2021 yılından itibaren Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu’nun dördüncüsü (ADF2025) bu yıl 11-13 Nisan tarihlerinde “Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenme” başlığı altında gerçekleşti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, forumun kapanışında yaptığı konuşmada; 155 ülkeden 21 devlet ve hükümet başkanı ile 64'ü bakan olmak üzere 6 bini aşkın kişiyi ağırladıklarını ve bu çerçevede toplam 50 oturum düzenlediklerini söyledi. “Bir tam günümüzü Gazze ve Filistin meselesine ayırdık.” diye de ekledi Bakan Fidan.
Forumun katılımcı profiline, neler konuşulduğuna ve özellikle Yahudi varlığı “İsrail”in Gazze’de sürdürdüğü işgal ve soykırıma karşı caydırıcı bir karar alınıp alınmadığına geçmeden önce, Antalya Diplomasi Forumu’nun ne olduğunu, hangi amaçla kurulduğunu ve nasıl bir vizyon benimsediğini anlamaya çalışalım.
“Günümüzde ve çağımızda, mevcut mekanizmaların etkisiz hale geldiği algısının dünya çapında yaygınlaşması nedeniyle diplomasiye olan talep yeniden baskın hale gelmiştir... Bu çerçevede Antalya Diplomasi Forumu, sürdürülebilir barış ve kalkınma hizmetinde diplomatik angajman ve çözümlere yönelik zorlukların, fırsatların ve yenilikçi yaklaşımların değerlendirilmesini sağlamak üzere siyaset, diplomasi, bilim, gazetecilik, sivil toplum, iş dünyası ve diğer mecralardan liderlerin becerilerini bir araya toplayacaktır.”1
Yukarıdaki ifadeler, forumun resmî internet sitesinde yer almaktadır.
Burada şunu da hemen ifade edelim: ADF, genellikle süper güçlerin sesinin duyulduğu bir platform olmaktan ziyade, küçük devletlerin, bölgesel örgütlerin ve sivil toplum kuruluşlarının katkı sunduğu bir çoğulculuğu esas alıyor. Bu sebeple forumun katılımcıları ağırlıklı olarak Afrika, Ortadoğu ve Balkanlar'dan gelen temsilcilerden oluşuyor. Amerika ve Avrupa’dan ise katılım oldukça sınırlı.
Yani forum, aslında karar alıcı gücü bulunmayan, herhangi bir meselede çözüm üretmekten uzak olan devletlerin “Antalya’nın Akdeniz kıyısındaki cennet gibi sahillerinde” yeme-içme, karşılıklı sohbet edip fotoğraf vermesinden başka işlev görmeyen bir platform konumunda. Çözüm adı altında sunulan öneriler ise, başta ABD olmak üzere Batılı kâfir devletlerin söylem ve planlarını tekrarlamaktan ibaret.
Bu saikle insanlığın artık lanetle andığı küresel kapitalist sistemin çökmeye yüz tuttuğu günümüz dünyasında, onu ayakta tutabilmek için “diplomasi” denilen çok yüzlü “Batı yalanı”, bir oyalamaca olarak İslam ümmetine pazarlanmaktadır. Bu büyük görev ise hem laik hem Müslüman, hem Filistin hem “İsrail” dostu olmayı aynı anda başarabilen(!) -ve bu sebeple ABD’nin küstah ve sömürgeci başkanı Trump’ın sevgisini kazanan- Türkiye’ye verilmiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın forumdaki konuşmasında bir yandan “‘İsrail’in Gazze’de apaçık soykırım uygulayan bir terör devleti olduğunu” söyleyip diğer yandan “Başkan Trump’ın ikinci döneminde yakın dostluğumuzun da katkısıyla ilişkilerimizin her alanda serpileceğine inanıyorum.”2 ifadelerini kullanması başka türlü nasıl izah edilebilir?
Gazze halkı yıkıcı Amerikan bombalarıyla vurulup körpe yavruların vücut parçaları etrafa saçılırken, kafir Trump ile ilişkileri her alanda “serpile serpile” geliştirmeyi dile getirmek, neyle açıklanabilir? Cevap: Diplomasi.
Evet, kapitalist küfür ideolojisinin küresel düzeyde hüküm sürdüğü devletlerarası ilişkilerde diplomasinin karşılığı tam olarak budur. Ümmetimizin başına musallat edilen 57 İslam beldesinin lideri de bu kirli düzenin savunuculuğunu yapan diplomatlarıdır. Koltuklarını borçlu olduklarını düşündükleri Batılı efendilerinin çıkarları için en zahmetli ve masraflı işlerden, en aşağıdaki ayak işlerine kadar her şeye büyük bir özveriyle koşan diplomatlar… Siyaseti, yüce, ilahi hedefler uğruna değil de kariyer, statü ve ucuz dünya menfaatleri için yapan diplomatlar…
İşte o diplomatlar, Antalya’da Gazze’yi de görüştüler. Aksa Tufanı Harekatı’ndan bir ay sonra, 11 Kasım 2023’te kurulan Gazze Temas Grubu’nun liderliğinde İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Bakanlar Komitesi olarak tekrar toplandılar.
