“Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.”
Dünya, farklı bölgelerinde farklı acılarla şekillenir. Ancak ortak bir gerçek var: her köşesinde, kapitalizmin yarattığı bir sefalet bulmak mümkün. Önünüze bir dünya haritası alın ve parmağınızı rastgele bir noktaya koyun…
Avrupa’da bir noktaya denk mi geldiniz? “Dünyanın en müreffeh bölgesi” şeklinde reklam yapılan burada; 71 milyon insan, yoksulluk sınırında yaşıyor. Refah seviyesini dünyanın diğer bölgelerine göre kıyaslayarak belirlediğinizde, bu 71 milyon insanın üstüne bir perde çekilir; onları görmezden geliriz. Bunu “gayri safi milli hasıla” reklamı ile birleştirdiğimizde; elimizde, gerçeklikten uzak, zorluk içinde geçen hayatların gizlendiği bir tablo kalıyor. Bu tablo, kapitalizmin kendini parlatma becerisiyle oluşturulmuş bir yanılsamadan ibaret. Medya ve politikacılar tarafından sürekli övülen ekonomik başarılar, aslında insanların gerçek sorunlarını -özellikle de açlığı- maskeliyor.
Afrika’da bir noktaya denk mi geldiniz? Yıllar boyunca sömürgecilik ve sömürgecilerin planlı bir şekilde oluşturduğu iç savaşların pençesinde kalmış bu kıtada, milyonlarca insan hâlâ günlük bir öğün yiyecek bulamıyor. Kapitalist devletlerin kapitalist şirketleri, bu “değerli madenler cenneti”ne, adeta aç hayvanların yiyeceğe saldırdığı gibi saldırıyor. Bu uluslararası şirketler, yerel halkı planlı bir şekilde açlıktan ölmeye terk ediyor çünkü istiyorlar ki, tarihin gördüğü bu en büyük sömürü tiyatrosuna engel olamasınlar. Bu, kapitalizmin kaynakları ele geçirme açlığının en açık örneklerinden biridir.
Güney Asya’da bir noktaya denk mi geldiniz? Güney Asya'da, Hindistan'dan Bangladeş'e, “yükselen ekonomi” manşetleri, milyonlarca insanın açlık sınırında yaşadığı gerçeğini gölgede bırakıyor. Ekonomik büyümenin getirileri, yalnızca bir avuç zengine ve onların sahipleri sömürgecilere yararken fakir halk, açlıkla mücadele etmek zorunda kalıyor. Hatta bu bölge, adeta fakirlikle özdeşleşmiş. Bölgeyi anlatan tüm görüntüler, fakir insanların karınlarını doyurmak için herhangi bir insanın maruz kalmaması gereken şartlarda çalışmasını gösteriyor. Kapitalist düzenin dayattığı ekonomi politikaları, özellikle kırsal kesimdeki çiftçileri ve işçileri açlığa mahkûm ediyor. Üretim fazlası ürünler ihracat için kullanılırken, yerel halk gıda yoksulluğu ile karşı karşıya.
Orta Doğu’da bir noktaya denk mi geldiniz? Petrol zengini bu bölgede bile, açlık ve yoksulluk milyonlarca insanın hayatını şekillendiriyor. Savaşlar ve çatışmalarla harap olmuş ülkelerde, açlık bir silah olarak kullanılıyor. Yemen, Suriye ve Irak gibi ülkelerde, milyonlarca insan açlık ve sefalet içinde yaşam mücadelesi veriyor. Gazze’deki birçok çocuk uzun zamandır yapraklarla beslenmeye çalışıyor ve beslenemeyip açlıktan ölüyor.
…
Dünya haritasına bu gözle baktığınızda, önünüzde bir “Açlık Haritası” bulursunuz. Bu haritada iki açlık var: Birisi; gözü asla doymayan, her zaman daha fazlasını, neye mâl olursa olsun elde etmeye çalışan kapitalist düzenin açlığı, diğeri; et kalmamış vücutlarında sadece kemikleri görünen çocukların açlığı. Bu doymak bilmeyen açlık, masum çocukların kemiklerine işliyor.
Bu harita, kapitalizmin ve demokrasisinin vaat ettiği eşitliği bizlerin önüne seriyor: “Bütün insanlar eşittir! Ancak bazı insanlar (kapitalistler) daha eşittir!”
Peki, bu iki açlığı nasıl çözeceğiz:
Afrika’ya su kuyuları açarak mı?
Arakan’a yiyecek göndererek mi?
Gazze’de hastane inşa ederek mi?
…
Bunun cevabını, siz değerli okuyucuların zaten verdiğini düşünüyorum.