Batı’daki Tektonik Kaymalar
17 Ağustos 2019

Batı’daki Tektonik Kaymalar

Donald Trump iktidara geldiğinden bu yana Amerika vatanseverliğin, kişisel çıkar ve milliyetçiliğin arttığı bir geçiş dönemi yaşamıştır. Bu bağların ortaya çıkışı sonucunda Avrupa’daki aşırı sağ da genişlemiş ayriyeten göçmenlere ve etnik azınlıklara yönelik nefret suçları yaygınlaşmıştır. Neden bu böyle?

Özellikle Soğuk Savaş sonrası olmak üzere 1945 yılından bu yana Amerika ekonomik, askerî teknolojik, kültürel ve politik olarak dünyaya hükmediyor. Tüm medya ve eğlence (sektörü) bu korkunç (dehşet veren) ideolojiden etkilenmektedir. Geçmişteki diğer iktidar sahiplerinin aksine Amerika küreselleşme yolunda başarılarına devam etmektedir. Trump iktidara geldiğinden bu yana ise böyle olmadığı söylenebilir.

Trump’ın siyasal konuları kusması, Amerika’nın iç meselelerini açığa çıkardı. 7 Müslüman ülkenin Amerika’ya girişlerinin yasaklanması, göçmenlere karşı tutumu, Afro-Amerikanlara karşı ırkçı yorumları, destekçilerini mitinglerde protestocuları dövmeye çağırması, cami yasağını savunması, Meksikalı göçmenlere “Tecavüzcüler” diye seslenmesi ve utanç duvarı… Trump’ın otoriter, ırkçı, milliyetçi ve İslâm karşıtı yorumlarının listesi hiçbir zaman son bulmayacak gibi görünüyor.

Donald Trump’ın selefleri olan Franklin, Roosevelt ve Harry Truman II. Dünya Savaşı sonrası Amerika’yı küresel ölçekte Wilson’un 14 prensibi üzerinde yükselttiler. Bill Clinton ve George H. W. Bush’un Soğuk Savaş sonrası dönemine gelince batıdan diğer bölgelere yayıldı ancak bu konu Trump iktidara geldiğinden bu yana böyle olmadı. Liberalizm ideolojisi milliyetçilik tarafından ele geçirildiği için başarısızlık yaşadığı, başarısız olacağı veyahut başarısızlığa mahkûm olduğu söylenebilir.

Trump’ın yeni politikası ve savunması, milliyetçilik ve Amerikan vatanseverliğini canlandırmıştır. Milliyetçilik ve vatancılık bağları bir ulusun gerilemesi nedeniyle ortaya çıkar ve insanın yeniden canlanması için yeterli bağlar değildir. Bunun sebebi yüzeysel olmaları, değişebilir ve belirli şeyleri yerine getirdikten sonra var olmaya devam etmekten yoksun, hayvani bağlar olmalarıdır.

Kendisini “siyasi bir dahi” olarak adlandıran Trump artık karşılıklı menfaate dayanmayan mevcut tüm hükümet politikalarını kınamakta ileri gitti ve daha ötesi kişisel çıkarcı Başkan Trump bunlardan en ufak bir endişe duyuyor gibi de görünmüyor. Başkan Trump demokrasi ve işbirliğinden ziyade korumacılık, rekabet ve otoriterliği destekliyor. Bu gerçeğin tezahürü Avrupa’ya doğru yol almaya başlamış durumda. Örneğin Brexit. İngiltere nüfusunun %53,4’ü Avrupa Birliği’nden çıkmayı tercih etti. Brexit’in bir sonucu olarak İskoçya, çıkarlarını korumak için Birleşik Krallık’tan ayrılmak istiyor. Diğer birçok potansiyel ülke Hollanda, İsveç ve İtalya gibi AB’den çıkmak istiyor. Egemen devlet ile şirketler arasındaki menfaat merkezli yararlar düşüşe geçmiştir. Devletlerarası güven zayıflamıştır. Bütün bunların sebebi bu periferik bağlardır.

Ayrıca, Batı Avrupa’da aşırı sağın yükselişi ve özellikle Müslümanları hedef alan şiddetteki belirgin artış, fikirdeki düşüşten dolayı artan milliyetçi ve yurtsever bağlarının net bir tezahürüdür.

Tom Morgan’a göre özellikle son iki yılda görüldüğü üzere aşırı sağ terör faaliyetlerinde önemli bir ölçüde artış olmuştur. UK’de metropol polisi rakamlarına göre İslâm karşıtlarının suç oranı %65 oranında yükseliştedir. Araştırmalara göre; bu Trump’ın savunuculuğunun ve politikacılığının bir tezahürüdür. Christchurch’ta (Yeni Zelanda’da bir eyalet) gerçekleşen terörist saldırılarının sebebi de budur. Katliamı gerçekleştiren cani 74 sayfalık manifestosunda Trump’ın “yenilenen beyaz kimliğin ve ortak bir amacın sembolü olduğunu” anlatmıştır.

Kaçınılmaz bir gerçektir ki Batı, entelektüel liderlikte milliyetçilik, vatanseverlik, kişisel çıkarları ve ırksal açıdan bir kayma yaşamaktadır.

Yakın bir zamanda uluslararası toplumlar çöküntüye uğrayacaktır. Bunun arkasındaki sebep egemen devletlerin, halkların birbirlerine karşı menfaat anlaşmaları, normlar, değerler ve davranışlar ile ilgili olarak işbirliğinde bir bütün olmalarıdır. Bu nedenle, bu tektonik değişimler tarihî çatlaklara yeniden ortaya çıkmak için adeta giriş imkânı veriyor. Ülkeler arasında güven azaldığında eski tarihî yaralar artacak ve felaketler meydana gelecektir. Bu nedenle Batı medeniyeti daha fazla ilerleyemeyecek daha ziyade durgunlaşacak ve II. Dünya Savaşı pozisyonuna geri dönecektir. Güvensizlik anında kan dökülecek ve aralarında savaş ön plana çıkacaktır.

Hayvansal bağların ortaya çıkışının engellenmemesindeki gerekçe çok basittir. Başlangıçtan bu yana Batı’nın kullandığı ideolojide mevcut temel bir sorun var. Bu, rasyonel bir doktrine dayanmak yerine, uzlaşmacı bir çözüme dayanmasıdır. İnsanoğlunun yeniden canlanması arayışı içinde bir ideolojinin doğru insan, hayat ve kâinat anlayışına dayanması gerekir. Dünya bunu bilse de bilmese de İslâm insanlık için tek çözümdür. Usulüne göre doğru bir tavırla insanın içgüdülerini, güvenliği ve barışı sağlamak için düzenlemeliyiz. Hilâfet ise bu barış ve güvenliği sağlayacak tek uygulanabilir çözümdür.

وَمَكَرُوا مَكْرًا وَمَكَرْنَا مَكْرًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْۙ اَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ اَجْمَع۪ينَ

“Onlar bir tuzak kurdular biz de onlar farkında olmadan bir tuzak kurduk. Bak, işte tuzaklarının sonucu nasıl oldu? Onları da kavimlerini de toptan helâk ettik.” [Neml Suresi 50-51]