Hatta bunlardan -Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi- bazıları, 31 Mart’ta başlayan ve 11 Nisan’a kadar Yunanistan’daki Andravida Hava Üssü’nde devam eden çok uluslu hava tatbikatı Iniochos 2025’e, “İsrail” ve ABD ile birlikte katıldıktan sonra ayaklarının kirli tozlarıyla toplantıya geldiler.3 Hani şu, Türkiye ile birlikte “Filistin’i en çok savunduğu” iddia edilen Katar! Ne kadar mide bulandırıcı değil mi?
Belki de ikiyüzlülüğün ve ihanetin bu kadarından sonra konuşmaya bile gerek yok. Fakat Rabbimize hüccet olması, bir de ümmete karşı sorumluluğumuzun gereği olarak ortak sonuç bildirgesinde Gazze için ne söylediklerine bakalım:
- Saldırıların yeniden başlaması kınandı.
- “İsrail”e ateşkes çağrısı yapıldı.
- Gazze'nin Filistin Yönetimi altında birleştirilmesi çağrısı yapıldı.
- “Siyasi çıkmaz ve insani felaket hiç bu kadar kötü olmamıştı” denildi.
- “İsrail”e insani yardımların girişine izin vermesi çağrısı yapıldı.
- Tehcire karşı çıkıldı.
- “İsrail” ve Filistin’in barış ve güvenlik içinde yan yana yaşamasının sağlanması için iki devletli çözümün şart olduğu vurgulandı.
Somut tek bir adım yok. Yahudi varlığına en küçük bir yaptırım yok. Dünya Âlimler Birliği’nin cihat fetvasına kulak vermek yok. Türkiye ve birçok İslam beldesinde Müslümanların çağrı ve haykırışlarına rağmen “İsrail”e karşı askerî müdahaleden bahsetmek yok.
Peki ne var? Kınamalar eşliğinde Yahudilere soykırımı durdurması ve insani yardım girişine izin vermesi için yalvarmak var. Gazze’nin, hain Mahmud Abbas yönetimine teslim edilmesi talebi ve nihayetinde gerçekliği ve uygulanabilirliği olmayan, sömürgeci ABD’nin halklarına karşı ağızlarında çiğneyecek bir sakız olması için İslam beldelerinin yöneticilerine sözcülüğünü yaptırdığı “iki devletli çözüm” vurgusu var.
Kısaca; zillet, ihanet ve teslimiyet var. Ha, bir de ABD ziyaretinden döndükten sonra “İsrail”le normalleşmekten bahseden Hakan Fidan tarafından, bütün bu taleplerin yerine getirilmesi hâlinde işgalci Siyonist çeteye güvenlik garantisi verilerek battıkça batmak var.4 Şimdi Yahudi varlığı, bu bataklıktan cesaret alarak Gazze’yi güneyden ve kuzeyden tekrar işgal edip Trump’ın tehcir planını uygulamaya çalışacağını söylüyor.
Sözün özü; Gazze ölüyorken, Müslümanların orduları zincire vurulmuşken, körler ve sağırlar birbirlerini ağırlarken, diplomasi tiyatrosu Riyad ve Kahire’den sonra Antalya’da devam ediyor. Ne utanç vericidir ki, Türkiye bu tiyatronun ev sahibi olmakla övünüyor. Oysa Gazze’de söz çoktan bitmiştir; İslâm ümmeti içi boş toplantılardan artık bıkmıştır. Türkiye yöneticilerinin kendilerini ve Müslümanları kandırmaktan artık vazgeçmesi gerekiyor.
Atılması gereken tek adım vardır; o da ümmetin ordularını harekete geçirerek gaspçı Yahudi varlığını yok etmektir. Yapılması gereken, miadını doldurmuş olan ABD menşeli uluslararası şer sistemini, diplomasi temasıyla yaşatmaya çalışmak değil; Türkiye’nin bölgesel gücünü ümmetin gücü ile birleştirerek kapitalizmi tarihin çöp sepetine atmaktır. Yapılması gereken, İslâm’a ve Hilâfet’e dönmektir. İş işten geçmeden, Allah’ın azabı gelmeden önce…
Yenilikçi Diplomasi: Yeni Dönem, Yeni Yaklaşımlar, Antalya Diplomasy Forum resmî sitesi ↩
Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail'in katliamlarına sessiz kalmak bu suça ortak olmaktır, Anadolu Ajansı ↩
ABD ve İsrail de var; Katar ve BAE, Yunanistan'daki hava tatbikatına dâhil oldu, T24 ↩
Antalya Diplomasi Forumu'nda kritik toplantı! Bakan Fidan'dan net mesaj: Kalıcı ateşkes bir an önce sağlanmalı, Takvim ↩