Başarı Allahu Teâlâ’nın insana verdiği en güzel nimetlerden birisidir. Ve yine başarı, lütuf yağmurunun en lezzetlilerindendir. Bazen kendisine ulaşmak, birçok meşakkati gerekli kılarken, bazen de hiç umulmadığı anda kapıyı çalmaktadır. Zira Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
“Başarı ancak Allah’tandır.” [Hud Suresi 88]
Biladü’ş Şam toprakları, cinayetlerin, toplu kıyımların, tecavüzlerin, ihanet ve işbirlikçiliğin her türlüsüne şahit olmuştur. Maskelerin tek tek düştüğü bu devrim, hak ve batılın saflarının sıklaşması için önemli bir vesile olmuştur.
2011 yılında başlayan Şam devrimi de Esad rejiminin mücahitler tarafından devrilmesi ile başarıya erişmiştir. Şam devriminin imtihanları o kadar çetin geçti ki işiten kulaklar ve gören gözler için çok fazla ibretler barındırmaktadır.
Başarı, kendisi ile beraber iki rüknü gerektirmektedir. Başarı ancak bu iki rüknün leh ve aleyhine göre şekillenecektir. Bunlardan birisi, başarı için gerekli olan fiili amelin kendisidir. Diğeri ise siyasi amellerdir.
Son yüzyılda Müslümanların İslâmi mücadelesini inceleyenler, başarı ya da başarısızlığın etkenlerinin bu iki temel unsura dayandığını görecektir.
Bu başarı etkenlerini güncel olarak formüle ettiğimiz zaman fiili ameli sahada ortaya koyulanlar, siyasi amelleri de masada yani sıcak ameller sonrası yapılan bir dizi görüşmeler ile ifade edebiliriz.
Çok açık bir husustur ki Müslümanlar, sahada her daim Rablerinin izni ile başarılı olmuşlardır. Davet yapıldığı zaman davetleri, cihat ettikleri zaman cihatları onları başarıya ulaştırmıştır.
Aynı başarıyı, “masa” yani diplomatik alan için söylemek ne yazık ki pek mümkün değildir. Özellikle siyasi otoriteleri Batı tarafından yıkıldıktan sonra siyasi amellerdeki zaaflar ve bu zaafların yıkıcı tahribatları, acı tablolar olarak önümüzde durmaktadır.
Bu kısa mülahazadan sonra, Müslümanların Şam sahasında muzaffer olduklarına şahit olmanın sevinci ile devrim sonrası yaşanacaklara bir ışık tutmanın elzemliğine binaen şunları söyleyebiliriz:
Şam Tiranı devrildikten sonra ne olacak? Ülke yönetimini ele geçiren mücahitleri hiç kuşku yoktur ki insanları siyaset edecekleri -yönetecekleri- bir nizamın inşası bekliyor. Bu inşadan sonra bedellerin kefareti gün yüzüne çıkacaktır.
Başta ABD olmak üzere Batı, orada İslâm nizamının kurulmasını asla istemiyor. Devrimi çalmak için girişmedikleri teşebbüs kalmadığı da zaten ortada olan bir meseledir. Onlar devrimi ancak kendi istedikleri bir seyir ile neticelendirmek istemektedirler.
Batı her zaman İslâm beldelerinde devrim ruhunu Müslümanların içerisinde çıkan bazı zevatlar ile çalmayı siyasi plan olarak kullanmıştır. Osmanlı Devletinden sonra Arabistan’da kurulan Suud hanedanı, Anadolu’da kurulan cumhuriyet ve sair beldelerimizde kurulan ulus-devletler, bunlara en bariz örneklerdir.
Arap baharında birçok belde içinde tayin edilen plan, bundan başkası değildir. Şimdi aynı tuzağa Suriye’de de düşmememiz gerekiyor.
Türkiye’nin uzun zamandır eğittiği, ılımlı fikirler ile zehirlemeye çalıştığı ketibe ve grupların bu tuzaklara asla düşmemesi gerekiyor. İslâmi otorite haricinde herhangi bir şeyden mutmain olmamak, bu süreçte kırmızıçizgimiz olmalıdır. Aracı ve garantörlerin yaldızlı teklifleri artık hükümsüz olarak damgalanmalıdır.
Sakın, adına “geçiş hükümeti” dedikleri şey, bizi şer’i hükümler zaviyesinden, demokratik alana çekmesin! Sakın ha, adına “emirlik” dedikleri şey, bizi Hilâfet’in ikamesinden geri bırakmasın! Sakın ama sakın, “biraz zamana ihtiyacımız var” yanılgısı, bizi devrimin başarısından geri bırakmasın.
Onlar, süslü teklifler ve ayartıcı yöntemler ile bizi yolumuzdan etmek için görevlendirilmiş yerli ve yabancı memurlardır. Bizim için, Allah’ın emrinden ve O’nun dininin hayata hakim kılınmasından başka bir hedef olmamalıdır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:
[وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ] “Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın.” [Mâide Suresi 49]
Şam devrimi sahada başarılı oldu. Lakin siyasi ayartmacalar ile kurulan masada, mücahitlerin nihai başarısı çalınmak isteniyor. Devrim için asıl başarı, sahada kazandıklarımızı masada kaybetmeden, mücadelemizi Hilâfet ile taçlandırmaktır. Bu, asla kuru bir temenni, temelsiz bir iddia değildir. Bizzat âlemlerin Rabbi tarafından emir buyrulan hakikatlerin kendisidir. Allah’ın vaadi ve Rasul’ün müjdesi, bu konuda yeterince sarihtir.
Bin bir bedelin ödendiği Suriye devrimi, Hilâfet ile taçlanmayı fazlası ile hak ediyor. İşte ufuk göründü, inkılap kapıda; artık şafak, İslâm’ın olmalıdır.