştü. Her yerde onu aradıkları için Mısır’dan kaçmak zorunda kalmıştı. Hakkında “Vur!” emri çıkmıştı ve görüldüğü yerde öldürülecekti.

Allah onu çöle doğru yöneltti; Medyen’in sularına kadar götürdü. Medyen, çölün ortasında, içinde bazı su kaynakları, göl ve göletler bulunan bir yerdi. Konaklamak için de çok uygundu. Musa Aleyhi’s Selam orada yolculuğunu bitirdi; sonunda oturup biraz rahatladı, su içti.

[وَلَمَّا وَرَدَ مَاء مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ أُمَّةً مِّنَ النَّاسِ يَسْقُونَ وَوَجَدَ مِن دُونِهِمُ امْرَأتَيْنِ تَذُودَانِ قَالَ مَا خَطْبُكُمَا قَالَتَا لَا نَسْقِي حَتَّى يُصْدِرَ الرِّعَاء وَأَبُونَا شَيْخٌ كَبِيرٌ] “Medyen suyuna varınca orada, hayvanlarını sulayan bir bölük halk gördü. Gerilerinde de iki kadın vardı; onlar, hayvanlarını sudan men ediyorlardı. Musa, ne yapıyorsunuz, niçin hayvanlarınızı sulamıyorsunuz, deyince; dediler ki çobanlar gidinceye dek biz hayvanlarımızı sulayamıyoruz ve babamız da pek ihtiyar bir adam.”[2]

Demeye çalıştıkları şey şuydu: “Bu adamların arasına karışmak istemiyoruz çünkü onların birçoğu kadınlara hürmeti olmayan sapkın kimselerdir. Bize sataşıyorlar, taciz ediyorlar, biz de bunlara maruz kalmaktansa bu bir grup insanın işlerini bitirmelerini bekliyoruz. Sonra biz kendi işlerimizi göreceğiz. Babamız yaşlı bir adamdır.”

Musa Aleyhi’s Selam onlarla daha fazla tek kelime etmeden koyunları aldığı gibi suyun başına gitti. Hayvanları suladıktan sonra kadınların yanına geri getirdi.

Hayvanları onlar için suladıktan sonra bir gölgeliğe gidiyor Musa Aleyhi’s Selam. Orada biraz rahatladıktan sonra hemen ne yapıyor? Dua ediyor. Allah’a şöyle niyaz ediyor:

[رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ] “Rabbim, hiç şüphesiz, yoluma çıkarmış olduğun, katından bana gönderdiğin her hayra şüphe yok ki ben son derece muhtacım.”[3]

Musa Aleyhi’s Selam o iki kadına yardım ettiğinde Kur’an’da şöyle buyurulmuyor:

“‘Onların ikisi de dediler ki, çok teşekkür ederiz.’ Bunun üzerine o da dedi ki: ‘Hiç sorun değil, lafı bile olmaz.’”

Musa Aleyhi’s Selam’ın böyle bir beklentisi yoktu, öyle ki onlarla meseleyi konuşmaya devam etmedi bile. Hayvanları aldı, yürüyüp gitti. Bunu Allah için yaptı; tarafından takdir edilmeyi umduğu tek merci Allah’tı. O iki kadınla konuşmaya meraklı değildi. Gölgeliğe döner dönmez dua etmesinden anladığımız kadarıyla onun konuşmayı arzu ettiği zat, Allah’tı.

Musa Aleyhi’s Selam evsiz, yasalardan kaçıyor, sırtındakilerden başka ne bir elbisesi ne de yiyecek bir şeyi var. Belli ki bu göletin yanında da biraz su içmek için duruyor çünkü yiyip içebileceği hiçbir şeye sahip değil. Çok net bir şekilde “çaresizlik” yaşıyor. Bir insan ne kadar çaresiz olabilirse Musa Aleyhi’s Selam o kadar çaresiz. Tüm bunlara rağmen, o iki kadına yardım ederken onlardan bir şey beklemiyor, Allah’tan umuyor hâlâ.

[رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ] “Rabbim, hiç şüphesiz, yoluma çıkarmış olduğun, katından bana gönderdiğin her hayra şüphe yok ki ben son derece muhtacım.”[4]

“Bana her ne verdiysen ona çok muhtacım” diye dua ederken, bir şey istemiyor gibi görünse de aslında Allah’tan ihtiyacı olan her şeyi istiyordu Musa Aleyhi’s Selam.

