Haftalardır Türkiye de siyasi gündem Ak Parti’nin 4. Olağan kongresinde kilitlenip kaldı. Öyle ki tüm medya bunu konuşur oldu. Yeni kadro nasıl ve kimlerden kurulacak, kimler listenin dışında kalacak, Ak Parti 2023 vizyonuna yönelik neleri ortaya koyacak vs. Tüm bunlar konuşulurken diğer yandan balyoz davasında verilen karar sonrası değerlendirmeler de ayrı bir gündem yoğunluğu oluşturmuştu son haftalarda.
Tabi medya ve kamuoyu bu iki gündemle meşgulken vergi ve akaryakıt zamlarını kimse görmedi de konuşmadı da. Ekonomik darboğaza girdiğimizi ve kemer sıkmanın gerekli olduğunu açıklayan Bakan Mehmet Şimşek sanki Maliye Bakanı değildi. Medya sıcak parayı o kadar çok sevmişti ki bu açıklamanın üzerine bazı gazeteler Mehmet Şimşek’i yürüyen istikrara gölge düşürmek isteyen bir bakan olarak karalamak istediler.
Yine aynı zamanda bu iki gündem “4. Olağan kongre ve Balyoz kararları” konuşulurken geçen hafta her gün yaklaşık 200 kişiyi Suriye de şehit verdi Müslümanlar. Geçen hafta Perşembe günü yaklaşık 300 küsur Müslüman katledildi. Ne başbakandan ne de Dışişleri bakanından herhangi bir açıklama gelmedi. Malum medya ise bu meseleye ilişkin Suriye sınırındaki çatışmaların oluşturduğu ses ve sarsıntıdan Akçakale de camları kırılan esnafın ve halkın güya şikâyetlerini konuşmakla yetiniyordu.
Peki, ne oldu günlerdir konuşulan kongre de? Büyütülen ve üzerine o kadar paye biçilen kongre nasıl geçti. Başbakan ve diğer konuşmacılar İslam dünyasına hangi mesajları verdiler?
Tek tek konular bazında Kongreyi ve Başbakan Erdoğan’ın konuşmasını değerlendirmeden önce en son söyleyeceğim sözü şimdi söylemekte fayda görüyorum. Çünkü doğru tespit ve söz nerde söylenirse söylensin doğrudur.
1999’a İrtica
Başbakan’ın kongre konuşmasını televizyondan izlerken 1999 da cezaevine gitmeden İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı sarayının balkonundan orada toplanan kalabalığa yaptığı konuşma zihnimde canlandı. O günde bu gün gibi duygusal bir dil, kadife bir ses ve yine mazlumiyet siteminin oluşturduğu bir ahenk ile bir konuşma yapmıştı. Kısacası Başbakan Erdoğan kongre konuşmasında geleceğe dönük Türkiye halkı ve İslam dünyasının maslahatları için somut hiçbir plan ve proje ortaya koymadı. Yine duble yollar, yine açılışı yapılan demiryolları, havaalanları ve okullar… Gelecek için planlananlar da farklı değil. Kanal İstanbul, tüp geçit vs. Sanki bir ülkenin başbakanı değil de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı konuşuyordu salonda. Öyle ki hedef 2071 (Başbakan yeni hedef yılını 2071 olarak belirledi. Anadolu’nun İslam’a kapılarının açıldığı Malazgirt Savaşının 1000. Yılı, Ak parti ve vizyonu ile nasıl bir alaka kurulduysa…) olarak belirlenmiş ama mevzuat 2001. Yani partinin ilk kurulduğu yıl.
Devletçi Erdoğan
Konuşmasında Türk İslam sentezini Anadolu Selçukludan başlayıp Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti ile bağlayan Başbakan, bu gelişmeyi büyük bir çınara benzetiyor ve şöyle diyor: “Selçukludan Osmanlıya ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine kadar bu devlet savaşmadan ve baskı ile değil sevginin gücü ile büyüdü.” Başbakan yönetim temeli açısından bugünkü rejim ile taban tabana zıt olan Osmanlı Hilafet Devletini kirli entrika ve ihanetler ile ilga eden Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularından ise övgü ile bahsediyor. Tabi M. Kemal Atatürk’ü diğer arkadaşlarından ayırarak övüyor. M. Kemal Atatürk’ün başlattığı demokrasi hareketini yakın arkadaşlarının akamete uğrattığını söylüyor. Tabi İstiklal mahkemelerini unutarak, Bizzat M. Kemal tarafından çıkarılan inkılâplar ile toplumun nasıl baskı ve sindirme yolu ile İslamsızlaştırıldığını unutarak… Başbakan unutsa da bu halk unutmadı unutmayacak. Başbakan’ın bu açıklamalarından halkçı değil aksine devletçi olduğunu rahatça anlayabiliyoruz.
Önemli bir ayrıntı: Başbakan övgüler dizerken şöyle diyor: “Bizim Yolumuz, M. Kemal Atatürk’ün, Adnan Menderes’in, Turgut Özal’ın ve Necmettin Erbakan’ın yoludur.” Adnan Menderes ve Turgut Özal’ı anlayabiliriz. Peki, M. Kemal’in yolunda olmayı bu Müslüman halk nasıl algılayıp içselleştirecek. Ya Necmettin Erbakan’ın yolunda olduğunu söylemeyi nereye koyalım. Eğer Erbakan’ın yolunda iseniz niçin Onu yalnız bıraktınız ve terk ettiniz diye sormazlar mı?
