Müslümanların kendi sorunlarının çözümünde düşmanlarından yardım istemeleri, gaflet ve zillet; bilinçli ve kasıtlı bir şekilde yardım istemeleri ise büyük bir ihanettir.
Bugüne kadar gerçekleştirdikleri eylemleriyle sömürgeci kafir Batı’nın ve Yahudilerin, İslâm’a ve Müslümanlara apaçık bir düşmanlık içinde oldukları yalanlanamaz bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır.
Âlemlerin rabbi Allah Subhanehu ve Teâlâ şu ayet-i kerimesi ile bu gerçeği bize bildirmiştir:
[يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًا وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآَيَاتِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ] “Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş (dost ve müttefik) edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri, konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size ayetleri açıkladık.” [Âli İmran Suresi 118]
Bir Haçlı-Yahudi ittifakı olarak Yahudilerin ve onları destekleyen Amerika ve Avrupa’nın Gazze’de yaptıkları soykırım ve katliamlar, Müslüman Filistin halkına karşı işledikleri insanlık suçları, Allah Teâlâ’nın açıkladığı bu hakikatin gün yüzüne çıkmasında önemli bir rol oynamıştır.
İşgalci Yahudi varlığı, Amerika ve Avrupa’nın yardım ve destekleriyle Gazze’yi bir ölüm, imha, açlık ve sefalet kampı haline getirmiş, 35 binden fazla Müslümanı katletmiş, 100 binden fazlasını yaralamış ve Gazze’yi bir hayalet şehre dönüştürmüştür.
Bu durum karşısında halklarının ve insanlığın baskısı altında kalan Müslüman ülkelerin yöneticilerinin -kendi imkân ve güçleriyle bu sorunu çözmek yerine-, sorunun çözümü için, sorunu var eden, İslâm’ın ve Müslümanların en büyük düşmanı olan Amerika ile uluslararası sistem ve kurumlara müracaat ettiklerini, onlardan yardım istediklerini görüyoruz.
Müslümanların düşmanlarından yardım istemesi, düşmanlarını “dost” olarak gördükleri anlamına gelir ve bu dostluk, Allah Azze ve Celle tarafından yasaklanmıştır: [يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ] *“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse o onlardandır. Allah zalimler topluluğunu doğru yola eriştirmez.” [Maide Suresi 51]
[يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَكُمْ هُزُوًا وَلَعِبًا مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَالْكُفَّارَ أَوْلِيَاءَ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ] “Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kafirleri dost edinmeyin. Eğer müminler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının.” [Maide Suresi 57]
Batılı sistemlere, Batılı devletlere, dünya düzenine, uluslararası hukuk, sistem ve kurumlara bağlılığın, bunlar tarafından zincire vurulmuşluğun beraberinde getirdiği büyük bir çaresizlik ve şaşkınlık içinde yine onlara koşuyor; Amerika’dan, Birleşmiş Milletlerden, Lahey Adalet Divanından, Uluslararası Ceza Mahkemesinden medet umuyorlar.
Aziz olan Allah’ın açıkladığı gibi; [فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَى أَنْ تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ فَعَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِنْ عِنْدِهِ فَيُصْبِحُوا عَلَى مَا أَسَرُّوا فِي أَنْفُسِهِمْ نَادِمِينَ] “Kalplerinde hastalık bulunanların ‘Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onların (Yahudi ve Hıristiyanların) arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya kendi katından bir emir getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.” [Maide Suresi 52]
Bugüne kadar sömürgeci Batılıların ve onların egemen olduğu dünya düzeni ve uluslararası sistemin Müslümanlara yardım ettiği ya da Müslümanların lehine karar verdiği görülmemiştir.
Kimi zaman Müslümanların lehine gibi görünen bazı kararlar alsalar da bu kararlar; Müslümanları aldatmak, uyutmak, avutmak, oyalamak, meşgul etmek, uluslararası sistemin işlerliğini ve çalıştığını göstermek, Müslümanların uluslararası sistemden ümitlerini keserek güvenlerini kaybetmelerini ve uluslararası sistemden uzaklaşmalarını engellemek içindir.
Gerçek bu olduğu halde, Müslüman ülke yöneticilerinin, Müslümanların sorunlarının çözümü için İslâm’ın ve Müslümanların en büyük düşmanları olan Amerika’dan ve Batı’nın kontrol ettiği uluslararası sistemden yardım istemeleri; onların siyasi iradelerini, Müslümanların meselelerini ve geleceğini Amerika’ya, dünya düzenine ve uluslararası sisteme teslim ettiklerini göstermektedir.
Oysa ki âlemlerin Rabbi, bırakın Müslümanların kendi meselelerinin çözümü için düşmanlarından yardım istemesini, aksine onlarla savaşmayı emretmektedir:
[قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ] “Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil ve rüsva etsin, onlara karşı size zafer versin ve mümin toplumun kalplerini ferahlandırsın.” [Tevbe Suresi 14]
[قَاتِلُوا الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْآَخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَدِينُونَ دِينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ حَتَّى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ] “Ehl-i Kitaptan Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Rasulü’nün haram kıldıklarını haram kabul etmeyen ve hak dini din olarak kabul etmeyenlerle, zelil bir şekilde kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.” [Tevbe Suresi 29]
Müslümanlar için en büyük sorun, iradeleriyle birlikte, Müslümanların meselelerini düşmanlarına teslim eden yöneticilerdir.
Müslümanlar, kendi meselelerini çözecek imkân, yeterlilik, kapasite ve güce sahiptir.
Eksik olan ise düşmanlarından asla yardım almayacak, sadece Allah’tan yardım isteyecek, sadece Allah’a dayanıp güvenecek, sadece Allah’a ve İslâm’a sadakat ve gönülden bağlılık gösterecek, düşmanlarından değil sadece Allah’tan korkacak, Müslümanlarda var olan imkân, kapasite ve gücü Allah yolunda harekete geçirecek bir siyasi liderlik ve siyasi bir iradedir.
Bu siyasi liderlik ve irade ise Râşidî Hilâfet’tir.
[لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُون] *“Çalışanlar işte bunun için çalışsınlar!” [Saffat Suresi 61]