Bu soruya sıradan bir fert olarak cevap aramak gerekirse neler söyleyebiliriz? Saymaya başlayalım; huzur, mutluluk, zenginlik, evlilik, çocuk, aşk ve her şeyden önemlisi de sağlık değil mi? Peki aynı soruya sıradan olmayan bir insan gibi yani Müslüman olarak cevap ararsak neler söyleyebiliriz, neler söylemeliyiz? Onu da sayalım; adalet, zulümlerin bitmesi, istikrar, cesur bir lider, bize ait olan bir otorite, kula kulluktan kurtulmak, kardeşlik, güçlü bir ümmet ve Raşidî Hilafet…
İlk bakışta bu beklentiler arasında Müslüman olmanın dayanılmaz ağırlığını hissetmektesiniz. Eğer iman etmişseniz, omuzlarınızdaki sorumlulukların farkındasınız demektir. Zira artık beklentiniz sadece sizi ilgilendirmeyecek, sadece sizinle sınırlı kalmayacak şekilde ciddi ve kapsamlı olmalıdır. Rabbinizin sizden beklentileri, sizin beklentilerinizi belirleyecek. İşte böyle beklentilerle yeni bir miladi yıla daha girmiş olacağız? Bu vesileyle hayatımızdan bir yılın daha geride kaldığı düşüncesi ile gelecek yıllara güçlü ve sağlam amellerle girmenin planlarını yapmak zorundayız. Yine magazinsel düşünen yığınlara İslami düşünen topluluklar olarak yeni ufuklar açacak, beyinlerindeki eğlence tasavvuru yerine geçmişin günah ve hatalarını hatırlattıracak bir tasavvuru oluşturmak zorundayız.
Peki, bu tasavvur ile geride bıraktığımız yıllara baktığımızda neler göreceğiz? Mesela Müslümanların başına gelen en büyük felaketten başlayalım. 1924’te Batılı kâfirler tarafından kaldırılan İslami Hilafet Devleti, üzerinden 92 yıl geçmesine rağmen yeniden kurulamadı. Bu felaketin hemen akabinde dinsizleştirilen devlet kurumları 80 küsur yıldır laiklik prangalarından kurtulamadı. Sonra Müslümanların kalbine saplanan İsrail hançeri 68 yıldır saplandığı yerden çıkarılamadı. İslami beldelerin yöneticiliğine atanan Batı yanlısı yöneticilerin yerine Müslümanlara hizmet edecek yenileri atanamadı. Kaos ve savaş denilince akıllara gelen ‘İslam ve Müslüman’ algısı onlarca yıldır değişmedi. Kan ve gözyaşının başkenti haline gelen Ortadoğu bunca seneye rağmen sevinç ve mutluluğun merkezi olamadı. Adaletin kılıcı kırılıp, zalimin kılıcının sözü geçtiğinden beridir adalet ve selamet Müslümanlara uğramadı. Zenginlik mi, o zaten yüz yıla yakındır gasp edilmiş bir yitik. Aileler parçalanmışlığa çare bulamazken çocuklar filmlerde görebilecekleri ölüm senaryolarını harfiyen yaşamakta. Ve düzelen hiçbir şey olmaksızın 2016’ya giriyoruz.
Tepesine yağan füzelerin umuda dair neyi varsa katlettiği insanlar yeni yıla nasıl hazırlanıyorlar acaba? Mesela dört çocuğundan dördünü de Rus bombardımanına kurban vermiş Suriyeli bir babanın beklentisi ile çocuklarıyla tombala oynayan bir babanın beklentisi aynı olabilir mi? Peki anne ve babasını Suriye rejiminin açtığı ateş sonucu kaybetmiş bir çocuğun yeni yıldan beklentisi ile kendisine son model telefon sözü verilen çocuğun beklentisi aynı olabilir mi? Topraklarını gasıp Yahudi varlığına terk etmek zorunda kalan Filistinli Müslümanların yeni yıldan beklentileri ile topraklarını harama bulayan Batı özentisi kimselerin beklentileri aynı olabilir mi? Akıtacak gözyaşı kalmadığı için gözyaşlarını içine akıtan Müslümanların yeni yıldan beklentileri ile içlerine alkol akıtan sarhoşların beklentileri aynı olabilir mi? Hayatı boyunca doymak nedir bilmeyen Afrikalı kardeşimin yeni yıldan beklentisi ile karınlarını hindi etiyle dolduran yılbaşı meraklılarının 2016’dan beklentisi aynı olabilir mi? Tüm bunları, geçmişine, akidesine ve toplumuna kayıtsız kalan sıradan insanlar anlayabilirler mi? Ya da bütün beklentilerini bir milli piyango bileti ile gerçekleştirmeyi hedefleyen insanlar tüm bu olup bitenleri anlayabilirler mi?
Evet, böylesi kimseler asla Müslümanların neden yeni yılda Hilafet’in kurulmasından başka beklentilerinin olmadığını anlayamaz. Çünkü Müslümanlar bütün beklentilerinin ancak güçlü bir devlet ile gerçekleşeceğinin farkındalar. Hem de onu asla bir yılbaşı bileti ile beklemezler. Ve onun yeniden ikamesi için yeni yıl hazırlıklarını arttırarak sürdürürler. Bu yüzden onlar sâlih ameller ortaya koyarak neticesini Allah *Subhanehû ve Teâlâ’*dan beklerler. Geçmişi kerih görmeyip tecrübe olarak alırlar ve yaptıkları hatalardan dolayı “vur patlasın çal oynasın” yerine tövbe etmeyi tercih ederler.
İman etmeyenlere gelince:
أُوْلَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرُوُاْ الضَّلاَلَةَ بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَت تِّجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ
“Onlar doğru yolun, Allah'ın kitap ve peygamberle gösterdiği yolun yerine, dalâleti başlarına belâ olarak satın alanlar, başlarına buyruk yaşamayı, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerdir. Onların ticaretleri kazançlı olmamıştır. Doğru yola gelmeye istekli de değiller.” (Bakara Suresi 16)
@emrahakay34