Geçtiğimiz hafta, bir lisede okul müdürü olan İbrahim Oktugan okul öğrencilerinden biri tarafından öldürüldü. Öğretmenler bu dehşet olayı protesto etmek amacıyla ülkenin dört bir tarafında görevlerini bırakarak eylemler yaptılar. Mevcut düzen içerisinde, çeşitli meslek grupları yer yer benzer eylemlere imza atmaktadırlar. Sistemin hemen her kompartımanında için için kaynayan bir isyan hali var. Herkes durumdan bir şekilde rahatsız, memnuniyetsizlik had safhada. Kime bir dokunulsa bin “ah” işitiliyor. Ancak bu “ah”lar gerçek sahih bir değişim iradesine dönüşmüyor maalesef. Sistem, sorunları çözmeden, derde dert ekleyerek yoluna devam etmeye çalışıyor. Bunda sisteme karşı eleştirilerini yöneltenlerin, gerçek bir çözümden yoksun oluşlarının etkisi de büyük.
Mevcut düzen, insanlarının sorunlarını çözemeyeceği hususunda rüştünü(!) ispat etmiştir. Ancak insanların alternatif düzen tasavvurundan yoksun oluşları da maalesef krizin her geçen gün derinleşerek devam etmesine sebebiyet vermektedir.
Evet isyan! Ama neye karşı ve nasıl?
Normal bir şekilde sorunları çözmenin metodu şudur: sorunun ne olduğu iyice incelenir; neyden/nereden kaynaklandığı tespit edilir; ardından, sorunun temeliyle ilgili gerçek bir çözüm bulunarak uygulanır.
Peki, böyle bir yol izleniyor mu? Maalesef ki hayır! En iyi ihtimalle yapılan şey, sadece sorunun varlığının kabul edilmesi. Ancak sorunun nerden/neyden kaynaklandığı, gerçek çözümün ne olduğu üzerinde kapsamlı bir düşünme eylemi gerçekleştirilmiyor.
En basitinden; “Müdür cinayeti”ne tepkilere bakıldığında görülen şey; bunun sadece bir cinayet olduğu ve bu tür menfur olayların önlenmesi gerektiğiyle ilgili. Tabii bu arada, cinayeti işleyen kimselerin yabancı uyruklu olmaları gibi dikkat çekici(!) birtakım özellikleri var ise, sanki sorunun çözümü bulunmuş gibi milliyetfuruşluk ile işin içinden çıkılmaya çalışılmaktadır.
Toplumsal sorunlar, tikel birtakım meseleler ele alınmak suretiyle çözülemez. Zira toplumsal sorunlar, aynı zamanda sistemsel sorunlardır da. Toplumun rengi, eğitimin kalitesi, insanın şahsiyeti, gençliğin hali, meslek gruplarının sorunları, sistemin incelenmesini gerektiren durumlardır. Bunların içinden, kimi şahıs ya da grupları hedefe koyarak çıkamazsınız. Salt sistemin uygulayıcılarına isyan ederek de bu işin içinden sıyrılamazsınız. Zira sistem aynı olduğu müddetçe beğenmediğiniz adamların gidip yerine yeni adamların gelmesi, mezkûr sorunların daha farklı şekillerde, -belki de- daha korkunç boyutlara ulaşmasına sebebiyet verecektir. O yüzden; “evet, isyan!” ama hedefi ıskalayan, enerjilerin boşa harcanmasına sebebiyet vererek ümitsizliğe yol açan bir isyan değil! Sorunlarımız neyden ve nerden kaynaklanıyorsa ona ve oraya isyan!
Bozuk bir sistem doğru bir uygulayıcı var edemez. Ondandır; nicedir Ömer(!) edebiyatı yapıldığı halde bir arpa boyu kadar yol alınmadığı. Bozuk sistem, dürüst insanı da bozar. Ama sağlam/sahih sistem, bozuk bir insanı bile doğruluğa icbar eder.
Evet, içinde yaşadığımız kötülüğün -eğitimden sağlığa, ekonomiden siyasete- birçok dalı-budağı olabilir ama tek bir kökü vardır o da kokuşmuş laik kapitalist bozuk düzen! Oraya yöneltilmeyen her isyan, neticesi itibarıyla sadece bir isyandır, o kadar! Gerçek bir isyan, sinekleri değil, bataklığı kendisine hedef edinir. Gerçek bir isyan, enerji sağaltımının yapıldığı magazinsel bir iş değildir. Bilakis enerjileri takviye eden, dikkatleri kötülüğün merkezine çeviren, hakikatin net bir şekilde görülmesine hizmet eden isyandır.
Sorunlarımızın kendisinden kaynaklandığı bu kokuşmuş kapitalist düzenle kökünden bir hesaplaşma içine girmeliyiz. O bizden değildir, biz de ondan. Ondandır; bu kadar acı çektiğimiz, yolumuzu kaybettiğimiz… Ömerler istiyorsak Ömerleri var edecek, potansiyel olarak var olan Ömerleri hükmetme merkezine taşıyacak olan İslam nizamını, mevcut nizamı kaldırarak yerine ikame etmeliyiz. Diretmenin, çözümü başka yerlerde aramanın anlamı yoktur. Daha ne kadar insanımızı maddi-manevi krizler içerisinde yitireceğiz. Bakınız bu yitimler, sayıları çoktan aşmış, sayılamayacak boyutlara ulaşmıştır. Haydi hep beraber, âlemlerin Rabbinden gelen hakikat ile bizi kahreden bu bozuk düzenlere karşı isyan edelim! Ki O Subhanehu bizler için ancak, içimize ve dışımıza şifa olacak şeyler indirmiştir:
[يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَٓاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنٖينَ] “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir şifa, inananlara bir rehber ve rahmet gelmiştir.” [Yunus Suresi 57]