#kalemindenkandamlıyor sözünün muhataplarına ithafen…
Hangi ara böyle savruldunuz da kandan beslenir oldunuz? Kim satın aldı ruhlarınızı böyle ruhsuz, heyecansız zombilere döndünüz. Vicdanınızı nerede kaybettiniz de servet avcılarının elinde av oldunuz? Kimliğiniz, kişiliğiniz, şahsiyetiniz nasıl bir evrim içerisinde ki evirildikçe eviriliyor. Özünüzü hangi kimyasal ilaca buladınız da sizi siz olmaktan çıkardı? Nasıl böyle hipnotize oldunuz da fikirleriniz gündüzün geceye dönmesi gibi dönüverdi? Hani siz mücadeleci, yılmayan ümmetin evlatlarıydınız; ne oldu da sırtınızı döndünüz? Emeklerinizi kaç pahaya zayi ettiniz? Yamanmayı ve yaranmayı kimden öğrendiniz de beğendiniz, ikna oldunuz? Dillerinizden çıkan sözler, kalplerinizde hissettikleriniz ve beyinlerinizde var olanlar nasıl böyle çorbaya döndü? Yoksa yeni bir akım başlattınız da haberimiz mi yok? Akımın ismi de ‘neoislamcılık’ olsa gerek… Bu ‘modernist kafa’, ya da bu ‘kafadan modernist’ prototipini hangi ar-ge çalışması ile ürettiniz? Bildikleriniz, söyledikleriniz ve söyleyeceklerinizin kıymetini bir çırpıda hiç ettiniz. Saçmalamayı edebi zenginlik, savrulmayı bir vezin ölçüsü mü zannettiniz? Allah’ın rızasını popüler olmakta arayan bir zihin dünyasının misafirleri mi oldunuz? Etiketleriniz, diplomalarınız ve sahip olduğunuz kariyerler ne için var, kimin için kullanılıyorlar?
Bunca sitemin fazla mı olduğunu düşünüyorsunuz? Eğer kıymet verip, hayırlı ve güzel işler yapmasını beklediğiniz insanlardan ihanetleri meşrulaştıran söylemler duyarsanız ya da aldatılırsanız ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin kifayetsiz kalacağına kani olursunuz. Doğru ve yanlışın güneş gibi parladığı bir zamanda gözlerinizi kapamanız güneşten bir nokta aydınlık eksiltmez ama siz o ışıktan nasibinizi alamazsınız. Size birilerinin neyi doğru ve yanlış kabul etmeniz gerektiğini dayatması sizdeki doğru ve yanlışı değiştirmemeli. Eğer sizde var olan doğruları önceleri söylememek ile direniyor ama sonra da değiştirmekle övünüyorsanız yenildiniz demektir.
Alın size Suriye; tam bir turnusol kâğıdı… Halep için yüz bin salavat toplayanlar, acil yardım çağrısı yapanlar, velvele koparanlar neredeler? Halep’i ben düşürmedim ya, düşürenler ortada… Ya şimdi İdlib için Beşşar Esad ile masaya oturmaya ikna olanlar, kanlı elleri sıkmayı meşru görenler, henüz kokusu dinmemiş kimyasal saldırıların faili olan rejim ile anlaşmak gerekir diyenler… Hani bir zamanlar katil, zalim sloganlarıyla meydanları galeyana getiren kanaat önderleri ne demeyi düşünüyorlar kalabalıklara? Halep düştü, varsın İdlib de düşsün daha Şam var diyecekler herhalde. Suriye halkının yarısının katili ile diğer yarısını öldürmesin diye mi masaya oturacaklar? Bu neyin kafası? Modernist siyaset kafası mı? Yoksa reelpolitik kafası mı?
