DARBECİ GENERALİN ÇANKAYA’DA NE İŞİ VAR!
03 Ağustos 2016

DARBECİ GENERALİN ÇANKAYA’DA NE İŞİ VAR!

“Ankara’da ve İstanbul’da tankların çıkarıldığı, helikopterlerin kaldırıldığı bütün kışlaları kapatıyoruz. Milletin üzerine tank yürütenler, bundan sonra artık orada tankları bulamayacaklar. Ne işi var tankların Ankara’nın, İstanbul’un içinde? Düşman Ankara’da, İstanbul’da değil. Düşmanın olduğu yer bellidir.“

Yukarıdaki sözler Başbakan Binali Yıldırım’a ait. Her kelimesinin altına imza atıyorum. Evet, tankların İstanbul sokaklarında ne işi var, Ankara sokaklarında ne işi var? Doğru, ben de aynen destekliyorum.

Tanklarımız düşman ülkelerin sınırlarında olmalı değil mi? Savaş uçaklarımız düşmanların hava sahası üzerinde uçmalı değil mi? Bir ülkenin askeri nasıl olur da tankı ile kendi halkının üzerine yürür? Nasıl olur da savaş uçakları ile kendi halkını ve binalarını bombalar?

Düşman kim?

Binali Yıldırım düşmanın olduğu yer bellidir diyor.

Ben de şu soruları kendisine tek tek soruyorum:

Düşmanın yeri belli ise düşmanımız olan ABD Genelkurmay Başkanı’nın İncirlikte ne işi var?

Katil Dunford’un Çankaya’da ne işi var?

Hem de 15 Temmuz’un üzerinden iki hafta gibi kısa bir süre geçmişken, bu sömürgeci katil nasıl Türkiye’ye ayak basabilir? Darbecilere yakıt ikmali sağlayan İncirlik Üssü’nün kapıları bu adama nasıl açılabilir?

Siz darbenin arkasında Amerika var diyorsunuz öyle değil mi? O halde bu sözünüzde ne kadar ciddisiniz?

Mademki, darbenin arkasında Amerika var, o halde Amerika’nın Türkiye’deki üssü olan İncirlik’i niçin kapatmıyorsunuz? Evet, ben de Akıncı Üssü’nün kapatılmasını destekliyorum, bu kararı yerinde ve doğru bir karar olarak görüyorum. Ancak İncirlik Üssü’nü kapatmadığınız, Türkiye topraklarındaki Amerikalı askerleri buradan çıkarmadığınız sürece değişen hiçbir şey olmayacak.

Söylediğiniz sözlere kendiniz inanmıyor musunuz?

Amerika ile geçmişten bugüne güçlü bir ittifak yaptığınızın farkındasınız. Amerika’nın bu darbe girişimini desteklemediğini biliyor ve Amerikalı muhataplara da bunu söylüyorsunuz. Zira bu küstah General Dunford’a bu konuda tek bir soru dahi sormuyorsunuz.

Dolayısıyla asıl darbeyi planlayanların İngilizci laik general ve subaylar olduğunu biliyorsunuz. Bu İngilizci subaylara Paralel yapıdan olan Gülen grubuna mensup bazı asker ve subayların katıldığını da biliyorsunuz. Bu darbeyi, Türkiye’deki Amerikancı siyaseti bozmak ve Türkiye’deki siyasi sürece nüfuz etmek için İngiltere’nin istismar ettiğini ve kullandığını da biliyorsunuz.

Hülasa, Türkiye üzerindeki bu Amerikan-İngiliz çatışmasının coğrafyamıza, bölgemize ve halkımıza nelere mal olduğunu da görüyorsunuz.

Sayın Başbakan! Peki, niçin bu gerçeği halktan gizliyorsunuz.

Darbecilerin arkasındaki fail ister Amerika ister İngiltere olsun ne fark eder? Evet, ne fark eder? Çünkü bu iki ülke de sömürgeci küfür ülkesidir. Olan Müslümanlara oluyor. Dökülen kan Müslüman kanı oluyor. Çünkü bu sömürgeciler İslam’a düşmanlıkta ortaklar ama onların sömürge çıkarları çatışınca birbirine rakip olurlar.

