Dünya Kupası Katar’ın ev sahipliğinde düzenleniyor. Bu organizasyona birçok devlet başkanı davet edildi. Bu davetlilerden birisi Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bir diğeri de Mısır Cumhurbaşkanı Sisi.
“Kaderin cilvesi” bu ikili birbirinden nefret(!) eden yöneticilerin samimi pozlar vererek tokalaşıp muhabbet ettiklerini gördük. Ve hemen anladık ki bu, öylesine gelişen anlık bir olay değil. Öyle ya, meydanlarda; darbeci yönetimin asla kabul edilemeyeceğini söyleyen, Mursi ve öldürülen diğer Müslüman erkek ve kadınlar için üzülen, hatta “zalimler için yaşasın cehennem” diyerek Sisi’yi zalimlikle itham eden Erdoğan’ın, karşısında Sisi’yi gördüğünde; ya onu görmezden gelmesi ya da en azından o meşhur Davos toplantısında Yahudi varlığı Cumhurbaşkanı Peres’e yaptığı “one minute” çıkışı gibi bir çıkışla Rabia meydanı katliamının hesabını sorması beklenirdi. Ama öyle olmadı…
Peki, İstanbul seçimlerinde “Sisi’yi mi seçeceksiniz Binali’yi mi?” diyerek CHP adayını bile Sisi’ye benzetip zalimlerden yana tavır alınmaması gerektiğini söyleyen Erdoğan, nasıl oldu da bu zalim ile samimi bir şekilde el sıkışıp sohbet edebildi?
Bundan birkaç yıl önce, “Ben böyle bir kişiyle asla görüşmem. Her şeyden önce onun bir defa genel afla içerideki bütün bu insanları serbest bırakması lazım. Serbest bırakmadığı sürece biz kalkıp Sisi’yle görüşemeyiz. Görüşenler de tarihte farklı bir şekilde değerlendirilecektir. … Mısır halkı bizim canımız ciğerimizdir ama Sisi asla!” derken meşhur “U” dönüşlerine bir yenisini daha ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan için ne değişti de şimdi Sisi ile görüşebildi?
Soruları uzatmak mümkün ama Cumhurbaşkanı Erdoğan dün ne idiyse bugün de odur. Zira O, menfaat odaklı siyaset sahnesinde rol alan iyi bir aktördür. İşin acı yanı, bu kadar zikzak ve “U” dönüşüne rağmen bu yöneticilere hakkı hatırlatacak çok az bir kesimin olmasıdır.
Şıracının şahidi bozacı hesabı, ittifakın büyük ortağı MHP’den de Erdoğan’ın Sisi ile görüşmesine destek geldi. Partisinin grup toplantısında “Cumhurbaşkanımızın Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile Katar’da kurduğu temas doğru bir temastır. Bize göre arkası getirilmelidir.” ifadeleriyle açık destek veren Devlet Bahçeli, bir adım daha ileri giderek “Bununla da kalınmamalı, Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile de görüşme vasatı açılmalı, terör örgütlerine karşı ortak bir irade oluşturulmalıdır.” Müslüman Mısır halkına yapıldığının bir benzerinin Suriyeli Müslümanlara da yapılması gerektiğini zımnen ifade ederek ihanet çemberinin genişletilmesi çağrısında bulundu.
“İlm-i Siyaset” Yalan Söyleyip Aldatmak Değildir!
Erdoğan’ın yaptığı ve söylediği hemen her şeye bir kılıf uydurmaya çalışan bir güruh mevcuttur. Bu gibilerin tek argümanı, “İlm-i siyaset bunu gerektirir” olmuştur.
“Milli menfaatler” denen kahrolası bir cümlenin arkasına sığınan bu tür insanlar eliyle yöneticilerin her türlü rezaletinin üstü örtülmeye çalışılmaktadır.
Bir Müslüman için İslam’ın menfaatinden başka ne menfaati olabilir? Yerin ve göğün Rabbini gadaplandıracak hangi eylem, hangi menfaat adına yapılabilir ki?
Hangi menfaat, ellerinde Müslümanların kanı olanlar ile ilişki kurmayı meşru kılar?
Hangi menfaat, kâfir Yahudi varlığının necis yöneticilerini resmî törenlerle karşılamayı haklı gösterir?
Erdoğan’ın Sisi için sarf ettiği “Biz de bir söz vardır: Zalimler için yaşasın cehennem” sözüne buradan katıldığımızı ifade edelim. Allah Azze ve Celle kâfirleri de zalimleri de fasıkları da sevmez. Madem Sisi bir zalimdir yani Allah’ın sevmediği bir kimsedir, neden onunla ve yönetimi ile el sıkışıp görüşmeler yapıyorsunuz? Suudi Prens Selman bir katil ise sizin onunla ne işiniz var? “İsrail” denen gasıp Yahudi varlığı yöneticisini neden kutluyorsunuz? Milyonlarca Müslümanı öldürüp yerinden yurdundan eden zalim Esed ile neden resmî kurumlar ve heyetler aracılığıyla görüşüyor, yüz yüze görüşmenin de zeminini arıyor, kapısını aralıyorsunuz?
Yalan söyleyen, aldatan, İslam’a ve Müslümanlara düşman olanlarla iş tutan kimseler ile bir Müslümanın hiçbir işi olamaz. İlm-i siyaset ise aldatmakta, kandırmakta, yalan söylemekte ihtisas yapmak değildir. Bilakis halkın dünya ve ahiret menfaatlerini birlikte gözetmektir.
Velhasıl maskeli ya da maskesiz herkesin gerçek yüzü bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır. Hesap günü ise dehşetli bir gündür. Tabii ki akledenler için!