Konjonktürcülere gün doğdu, şimdi bas bas bağırırlar ‘biz haklı çıktık’ diye. “Artık devir değişti, takılmayın köhnemiş fikirlere, dar düşünmeyin, çemberinizi ve politikanızı geliştirip genele yayın” içerikli köşe yazılarına bolca rastlamak mümkün. “Diplomasi de sabiteler yoktur, dönmekse en köşeden dönmeli, değişmekse en sahte maskeler takılmalı. Siyaset bunu gerektiriyor” kavlinden bilmişlikler en moda makalelerin konusu haline geldi. Suriye yanmış, Müslüman ölmüş, taş üstünde taş kalmamış, Halep İran’a, İdlib kim bilir hangi belaya düçar? Ve böyle buyurdu Tanrıça onlara “yapacak bir şey yok…”
Fırat kalkanı ile cihat ruhumuzun geri geldiğini, fetihlerin başladığını söyleyen yazarlar neredeler acaba? Astana görüşmelerini olumlu bulan siyaset bilimciler, Cenevre’ye katılmanın siyasal öneminden dem vuran analistler neredeler? Hani şu siyasi dehalar, uzmanlar, bilirkişiler vardı Suriye için üçlü zirveler, koalisyon kurmalardan falan bahsediyorlardı. Esad kabul etmemişti bu teklifleri de geri adım atmışlardı. Aynı kişiler Filistin meselesini de çözmüşlerdi; iki devletli öneriler gelmişti, Filistin tanınmalıydı. “İsrail” reddetmişti de sonra susmuşlardı. Böyle buyurdu Tanrıça onlara “yapacak bir şey yok…”
“Eski nesil, yeni yüz” diye tabir edeceğim ilahiyatçılar, İslamcı yazarlar, eğitimciler; Milli Eğitim Bakanı’nın “Evrim’e karşı değiliz, Darwin’i de öğreteceğiz” açıklamasını desteklemek için makul deliller arıyorlar. Hükümet sözcüsünün “Özgürleştikçe sekülerleşiyoruz” söylemini hatırlarsınız; ilginçtir ki dillere kelepçe vurulmuşçasına kimse konuşmadı bile. Hiç konuşmamayı hayra alamet sayabiliriz. Hatta Cumhurbaşkanı Coca Cola üretim tesislerini açtıktan sonra “biz fabrikayı değil kolanın kendisini boykot ediyoruz” diyerek boykotu devam ettirenlerin varlığını da hayra alamet sayabiliriz ama küresel sermayenin lafını edenleri asla hayra yoramayız. Zira Tanrıça onlara da böyle buyurdu “yapacak bir şey yok…”
Peki, adalet yürüyüşünü övenler, 13 yaşındaki kıza tecavüz edilmesine rağmen salıverilen sapığı kendi imkânlarıyla öldürdü diye tutuklanıp cezaevine gönderilen babanın adaletini kim arayacak? Sizin adalet anlayışınız milletvekiliniz ile mi sınırlı? Ve gelelim son hadise ile artık yeter diyeceğimiz konuya. İspanya’da 14 kişinin ölümü için yas tutan entelektüel ve aydın şahsiyetlerimiz yüz bin katı fazlasını sömürgeciye kurban veren Ortadoğu halkı için neler yazdılar, söylediler. Barselona’daki 14 kişinin ölümünden dolayı teröre lanet okuyan, kin kusan entelektüel ve aydın camiamızdan kimseyi, saat başı 14 kişinin öldüğü Suriye halkı için sömürgeci teröre lanet okurken gören oldu mu? Ama nasıl okusun böyle buyurmuştu Tanrıça “yapacak bir şey yok…”
Evet, size Küresel Sermaye Tanrıçası böyle buyurmuş olabilir. Reelpolitik Tanrıçası emirler yağdırmış olabilir ya da tanrıçaların büyüğü olan Modernizm de sizi etkisi ve tesiri altına almış olabilir ama biz sizi irili ufaklı tanrıçalardan gelen değil tek ve en büyük olan Allah Subhanehû ve Teâlâ’nın buyruklarına uymanızı tavsiye ve talep ediyoruz. Zira sizden hakkı duymak, bizleri Rabbimizin yoluna sürükleyecek önderler olmanızı görmek istiyoruz. Siz özünüzde İslam’ı arzulayan Müslümanlar olarak gönüllerimize girdiniz. Şimdi kaleminizden sömürgeci Batı’nın iğrenç kanlarını akıtmaktan vazgeçin, özünüze dönün. Doğrusu iş işten geçmeden göreceğiniz gerçek de budur.
وَلاَ تَلْبِسُواْ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُواْ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
“Hakk’a batılı karıştırıp ta bile bile Hakk’ı gizlemeyin.” Bakara Suresi 42