CHP, BOŞALTILAN MUHAFAZAKÂR DEMOKRATLIK BOŞLUĞUNU DOLDURABİLECEK Mİ?
16 Kasım 2015

CHP, BOŞALTILAN MUHAFAZAKÂR DEMOKRATLIK BOŞLUĞUNU DOLDURABİLECEK Mİ?

Geçen haftaki yazımda ABD’nin izlediği küresel siyasetin AKP’yi süratlice Muhafazakâr Demokrat kimliğinden vazgeçirip başka bir siyasi kimliğe büründürmeye çalıştığını, AKP için karar kıldığı kimliğin de “Müslüman Demokrat” kimliği olduğunu belirtmiştim.

Şimdi diyeceksiniz ki niye bu kadar bu kavramlara takılıyorsun?

Çünkü siyaset kavramlar üzerinden oluşur ve kavramlar da içlerindeki ölçü, kanaat, yargılar ile insanlara hayat hakkında mefhumlar oluşturur. Her siyasi mefhum toplumun bir maslahatının çözümünü iddia /talep eder.

Batı dünyası da keşfettiği siyasi kavram “demokratlığı” birçok siyasi kavram ve sosyolojik çıkarımla bağladı. 70’li yıllara girmesiyle komünizm karşıtı liberal ve sosyal demokrat ilkeleri de alarak geniş bir siyasi potansiyele dönüştürdüğü “muhafazakârlık” kavramına sıfat olarak ekledi.

II. Dünya Savaşı sonrası Batı dünyasında oluşan ekonomik, siyasi ve sosyal alandaki büyük yıkımın kurtuluşunu “muhafazakâr demokratlık” ile sağladı. Batı dünyasındaki düşünürler, think tank kuruluşları muhafazakâr demokrat kavramından büyük ölçüde etkilendi. Onu Batı’nın siyasal yaşamını etkileyen siyasi bir hareket olarak tanımladılar.

ABD ve İngiltere’de uygulama alanı bulan muhafazakâr demokratlık, sağ ve sol eğilimleri ile kutuplaşan insanları ortak toplumsal maslahatlarda buluşturdu. Sosyal devlet anlayışı, piyasa ekonomisi, sınırlı devlet anlayışı, milli değerler sıralaması ile dünya siyasetinde iktidar arzusu yaşayan partilerde trend haline geldi.

Diyebilirsiniz peki bunlardan CHP’ye ne? CHP’yi “neoconcu” mu? Yapmaya çalışıyorsun…

Ben bir şey yapmaya çalışmıyorum… Aslında size izah ettiğim Batı dünyasındaki siyasi yönelmeyi CHP de tespit etti… Sadece geçiş makasını sağlayacak alt yapıyı oluşturamadı. Kılıçdaroğlu’nun 2013 Kasım’ında “Merkez sağ partilileri CHP’ye davet ediyorum.” çağrısı yapıp, 200 kişilik liste hazırlandığını kamuoyuna duyurması afaki bir çalışmanın neticesi değildir.

CHP’nin üst yönetimi partinin varlığını koruyabilmek için bu işin evla olduğunun farkında. Sorun partinin il ve ilçe yönetimindeki değişimi kabullenemeyen delege ve partililerde. CHP’nin üst yönetimi, Haziran seçimlerinde Türkiye’nin sağ siyasetinde etkin siyasileri kendi bünyesine katmayı başardı.

CHP, ABD’nin AKP’yi Türkiye’nin tarihi vizyonuna sadık kalacak ve laik yapıya zarar vermeyecek, ayrıca bölgedeki siyasetine rol model olabilecek başka bir kavrama doğru siyasallaştırmaya çalıştığını da gördü…

CHP çektiği fotoğraf doğrultusunda hemen harekete geçerek boşalan muhafazakârlık siyasetini milli ve manevi değerler ile koruya bileceğini ilan etti. CHP’nin “yeni bir rüzgâr”, “yeni bir değişim” sloganlarında muhafazakâr demokrat siyasetinin kodlarını görmek mümkün.

Anavatan Gençlik Kolları Başkanlığını yapmış ve CHP’nin bu süreçte milletvekili aday listesine aldığı liberal siyasetçi Faik Tunay’ın CHP okumaları önemli. Katılmış olduğu bir TV programında; CHP’nin tabanının ABD’nin Türkiye’de oluşturmuş olduğu siyasi konumlandırmanın başarılı olduğunu görmezden gelemeyeceğini, bu başarının AKP’den kaynaklanmadığını aksine izlediği muhafazakâr demokrat siyasetten kaynaklandığının farkına varılması gerektiğini, CHP’nin de tekrar iktidar olmak istiyorsa Türkiye’nin yeni siyasal yapısında yer edinmesi gerektiğini ısrarla dile getirmeye çalışıyordu.

Yine “CHP olarak yapısal reforma, zihniyet değişimine şiddetle ihtiyacımız var. Biz (sağdan devşirme adaylar) CHP’yi AKP’ye benzetmeye çalışmıyoruz. CHP’nin Türkiye’nin ileriki dönemlerinde iktidar olabilecek bir yapıya şimdiden hazırlaması gerektiğini savunuyoruz.” Sözleri CHP’nin, ABD’nin oluşturduğu siyasi boşluğu doldurmaya aday olduğunun görüntülerinden sadece birisidir.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun “Bizim imam hatipler ile sorunumuz yok. Hatta imam hatipleri açan parti biziz.” Yine “Bizim sermaye ile bir problemimiz yok.” Piyasa ekonomisine yeşil ışık yakan sözlerinden de hayli bir okuma çıkarabiliriz.

Aslını isterseniz CHP’nin içindeki partililerin CHP sağa kayıyor kaygıları yersiz. CHP’nin yönetiminin kaydığı yer dünya siyasetinde trend sağlamış muhafazakâr demokratlıktır.

CHP de aynı AKP gibi son zamanlarda partilere iktidar keyfi yaşatan bu siyasal hareketi kendi iç dinamikleri ile okumaya ve özleştirmeye çalışmaktadır. Bu AKP ve diğer ismen partiler için normal ve yapılması gereken bir reformdur.

Gerhard Schröder’in verdiği bir mülakatta, “Türkiye’deki sosyal demokratların ve CHP’nin giderek daha sağa kayıp milliyetçi eğilimler gösterdiğini gözlüyorum.” sözleri aslında Türkiye’nin başkanlık sistemine giderken olması gereken iki taban siyasi hareketin dizaynının sonlarına doğru gelindiğinin mesajıdır.

Türkiye’deki seçim sonuçları CHP’nin cumhuriyetçi değerlere sahip aynı zamanda sosyal devleti savunan ve milli değerleri koruma garantisini verebilecek bir parti olabileceğini gösterdi. ABD’nin Türkiye’de oluşturduğu demokrat tabanda, siyasi bir rakip olabileceğini, aynı zamanda Müslüman Demokrat siyaseti karşısında iyi bir partner olabileceğini de açık bir şekilde ilan etmektedir. Bundan sonraki süreçte CHP’nin, AKP’nin geçmek istediği çizgiye geçmesi için yardımcı olacağını ve AKP’nin boşaltacağı siyasi çizgiye talip olacağını görebilirsiniz. Aynı zamanda “zamanla” demokratik kesimlerin cumhuriyetçilerin temsilcisi olacağını da göreceksiniz.