Onun için diyorum ki, darbenin arkasındaki ülkenin kim olduğunu bilmek önemlidir. Eğer darbenin arkasındaki devletin kim olduğunu, darbe girişimini niçin yaptığını, kimlerle çalıştığını ve kimleri kullandığını bilip açıklamazsanız asıl düşman yerinde durur, siz de onların piyon ve uşakları ile uğraşıp durursunuz.

Dolayısıyla şunu kesinlikle unutmamanız gerekir: Darbecilerin arkasındaki sömürgecileri görmeden, onları tanıyıp bilmeden darbelerden ders çıkarılmaz. Bu topraklarda bir daha darbelerin olmaması için asıl failleri tanımak ve onların elçilerini, ajanlarını topraklarımızdan kovmanız gerekir.

Suriye ve Irak’ta Müslümanları katleden uçakların kalkış yaptığı İncirlik Üssü’nü kapatmadığınız sürece darbecilerin üslerini kapatmanız hiçbir anlam ifade etmez. Cumhuriyet tarihi boyunca TSK’daki laik ve Kemalist subaylar üzerinden Türkiye’de hâkimiyet kurmaya çalışan, taşeron örgütler ile Türkiye’de kan döküp kaostan beslenen İngilizlerin sinsi ve kirli siyasetlerini ifşa etmezseniz darbelerin önüne geçemezsiniz.

Zira İngilizlerin İslam ve Müslümanlara yönelik en büyük darbesi Hilafet’i kaldırmalarıdır. Bu topraklarda gerçekleşen en şiddetli darbe, 03 Mart 1924'te Hilafet’in kaldırılmasıdır. Evet, bu sadece Türkiye için değil tüm İslam âlemi için yapılmış en kanlı darbedir. 15 Temmuz darbe girişimine yeltenen bir avuç cuntacı gibi, 1924’te de İngilizci küçük bir zümre, silah, baskı ve zorlama ile darbe yaptı ve Hilafet’i kaldırdı.

Sayın Başbakan! Şimdi siz kalkıp diyorsunuz ki “Hiçbir darbeci Atatürkçü değildir, Kemalist de değildir.”

Hilafet’in kaldırılması ve İslam’ın hayatımızdan uzaklaştırılması darbe değil midir? Bir gecede Kur’an alfabesinin kaldırılması darbe değil midir? Yoksa siz buna çağdaşlık mı diyorsunuz? Daha önce ittifak yaptığınız Gülen grubuna öfkeniz sebebi ile Kemalizm ve Atatürkçülük seviciliği yapıyorsunuz.

Dün İngilizci vesayet sistemini tasfiye etmek için Amerikancı Gülen grubu ile ortaklık kurdunuz. Onların yaptıkları tüm zulümleri görmezden geldiniz ve hatta süreç gereği onayladınız. Şimdi bugün, tekrar ulusalcı Kemalistlerin insafına kendinizi bıraktınız.

Düşmanın İngilizcisi de Amerikancısı da aynıdır. Bunlardan ne dost ne de post olur. Siz yüzünüzü yine İslam’a dönün. Yüzünüzü darbecilere karşı Allah Allah diyerek yürüyen Müslümanlara dönün. Yeniden İslami hayatı başlatacak Raşidî Hilafet’i ikame etmek için elinizi taşın altına sokun. Bu ümmet bir asır önce kaldırılmış Hilafet’i yeniden ikame etmeye kadirdir. Bu ümmet yeniden İslam’ı yaşamayı istiyor.

Amerikan ve İngiliz nüfuzundan kurtarılmış, darbeci taşeronların temizlendiği refah ve huzur dolu adil bir devlete ancak Raşidî Hilafet ile kavuşmuş oluruz. Ancak o zaman bu topraklar darbecilerden ve terörden temizlenmiş ve sömürgecilerden arındırılmış olur.

Mahmut Kar

@mk_mahmutkar