Arapçada derler ki: “Yaya olarak gidene her binek saadet olur.”

Neden? Çünkü hiçbir şeyi yoktur. Musa Aleyhi’s Selam Rabbine şöyle hitap ediyor: “Ey Allah’ım, hiçbir şeye sahip olmadığımı kabul ediyorum ve bir şey kazanabilecek gücüm de yok. Beni bu yöne sevk eden yalnız Sensin, asla şikâyet etmeyeceğim.”

Peki, sonra ne oldu?

[فَجَاءتْهُ إِحْدَاهُمَا تَمْشِي عَلَى اسْتِحْيَاء قَالَتْ إِنَّ أَبِي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ أَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَا فَلَمَّا جَاءهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ قَالَ لَا تَخَفْ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ] “Derken o iki kadından biri utanarak ona geldi de ‘babam, hayvanlarımızı suladığından dolayı seni mükâfatlandırmak için çağırıyor.’ dedi”[5]

Allah’a şükran ile teveccüh ediyorsunuz ve sonuç böyle oluyor. Burada bir formül, bir kanun var. “Doğa kanunları” dediğimiz gibi Kur’an’ın da kanunları var ve onlar doğa kanunlarından çok daha güçlü. Doğa kanunları değişebilir: Ateş yakar; ancak içine İbrahim Aleyhi’s Selam atıldığında yanmayı durduracaktır. Suyun, şeklini koruması gerekir ancak Musa Aleyhi’s Selam asasını vurduğunda şeklini koruyamayacaktır çünkü Allah suya hükmeder. Allah isteğinde doğa kanunları esneyebilir, ancak Allah’ın kitabında yer alan kanunlar, O’nun hidayetinin kanunları esnemez.

Nedir bu kanun?

“Allah’ın size vermiş oldukları için müteşekkir olduğunuzda, Allah’ın üzerinizdeki nimetleri hayal edemeyeceğiniz kadar artar.”

O ihlasla yaptığı bu dua ile, sadece evlerine davet edilmek ve ücret almakla kalmadı, adam kızı ile evlenmesi için kendisine bir de teklifte bulundu. Evlendiler ve üstüne üstlük bir işi de oldu. Sonuç olarak evi, işi ve bir ailesi oldu. Sadece bu dua vesilesiyle tek seferde hepsine sahip oldu! Bunların herhangi biri için yakarmış mıydı? Hayır. Bir aile kurmuş oldu. Sadece Allah’ın ona vermiş olduklarını takdir ettiği için Musa Aleyhi’s Selam çölün ortasında, hiçliğin tam ortasında olmasına rağmen yeni bir hayata başladı.

Hâsılı, siz ve ben sahip olduklarımız hakkında müteşekkir olmayı öğrenmek zorundayız. Bu bizim kolayca unutabildiğimiz bir şey. Sahip olamadıklarımıza çok fazla odaklanmaktan da vazgeçmemiz gerek. Bu tavrı hakiki olarak ve içten gelerek geliştirdiğimiz zaman, bize tüm dünyayı ve içindekileri verecek. Hiçbir sınırlama olmadan bize ikramda bulunacak.

Şuna odaklanabiliriz mesela. Gelir dağılımındaki adaletsizliği, enflasyonist ortamı, zamları ortadan kaldırmak üzere sistemi değiştirmek üzere gayret gösterebiliriz. Köklü çözüm budur! Sabretmek, zulmün işleyişine göz yummak değildir. Bilakis sabretmek ve şükretmek, Allah’ın hükümlerini yaşamak, yaşanacak bir ortam inşa etmek için çalışırken sabretmek ve Allah’ın bizi bu yola yönlendirmiş olmasına ve bu yolda bizi nimetleriyle kuşatmasına şükretmek olsa gerektir.

“Krizleri fırsata çevirmek” diye bir olgu var. E, kapitalizm krizdeyse, kriz kapitalizmin kendisiyse; insanlara, çözümlerin İslâm’da olduğunu anlatsak ya!

[اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ] “Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.”[6]

Sabır ehli insanlar sınırsızca mükâfatlandırılacaklar. Allah bize bu latif ve dikkate değer duayı içselleştirebilmeyi nasip etsin.


[1] Bakara Suresi 245

[2] Kasas Suresi 23

[3] Kasas Suresi 24

[4] Kasas Suresi 24

[5] Kasas Suresi 25

[6] Zümer Suresi 10