Allah Subhanehu ve Teâlâ kerim Kitabında; “Şüphesiz ben cinleri ve insanları sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım”[1] buyurarak insanoğlunun yaratılış gayesinin kulluk olduğunu bildirmiştir. Kulluk gayesini gerçekleştirmenin yolunun da takvadan geçtiğini beyan ederek Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem örnekliğinde bizlere takvalı olmayı emretmiştir.
Öyleyse takvanın ne olduğunu, takva sahibi olmanın ne denli kıymetli olduğunu ve hangi özelliklere sahip olunursa takva sahibi olunabileceğini bilmek ve bu yolda çaba harcamak her Müslüman için elzem bir durumdur.
Takva Nedir?
Sözlükte “korumak, korunmak, sakınmak, saygı göstermek, dindar olmak, itaat etmek, korkmak, çekinmek” anlamlarındaki “vikaye” mastarından türeyen “takva” kelimesini Seyyid Şerîf el-Cürcânî, “Allah’a itaat ederek azabından sakınmaktır, bu da ceza almayı haklı kılan davranışlardan nefsi korumak suretiyle gerçekleşir” şeklinde tarif eder. Takva ve kökünün ittika, takî, etkâ, müttakî gibi diğer türevleri ve fiil şekilleri Kur’an-ı Kerim’de 285 yerde geçmektedir. Kur’an’da ve hadislerde takva, bazen sözlük anlamında bazen de “Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak azabından korunma” anlamında kullanılır. Genellikle peygamberler ümmetlerine, “Allah’tan sakının ve bana itaat edin” diye hitap etmiştir.[2] Peygambere itaat eden Allah’a da itaat etmiş olacağından[3] takva, Allah’a ve Rasulü’ne itaat etme anlamını içerir. Kur’an’da, takva (koruyucu kalkan) sahibi müminlerden bahsedilirken Allah’ın onları cehennem azabından koruduğu anlatılır;[4] “Ateşin azabından bizi koru” duasında[5] veya “Kendinizi, ailenizi ateşten koruyun” ayetinde geçen[6] “koru” ve “koruyun” ifadeleri aynı kökten gelir.[7]
Sözlük ve şer’î anlamlarından açıkça anlaşılacağı üzere takvayı kısaca; “korunan, kendisinden korunulan ve koruyucu kalkan” şeklinde tarif edebiliriz.
Takva ile insanın nefsi, izzeti, değeri korunur. Takva ile Allah’ın azabından/gazabından korunulur. Takva ile günahlara karşı bir koruyucu kalkan, bir zırh elde edilir.
“Ömer RadiyAllahu Anh bir gün Ubey İbni Kâ’b’a; ‘Ey Ubey, takva nedir?’ diye sorar. Ubey RadiyAllahu Anh da ona; ‘Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer?’ diye sordu. Ömer RadiyAllahu Anh, ‘Evet, yürüdüm’ karşılığını verince bu sefer Ubey RadiyAllahu Anh: ‘Peki, ne yaptın?’ diye sordu. Ömer RadiyAllahu Anh, ‘Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim’ cevabını verdi. Bunun üzerine Ubey ibni Kâ’b RadiyAllahu Anh: ‘İşte takva dikenli bir yolda yürüyormuş gibi dikkatli bir şekilde Allah’a kulluk yapmandır’ dedi.”[8]
Hâsılı takva, yalnızken, toplum içinde, bela ve musibet anında, bolluk ve refahta, yokluk ve darlıkta, her şart ve zamanda dikkatli ve şuurlu bir şekilde Allah’ın emir ve yasaklarına riayet ederek, O’nun rızasını kazanmaya çalışmaktır.
Takvaya nasıl ulaşılır?
Kişinin takvaya ulaşması için önce yakinî bir iman ile Rabbini tanıması sonra da Rabbi ile güçlü ve samimi bir bağ kurarak sadece O’na kulluk etmesi gerekir.
İbni Abbas RadiyAllahu Anh’tan şöyle rivayet edilmiştir:
“Bir gün Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in terkisinde idim, buyurdular ki: ‘Ey oğul! Sana bazı kelimeler öğreteceğim: Allah’ı (emir ve yasaklarını) koru ki O da seni korusun. Allah’ı (emir ve yasaklarını) koru ki O’nu yanında bulasın. Bir şey isteyeceğin zaman Allah’tan iste. Bir yardım dileyeceğin zaman Allah’tan dile. Şunu iyi bil ki, eğer bütün insanlar bir konuda sana fayda vermek için bir araya gelseler, Allah’ın senin lehine yazmış olduğu dışında bir fayda veremezler. Yine eğer insanlar sana bir konuda zarar vermek için toplanacak olsalar, Allah’ın senin aleyhine yazmış olduğu dışında bir zarar veremezler. Kalemler kaldırılmış ve sayfalar kurumuştur.’”[9]
Kişi Allah’a tam bir teslimiyet gösterip takvalı olursa Allah ona hak ile batılı birbirinden ayırma melekesi kazandırır.
[يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَتَّقُوا اللّٰهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَاناً وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ] “Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakınırsanız size (hakla batılı, doğruyla yanlışı kolayca birbirinden ayıracağınız) bir furkan (anlayış) verir, kusurlarınızı örter, günahlarınızı bağışlar. Allah büyük lütuf ve ihsan sahibidir.”[10]
Ramazan ve takva ilişkisi
Kuşkusuz Ramazan ayı takvayı kuşanabilmek için çok önemli bir fırsattır. Zira insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için gönderilen Kur’an-ı Kerim bu ayda indirilmiştir. Bu ayın içerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi vardır. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in buyurduğu gibi “Ramazan ayı girdiği zaman cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.”[11]
Bu vesile ile mümin kişi, azılı düşmanı olan şeytanın etkisiz hâle getirilmesi ile takva yolculuğuna daha en başından Allah’ın yardımı ile başlar.
Diğer yandan Ramazan ayının en önemli ibadeti olan oruç takvaya erişmek için adeta bir nimettir. Oruç, ilahi bir irade eğitimidir. Kişi daha önce vazgeçemediği alışkanlıklarından oruç sayesinde vazgeçer. Şehevi arzularını oruç ile terbiye eder. Bunun içindir ki Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem “Oruç kalkandır.”[12] buyurmuştur. Dolayısıyla bir sakınma ve korunma eylemi olan takva, oruçla birlikte iyice güçlenmekte; zırhının koruyucu özelliği artmaktadır. Öyleyse Ramazan ayında başta oruç olmak üzere, istiğfar, namaz, dua, infak, sılairahim, emri bil maruf ve nehyi anil münker gibi ibadetler ile Allah’a çokça yaklaşmak takva sahibi olunması için kaçırmamamız gereken bir fırsattır.
Takvanın siyasi boyutu
İslâm, ruhi bir akide olduğu gibi aynı zamanda içerisinde yönetime ve toplumsal ilişkilere dair hükümler bulunan siyasi bir akidedir. Dolayısıyla takvanın siyasetten bağımsız olması düşünülemez. Takva en kısa anlamıyla Allah’tan korkmak ise bu korkuyu en çok yöneticilerin hissetmesi gerekir. Zira iyiliğinde kötülüğünde başı yönetimdir. Yöneticiler iyi, adil ve takvalı olurlarsa yönetilenlerde aynı şekilde olurlar.
Bugün Hilâfet’in yokluğunda güzel örneklerden mahrum olsak da, günümüz yöneticileri kendi menfaatlerine değer verdikleri kadar Ramazan ayına ve Müslümanlara değer vermiyor olsalar da İslâm tarihi, takvalı yöneticiler konusunda oldukça zengin bir içeriğe sahiptir. Lakin ben sadece iki Ömer örneği ile yetinerek makalemi sonlandıracağım.
İlk örnek ikinci Râşit Halife Ömer bin Hattab RadiyAllahu Anh.
O, bir şeyi emrettiği veya yasakladığı zaman ilk önce kendi ailesinden başlardı. Aile fertlerini bir araya toplayarak onlara şöyle derdi:
“Şunu ve şunu yasakladım. İnsanlar sizi yırtıcı kuşun eti gözetlediği gibi gözetlerler. Allah’a yemin ederim ki, herhangi biriniz bu yasaklara uymazsa onu daha fazlasıyla cezalandırırım.”
İkinci örnek ise “beşinci Râşid Halife” denilen Ömer bin Abdulaziz RadiyAllahu Anh.
Dedesi, Ömer b. Hattab gibi önce iç âleminde mukaddes bir dönüşüm yaşayan sonra da Hilâfeti döneminde hüküm sürdüğü topraklarda büyük bir devrim/dönüşüm gerçekleştiren Ömer b. Abdülaziz çağların ötesinden seslendiği şu enfes cümleler ile günümüz insanlarına insanlık ve takva dersi vermektedir: “Devlet para kazanmak için değil, insanları hidayete (iyi, doğru ve güzele) ulaştırmak için vardır.”[13]
Son olarak belirtmek gerekir ki, nasıl takva ve oruç kişi için koruyucu bir kalkan ise adalet ve hayrın sembolü olan Hilâfet de tüm Müslümanlar için bir kalkandır. “Muhakkak ki imam (Halife) kalkandır. Onunla savaşılır ve korunulur.”[14]
Haydi, gelin bu Ramazan ayında takva ve oruç kalkanının yanında Hilâfet kalkanına da sahip olabilmek için el ele, gönül gönüle çalışalım. Hem koronavirüsünden hem de ondan daha ölümcül olan kapitalizm virüsünden kurtulmak için değerlerimize sımsıkı sarılalım.
[وَلَاَجْرُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ۟] “İman edip takva yolunu tutanlar için ahiret mükâfatı daha da hayırlıdır.”[15]
___
#DeğerlerineSarıl
[1] Zariyat Suresi 56
[2] Şuarâ Suresi 108, 179
[3] Nisâ Suresi 80
[4] Duhan Suresi 56; Tûr Suresi 18; İnsân Suresi 11
[5] Bakara Suresi 201; Âl-i İmran Suresi 16, 191
[6] Tahrîm Suresi 6
[7] https://islamansiklopedisi.org.tr/takva
[8] İbni Kesîr, Tefsîr, I, 42
[9] Tirmizi, Kıyamet 59, Ahmed, el Müsned
[10] Enfal Suresi 29
[11] Buhari, 3277
[12] Nesai, 2229
[13] https://www.dunyabizim.com/kitap/adaletin-sahsinda-tecessum-ettigi-bir-emevi-halifesi-omer-b-abdulaziz-h35616.html
[14] Müslim, İmara 1851
[15] Yusuf Suresi 57