En başta söyleyeyim. 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştirenler ile darbeye karşı duran Müslüman halkın renk uyuşmazlığı vardır. Darbeciler karadır, Müslüman halk ise beyaz…
Öncelikle şunu ifade etmeyi gerekli görüyorum; bu darbe “halkın iradesine” karşı halka rağmen yapılmış açık bir katliam ve terör eylemidir. Burada şunu vurgulamam gerekiyor “halkın iradesi” derken kesinlikle demokrasiyi kast etmiyorum. Müslümanlar iradelerini ortaya koyarken hiçbir zaman “benim bu iradem demokratik iradedir” demedi, demiyor ve hiçbir zaman da demeyecekler. Darbeye kalkışan cuntacıların vahşetine direnen halkın zaferi ise demokrasinin zaferi ve başarısı hiç değildir.
Bu tespitimi doğrulayan bir vakıayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyanet’in darbe girişimini önlemede topluma etkisi benim yukarıdaki tespiti mi teyit ediyor.
Niçin biliyor musunuz?
15 Temmuz gecesi bir darbe girişimi yaşandı. Burada halkın bu darbe girişimine tepki vermesi gerekiyordu doğru mu? Evet! Çünkü halk sokağa inmeseydi darbeciler emellerine ulaşabilirlerdi. Halkın sokağa çıkması ve darbeye karşı durması için çağrılar belediye hoparlörlerinden yapılmadı minarelerden yükseldi. Camilerde sabahlara kadar ezan ve sala sesleri susmadı? Bu çok önemlidir, çünkü darbe sürecinde Diyanet’in üstlendiği rol, hem darbecilerin rengini hem de darbeye karşı direnen halkın rengini ortaya koyuyor.
15 Temmuz darbecilerinin rengi karadır. Çünkü darbecilerin beyin takımı ve kemik yapısı Kemalist ulusalcı laiklerdir. Darbeciler içerisinde kıdem yükseltmek isteyen generaller ve cemaatçi subaylarda var elbette ancak genel olarak şu muhakkaktır; 15 Temmuz darbecileri İngilizci laik Kemalistlerdir. Laik Kemalistler ise İslam ve Müslümanlara tarih boyunca düşmanlık beslemişlerdir. TRT’de okutulan darbe bildirisindeki altı çizili laiklik vurgusu ve Kemalist üslup (dil) bunu göstermektedir.
Darbeye direnen Müslüman halkın rengi ise beyazdır. Çünkü Müslüman Türkiye halkı İslami duygu ve şuur ile meydanlara inmiş ve tanklara göğsünü siper etmiştir. Hiçbir şehirde insanların “Demokrasi, Demokrasi” sloganları ile meydanlara indiğine şahit olamazsınız. Aksine, insanlar “Allahu Ekber, Allahu Ekber” diyerek yürümüşlerdir. İdeolojik olarak demokrasiyi fikir edinmiş kişiler asla bu şekilde tanklara göğsünü siper edemezler. Onlar tüm gayretleri ile medyayı kullanarak halkın bu başarısını “Demokrasinin zaferi” olarak gösterme gayreti içinde oldular. Onlar İslami şuur ve duygu ile meydana inen halkın direnişini “Demokratik irade ve milli irade” olarak yansıtarak aslında halkın iradesine ket vurmak istediler. Ama elhamdülillah onların bu gayretleri halk üzerinde tesir etmedi. Ezan ve sala seslerinin halk üzerindeki tesiri ise ortadadır.
Dolayısıyla Diyanet’in bu darbe girişimi sürecinde üstlendiği rol çok çok önemliydi. Bu durum darbeciler ile halkın renk uyuşmazlığını apaçık ortaya koyuyor. Darbeciler kapkara, Müslüman halk ise bembeyaz renktedir. Ama bu iki renk arasında gri renk tonunda olanlar vardır. İşte onlar açıkça demokrasiye çağıran ve bu darbenin bastırılmasını “demokrasinin zaferi” olarak gören ve göstermek isteyenlerdir.
Burada önemli bir konuya da değinmekte fayda var. Diyanet’in bu süreçte üstlendiği rol bize şunu gösteriyor; İslam sadece inanç ve ibadetleri düzenleyen bir din değildir. Camiler sadece namaz kılınan yerler değildir. Camiler İslam tarihi boyunca gerektiğinde Müslümanların karargâhı olmuştur, gerektiğinde fikri ve siyasi kültürlenme için konferans merkezleri olmuştur, gerektiğinde de âlimlerin yetiştiği eğitim ve ilim merkezleri olmuştur.
Şimdi Diyanet bu süreçte üstlendiği rolden sonra yine kalkıp eskiden olduğu gibi camileri resmi ideolojinin kamu dairesi gibi yönetmeye kalkarsa, o zaman halk Diyaneti sorgulayacaktır. O zaman Diyanet’in bu süreçteki samimiyeti sorgulanacaktır.
Bura da darbe sürecinde kilit rol oynayan halkın tam destek verdiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben de şunu söylemek istiyorum; “Bu süreç göstermiş oldu ki, ne ABD ne de AB Türkiye’nin dostu sizin dostunuz değilmiş. ABD ve AB 15 Temmuz gecesi sürecin nereye evrileceğini bekledi ve ona göre tavır aldılar. Onların dostluğu ancak sömürgeci çıkarları kadardır. Halkınızın ve kendinizin güvenliğinden sorumlu olan güvendiğiniz askerler dahi size darbe vurdu. Onlar ya ABD ya da İngiltere’ye hizmet eden dost görünümlü fırsatçılardır. Aynen "Paralel devlet yapılanması" olan Gülen grubunun menfaat ve maslahatçıları gibi...Size açık destek verdiğini söyleyen sermaye ve medya çevrelerinin maskeli yüzlerine de sakın aldanmayın. Zira onlar, darbe bastırılmamış olsaydı 16 Temmuz sabahı darbecilerin dostu olacaklardı. Çünkü biz biliyoruz ki onların size desteği, çıkarları ile paralel yürümektedir. Gerçek dost ise Allah Subhanehu ve Teala ve Müslümanlardır.”
“Bu halk sizi demokrasiden dolayı değil İslam’dan dolayı seviyor. Bu halk İslam’ı sevdiğiniz için sizi seviyor ve onun için sizi destekliyor. Sizde bu süreçte gördünüz ki, Müslümanların iman gücü karşısında tankların ve jetlerin gücü bir hiçmiş. Orduların devasa gücü, inanmış bir halkın iradesi karşısında hiçbir anlam ifade etmiyormuş. O halde bütün bu olanlardan sonra bile niçin hala ABD ile ilişkileri kesmiyorsunuz? Niçin onların sahte dostluğunu ifşa etmiyor ve yüzlerindeki maskeyi düşürmüyorsunuz? Niçin Obama’nın “darbe sürecinde sizin yanınızdayız” şeklindeki açıklamasına hala kıymet veriyorsunuz?
“Sizi kendilerinden gördükleri için canları pahasına Allah Allah diyerek meydanlara inen Müslümanların verdiği destek size yetmez mi?”