Düşmanın Atı İle Yol Alınmaz.
06 Mart 2014

Düşmanın Atı İle Yol Alınmaz.

Kapitalist sistemlerde mevkiler, hizmet mecraları olma vasfı ile değil, kontrol ettikleri sermaye ile değerli olup öylece rağbet görürler. Mevki, beka eğilimine sahip olan insan için doğal bir cazibeye sahip olmakla birlikte, kontrol edilen sermaye miktarı artıkça söz konusu mevkiyi elde etmek için yarış, daha reel bir ifade ile kapışma ve çatışma boyutu artmaktadır. Önümüzdeki günlerde gerçekleşecek olan yerel yönetimlerin, yani kayda değer bir yetki alanı olan, kontrol ettiği iktisadın boyutu yüksek olan belediyelerin seçimleri için kapışma başlamış durumdadır.

Gayeye ulaşmak için her yolun mubah görüldüğü bu anlayış ile girişilen bu çatışma, toplumdaki yaralara fazladan tuz biber olmaktadır. Hemen her seçim arefesinde yaşandığı gibi, toplum kutuplaştırılır. Farklı partilere, özellikle oy oranları birbirine yakın, çekişme içinde olan partilere oy veren partizanlar arasında düşmanlık oluşturulur. Bu sebeple birbirleri ile yıllarca küs kalan akrabalar, birbirinden alışveriş yapmayan esnaflar bulunmaktadır. Daha da vahim olanı, bu kutuplaşma ve çekişme sonucunda yaralamalar ve ölümlerin vukuu bulmasıdır.

Seçim sürecini yaşadığımız bu günlerde, toplum olarak her türlü ses ve görüntü kirliliğini yaşıyoruz. Öyle ki bazen tahammül sınırlarını zorlayan manzara ve söylemler ile karşılaşıyoruz. Her şeyi fasit olan Kapitalist sistemin seçim metodu ve üslupları da fasittir. Çünkü Kapitalist yaşam tarzı bir tsunami gibi, bir tayfun gibi, freni patlamış ağır bir vasıta gibi önüne çıkan her şeyi yıkıyor, bozuyor ve kırıp geçiyor. Kendisinden kaynaklanan her unsuru, her fikri ve her duygusu negatiftir. Birleştirici olmaktan ziyade ayrıştırıcı, fayda ve zarar ölçüsü ile çıkarcı, merhamet duygularından uzak egoist bireyler meydana getirmektedir.

Hayatı bir savaş meydanı olarak tasavvur eden mevcut sistemde, iktidar ve sermayeyi kontrol etmek, varlığın esası olarak telakki edilmektedir. Bunun için mevkileri elde etme uğrunda genel anlamda toplumun değer verdiği yargılar alt üst edilebilmektedir. Bununla birlikte parti temsilcileri, birbirinin kirli çamaşırlarını afişe edip olabildiğince çirkin bir dil kullanırlar. Yalanlar, ithamlar ve yerine getirilmeyecek vaatler havada uçuşur. Çirkefliğin bin bir türlüsü yaşanır.

Bu durumun en üzüntü verici olayı, Müslümanların da bu çekişmede yer almasıdır. Mevcut sistemde seçim vakıasına İslam’ın bakışı açıktır. Şer’i anlamda, İslam’ın yasakladığı icraatları yapma konumu için seçme ve seçilme caiz değildir. Seçim vakıasının Şer’i boyutu için Süleyman Uğurlu hocamızın yazısına bakılabilir.

Meseleye siyaseten bakıldığında, Müslümanların Kapitalist sistemlerde iktidar ve sermaye sahibi mevkileri elde etme uğraşı çok tehlikeli bir yoldur. Bu yolun tehlikesi hem akli olarak hem de yaşanan tecrübelerden anlaşılmaktadır.

Dünyada bunun örnekleri çok olmakla birlikte sadece yaşadığımız ülkede yaşananlara bakmak yeterlidir. Son üç aydır gündemden düşmeyen Akp – cemaat çatışması bunun en bariz örneği değil mi?

Ta en başından itibaren tarafların iktidar ve sermaye mevkilerini elde etme amaçlarını bilmeyen var mı?

Peki, amaçladıklar yerlere ulaştılar mı? Evet, ulaştılar.

Ya, ulaştıkları yerdeki durumları ile yola çıkarken ki durumları aynı mı? Hayır, aynı değil.

O zaman Allah için söyleyelim! Geniş Müslüman kitlelerin kendilerine halen hüsnü niyet yükledikleri, peşlerinden gittikleri, gün geçtikçe daha da çirkinleşen bu güruhların konumları ve durumlarının İslam ile bir ilgisi var mı?

Bu yolculukta verdikleri tavizlerin hangisini İslam mazur görmektedir? Hiç birini.

Eğer taviz vermeselerdi o mevkilere ulaşabilecekler miydi? Kesinlikle hayır.

Evet, güç ve sermayeye sahip mevkiler cezp edicidir. Kıt imkânlar ile yapılamayan birçok şeyi yapma imkânına sahip olabilir insan. Lakin talepleri yüksek olanların göz diktiği mevkiler de yüksek olur. Yüksek mevkilerin edinimi küçük olanlardan geçtiği de bir gerçektir. Dolayısı ile yaşanmışlar tekerrür edip durur. Hüsnü niyetler bitmez.

Senin ve senden olmayan mevkiler, düşman tarafından iyi eğitilmiş bir ata benzer. Ata binip onu ganimet olarak aldığını sanırsın. Lakin iyi eğitimli bu atı, sen kontrol edemezsin ve seni düşmanın ahırına götürür.