Ayrıca büyük bir kamuoyu oluşturularak çıkılan, güya tüm dünyanın izlediği Ak Parti kongresinde Başbakan’ın kendisine iğne batırınca tepki veren oyuncak bebeği ile oynamasına ise şahsen çok şaşırdım. Salondaki izleyicilerin ve genel kamuoyunun Başbakan’dan beklentisi 2023 hedefine yönelik vizyon açıklamaları iken, Başbakan CHP ye ve Kemal Kılıçtaroğluna vurarak ancak salonun alkışlarını almayı başarabildi. Buda Ak Parti’nin ve Başbakan Erdoğan’ın Türkiye ve İslam dünyası için hiçbir gelecek vaat etmediğinin apaçık bir göstergesi olmuş oldu. Çünkü yeni anayasa hariç geleceğe dair Başbakandan somut hiçbir proje ve fikir açıklaması gelmedi. Tabi anayasanın da yeniliği kaldı ise…
Bağımlı Dış Siyaset İle Övünme…
Konuşmasında Dış siyaset ile ilgili konulara da değinen Başbakan, “Bize Afganistan da ne işiniz var diyorlar. Biz nasıl Afganistan da olmayalım. O topraklarda bizim ecdadımızın şehit mezarları var.” Diyerek ilginç bir empati kurdu. Türk askerinin Afganistan da olmasının temel sebebi yoksa ABD ile terörizmle işbirliği anlaşmaları gereği değilmiydi. Başbakan ABD başkanı ile hem telefonda hem de yüz yüze görüşmelerinin tamamında bu konuya (Terörizmimle mücadelede işbirliği) vurgu yapmıyor muydu yoksa. Türk askeri Afganistan da bundan başka hangi sebep için duruyor Başbakana tekrar sormak lazım?
Allah’ın Rasulü(Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)e hakaret içeren film ile ilgili ise Başbakan’ın söyledikleri yürek parçalayıcıydı: “Bu film özgürlükler kapsamında değerlendirilemez. Aksine bu filme özgürlükler kapsamında bakmak özgürlükleri zedeleyen büyük bir saygısızlıktır” Dikkat ettiyseniz filmi yapanların Allah Rasulü(Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)e saygısızlık yaptıklarını söylemiyor Başbakan, aksine özgürlüklere saygısızlık yapıldığını söyleyerek Avrupa devletlerine ve batıya mesaj niteliğinde şu sözleri sarf ediyor: “İslamofobi medeniyetlerin ittifakına değil aksine medeniyetlerin çatışmasına hizmet eder.” Sanırım Başbakan’ın bu sözlerinden neyi kastettiğini izah etmeye gerek yok.
Ekonomiye Dair Mesajlar
Başbakan genel olarak ekonomik sistem ile ilgili açıklamalar yapmamakla birlikte yine bilindik istatistikî bilgiler verdi. Örneğin yılda 91000 ad. Araç satışından bugün yılda 594000 ad. Araç satışına ulaşıldığını söyledi. Lakin daha bir iki gün önce maliye bakanlığı tarafından kredi borçları sebebiyle 2 milyondan fazla araç sahibine icra mektubu gönderildiğini söylemedi. Başbakan’ın ekonomi ile ilgili söyledikleri malumun ilanından öteye geçmeyen bilgiler. Mesela hastanelerdeki tomografi ve ultrasonografi makinelerinin alımında 4 kat artış olmuş. Duble yollar ve hızlı tren projeleri tamamlanmış vs. İnsanın şunu diyesi geliyor. Bu kadar vergi toplayınca bunları yapmayıp ne yapmayı düşünüyordunuz. Bu sayılanlar halkın parası ile halka hizmettir.
Hülasa Ak Parti kongresi sönük ve bir o kadar Başbakan’ın malumun ilanı olan açıklamalarıyla tamamlandı. Ak parti bu hali ile 2023’e nasıl varacak bilemem. Ancak artık halkımızın gerçekleri görme ve İslam’ın öngördüğü şekilde halkın maslahatını gözetecek yöneticileri, Halifeleri işbaşına getirme vakti çoktan gelmiştir. Çünkü Müslümanlar her dönem belirli partiler ve liderler tarafından yönetilip uyutulmaktadır. Artık İslam coğrafyasındaki uyanış Türkiye de de gerçekleşmelidir. Yoksa batı ve ABD kendine hizmet edecek yöneticileri her dönem bulup konumlandıracaktır. Ak Parti bunun için çok açık bir örnektir. Artık Ak Partinin bu topluma duble yol ve hızlı tren yapmaktan başka toplumsal ve siyasal sunabileceği hiçbir somut projesi kalmamıştır. Artık iniş zamanı gelmiştir ve inişler her zaman çıkıştan daha hızlı olur.
Yeni Fenomen Mursi…
Ak Parti kongresine davetli olan Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi de salonda uzun bir konuşma yaptı. Eğer Erdoğan ve Mursi’nin konuşmalarını ve verdikleri mesajları değerlendirip bir kıyaslama yapacak olursak Muhammed Mursi’nin daha genel ve “güçlü” mesajlar verdiğini söyleyebilirim. Muhammed Mursi Cumhurbaşkanı olduğu günden bugüne Kahire de çok vakit geçirmiyor. Ülke ülke dolaşıp konuşmalar yapıyor. Dolayısıyla artık son ayların ve gelecek yılların fenomen’i Mursi olabilir. Mursi’nin açıklamalarında fazlasıyla ve açıkça demokrasi vurgusu yoğundu. Filistin ve Suriye konusuna da değinen Mursi özellikle Suriye konusunda dörtlü ittifaktan bahsetti. Türkiye, Mısır, İran ve Suud-i Arabistan dörtlü yapı üzerinde yapılacak çalışmalar ile Sorunun çözümü için harekete geçileceğini söyledi. Bu ittifakın Suriye konusunda nasıl düşündüğü ve nasıl bir çözüme kavuşulacağı konusu ayrıca çok önemli.