Türkiye’deki cuntacı subayların laikliğe vurgu yaptıkları terörist darbe girişimi Müslüman halkın ayaklanması ile çok şükür hüsran ile sonuçlandı. Bu olay Türkiye’de yaşayan Müslümanların tekrar değişim gücünün fark edilmesini sağladı. Bu cürüm sonucunda, İslami değişimi talep edenleri umutsuzluğa düşürmek için sunulan bir varsayımda yerle bir oldu.
Kısaca var edilmeye çalışılan o doğruyu zihinlerimizde hatırlayalım; “Türkiye’de yaşayan Müslümanların İslami hassasiyetleri kalmamıştır! Bu halk ıslah olmaz! Bunlarla mı İslami bir değişim yapacaksınız?… Siz öne çıksanız.., sizlerin arkasından gelen kimse olmaz!” güvensizliklerini yayan kimseler Müslümanların arkasına saklanarak cuntacıların darbesinden kurtuldular.
Mübarek Cuma gecesi yaşamış olduğumuz karanlık ve üzüntülü olayların sonrasında Müslümanlar, çağdaş demokratik laik “Yurtta Sulh Konseyi”nin darbe girişimi karşısında cesaret dolu, korkudan uzak bir duruş sergilediğini dosta, düşmana göstermiş oldu.
Müslüman halkın ibret dolu direnci ve değişim arzusu nokta kadar olsa da aydınlığın görülmesini sağladı. Bu aydınlığa bizleri ulaştıracak olan değişimin gücü ve onu ortaya çıkartacak, şekillendirecek tefekkür bu açıdan çok önemlidir.
Muhakkak değişim insanın fıtratında ve toplumsal hayatının merkezinde bekleyen bir potansiyeldir. İnsanoğlunun değişim potansiyeli asla yok olmaz. Fakat insanın değişim hakkındaki düşüncesi sayesinde dinamik veya durağan yönde hareket eder. İnsanın veya toplumun değişim hakkındaki düşüncesi toplumunun hızını ve yüksekliğini belirler.
Yine kişinin değişim hakkındaki düşüncesi direncinin ve iradesinin düşük veya yüksek olmasını belirler. Değişim düşüncesini besleyen İslam akidesi, Müslümanda hayata dair bir bakış açısı belirler, değişimin önünde duran engelleri, hayat mücadelesini bu bakış açısı ile aşar.
Yani yüreğinde İslam’ın değişim potansiyelini hissedemeyen bir kimse coşkusunu tüketir, umutsuzluk salgılar, uyuşukluk veya tembellik arasında gidip gelen kimsenin haline benzer. Bu tür kimseler kendisinin ve toplumunun değişim gücünü asla fark edemez.
İslam Ümmeti değişime rehberlik eden öncü bir ümmettir. Bu ümmette hayır vardır. Onun mensupları değişime talip olan ve hayra davet eden kimselerdir. Allah’ın bu takdiriyle insan fıtratıyla uyumlu aklî bir akideyle şereflenmiş olan Müslümanların görevi, inançtan yoksun veya hem akla hem de insan fıtratına aykırı olan batıl inançlara sahip insanlarda değişimi gerçekleştirmektir.
Müslümanlar, cuntacı laiklerin tanklarının, toplarının, uçaklarının, tüfeklerinin karşısında cansiperane kıyama kalktılar. Değişimi arzulayan Müslümanlara öncülük eden “Allahu Ekber” nidaları bizlere İslam akidesinin değişime öncülük edecek nizamını, şer’i hükümlerini, sünnetini, hadaratını ve medeniyetini hatırlattı.
İşte Allah İslam dini ile bizlere bir kez daha yardımını ulaştırmıştır. O halde bizlerde değişimin tefekkürüne katkı sağlayalım. İslam dininin toplumsal hayatı tanzim eden, açıklığa kavuşmuş ve anlaşılan hâkimiyetini ilan etmek için çalışalım. İslam’ın insanları ikna edici beyanını topluma anlatalım. Toplumun, İslami değişimi bağrına basmasına, kendisine kefil olmasına ve yükünü üzerine almasına lâyık olduğunu gösterelim.
Ezanlar ile zalimin zulmünden kurtarmış olduğumuz toplumumuzu bu vakitten sonra tekrar sahipsiz bırakmayalım. Akif’in dediği gibi:
Her kim ki kabul etmişse
Demokrasi adındaki ilm-i Yunan-ı
Bilsin ki inkâr etmiştir nur-u Kuran'ı
Artık Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in minhacı (yolu) üzerindeki ve toz dumanlar dağıldı. Ya Rabbi! Yolunu unutan ayaklarımıza tekrar yolunu hatırlatın. Bundan sonra artık yolunu bilmiyorum deme mazeretimiz kalmadı. Müslümanları, cuntacıların çağırdığı çağdaş, demokratik, laik yollara başvurarak hainlerden taraf olmasına müsaade etme Ya Rabbi!
إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ وَلاَ تَكُن لِّلْخَآئِنِينَ خَصِيمًا
“Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitab'ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma!” Nisa 105