Sömürgeci kâfirlerin siyasetini takip eden bir takım ideolojik olmayan devletler, Onların kullanmış olduğu metot ve üslupları kullanmaktan geri durmazlar. Onların, meseleleri çözerken, iğrenç bir takım toplumsal araçları kullanarak, toplumlarını nasıl istismar ettiklerine şahit olmaktayız. Özellikle de bu günlerde.. Nitekim, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Abdullah Öcalan’ın çözüm sürecine dönük yapmış olduğu son açıklamalardan sonra, bu sürecin yeni kirli bir evreye girdiğini görmekteyiz. Bu da bize bu sürecin yeni bir yol haritası ve yeni bir takvime bağlandığının işaretini vermektedir. Nitekim Beşir Atalay, katılmış olduğu bir televizyon kanalında’’ Son aylarda bu konuda daha ileri adımlar atılsın diye bir çalışma var. 19 Mayıs'ta Sayın Başbakanımızın başkanlığında son dönemlerin en kritik toplantılarından birini yaptık. Hükümetimizden, gruptan, partiden ve tüm ilgilerinin katılımlarıyla gerçekleşti. Konu, bütün boyutlarıyla masaya yatırıldı ve yeni bir ivme kazandırılması yönünde kararlılık oluşturuldu ve yeni kararlar alındı. O yeni kararların içeriğine girmeyeyim, ama şunu ifade edebilirim. Daha somut, yeni bir yol haritasının üzerinde çalışılması, sonuca doğru daha hızlı adımlar atılması kararlaştırıldı’’ demiştir.
Yine Öcalan’ın kendisini ziyaret eden HDP heyetine ‘’Bu sefer adımlar karşılıklı gelecek. Bir demokratikleşme paketinden farklı olarak, hükümet belli bir takvime bağlı olarak atacağı adımlara karşı, biz de bir adım atacağız’’ çerçevesinde bir değerlendirme yapmıştır.
Dolayısıyla bu açıklamalardan ve Doğu ve Güneydoğuda, son zamanlarda meydana gelen bir takım olayları şu şekilde okumak daha doğru olacaktır.
1) PKK tarafından çocukları dağa kaçırılan ailelerin Diyarbakır’da gerçekleştirmiş olduğu eylemler. Bu ve buna benzer bir takım olaylar daha önceden de defalarca gerçekleşmesine rağmen, bu kadar gündem yapılmamıştır. Anlaşılan o ki, bu tür eylemler iktidar tarafından desteklenmekte ve özelikle de hükümetin Kürt çözümüne dönük atacağı yeni bir takım yasal adımlar için bir zemin oluşturup, toplumun kabullenmesini sağlamaktır. Hükümet ve HDP bu konuyu istismar ederek toplum ve kendi tabanlarından gelebilecek tepkiyi en aza indirmek istemektedir.
2) Hatırlayacağınız üzere bundan birkaç sene önce PKK militanlarının, cezaevlerinde başlatmış olduğu açlık grevlerini de bu şekilde değerlendirmek doğru olacaktır. Bu konu da, iktidar ve BDP tarafından istismar ve kamuoyu edilerek, Öcalan’ın bu sorunu çözmek için muhatap kabul edilmesinin önü açılmıştır. Yani iktidarın gizli kapılar arkasında Öcalan’la yapmış olduğu gayri resmi görüşmeleri resmileştirmiş ve böylelikle de Öcalan’ın bu sorunun çözümünde meşru bir taraf olarak toplum tarafından kabul edilmesinin önü açılmıştır. Hem çocukların kaçırılması hem de bu olay, hükümet ve HDP arasında danışıklı bir dövüşün olduğu izlenimini vermektedir.
3) Özellikle son zamanlarda Güneydoğuda meydana gelen bir takım şiddet olaylarının kasıtlı bir şekilde taraflar arasında tırmandırılarak toplum üzerinde bir korkunun meydana getirilmesi. Bundan maksat ise özellikle son bir buçuk yıldır yaşanan çatışmasızlık ortamından dolayı, bölge halkının tekrardan geriye götürülmesinin endişesini oluşturmak.
4) Bu tür olayların istismar edilerek, hem iktidar hem de HDP’nin karşılıklı olarak birbirlerinden taviz koparma yarışı içerisine girmesi. Her iki tarafta bu süreçte elinin güçlü olmasını istemektedir. Ayrıca böyle bir tavırla tabanlarına güçlü bir mesaj vermek istemektedirler.
5) Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Erdoğan'ın, Kürtlerin oylarına olan ihtiyacı. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce çözüm sürecine dönük yapacağı bir takım yasal düzenlemelerle ve bu konuda atacağı bir takım siyasi adımlarla, bölge halkının özellikle de Kürt halkının gönlünü kazanmak istemesidir.
6) Yine Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Erdoğan’ın elinin güçlü olması için, Kürt sorununu çözmek için çabalamasıdır. Ki bu ve buna benzer diğer sorunlar İngilizlerin devamlı olarak iktidarı köşeye sıkıştırmak için kullanacağı siyasi kartlardır. Muhtemeldir ki, Erdoğan ilerleyen günlerde Alevi ve diğer sorunları çözmek için buna dönük bir takım siyasi adımlar atacaktır. Böylelikle de İngilizlerin devamlı olarak Türkiyeyi sıkıştırmak için kullanmış oldukları Kıbrıs sorunu, Kürt sorunu, Alevi sorunu ve azınlıklar meselesini çözüme kavuşturarak, bölgesinde güçlü bir Türkiye ve güçlü bir –başkan- lider olarak 2023 hedefini gerçekleştirmek istemesidir.
Yukarıda beyan ettiğimiz açıklamalar, Türkiye'nin iç dinamikleri ile alakalı olup, konunun birde dış dinamikler açısından ele alınıp değerlendirilmesi kaçınılmazdır.
Yukarıda da az önce beyan ettiğim gibi, Cumhuriyetin kuruluşunda büyük bir payı olan İngilizler, Türkiye’nin kendi siyasi yörüngesinden çıkmasını engellemek ve kendisine boyun eğdirmek için, Türkiye’yi devamlı olarak meşgul etmek için bir takım meseleler icat etmiştir. Fakat özellikle son yıllarda Türkiye’de ki siyasi dengeler Amerika lehine değişmiştir. Amerika ise, kendi siyasi çıkarları için Türkiye'nin bölgesinde yine kendisinin izin verdiği ölçüde güçlü olmasını istemektedir. Yani Amerika Türkiye’deki siyasi dengeleri değiştirerek, siyaseti yeniden dizayn etmek istemektedir. Bu tür gelişen bir takım siyasi olayları bu şekilde okumak doğru olacaktır.
Fakat burada garip olan ise, Türkiye açısından en hayati meselelerden birinin çözümünü İslam’ın ve Müslümanların azılı düşmanı olan Amerika ve Batı’ya tevdi etmesidir. Bu ise, en hafif bir deyimle siyasi bir intihardan başka bir şey değildir. Özellikle de AKP ve diğerlerinin bu meselenin çözümünde çocukları ve anneleri istismar ederek kirli bir siyaset yürütmelerine şahit olmaktayız. Toplumun hayrına çözülecek bir meseleyi, sömürgeci kâfirlerin siyasi amaçlarına hizmet ederek çözmek, bu halka yapılmış büyük bir ihanettir.
Sevgili okuyucularım beni lütfen yanlış anlamasınlar. Tabi ki İslam ümmetinin evlatlarının arasında bir kan davasının olmasını veya birbirlerini katletmelerine asla gönlümüz razı olmaz. Bizde bu meselenin en kısa zamanda çözülmesinden yanayız. Fakat bizim burada kabullenmediğimiz nokta bu ve buna benzer sorunların çözümünü İslam’dan almak yerine kâfirlerden almamızdır. İşte bizim canımızı sıkan ve bizi son derece müteessir kılan şey, tam da budur. Bununla beraber belki bu ve buna benzer sorunların çözümü kısa vadede çözülmüş olsa da, uzun vadede sömürgeci kâfirlerin bu tür meseleleri tekrar kaşımasıyla yine nevşu nema bulacaktır.
Yine bununla beraber bu olay, bize bir kez daha göstermiştir ki, O’da Kapitalist iktidarların insanların canlarını ve mallarını korumada ki acziyetidir. Fakat konunun taraftarları o kadar pişkin ki, hani neredeyse suçu, çocukları kaçırılan ailelerin üzerine atarak’’ onlara sahip çıksaydınız’’ der niteliğindedir. Öyle ya, çocuk sigara kullanır, çocuğuna sahip çıkmadığı için aile suçlanır…Yine çocuk alkol veya uyuşturucu kullanır suçlu yine aile olur.
Her zaman hatırlatıyoruz!! Her meselenin köklü ve sağlıklı çözümü ancak İslam’da vardır. Sadece bu nizamı tatbik edecek Raşid bir Halife’ye ihtiyaç vardır. Buda Allah Subhanehu ve Telaya hiçte zor değildir.