1 KASIM SEÇİMLERİ YAPILACAK MI?
18 Eylül 2015

1 KASIM SEÇİMLERİ YAPILACAK MI?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılmış olduğu bir televizyon kanalında “Şartlar ne olursa olsun seçimler yapılacaktır.” demesine rağmen, toplumun bir kesiminin kafalarını karıştıran, cevabını aradıkları bir sorudur bu. Zihinleri meşgul eden bir başka şey de AKP’nin 1 Kasım seçimlerinde tek başına iktidar olup olmayacağı sorusudur. Yine diğer bir mesele ise yaşanan şiddet olaylarının ne zaman sona ereceğidir. İşte tüm bunlar zihinleri meşgul etmekte ve cevaplandırması gerçekten de zor sorulardır. Bununla beraber şu anki şartlar seçimin yapılacağı yöndedir. Buna bağlı olarak İçişleri Bakanı’nın yapmış olduğu seçim gününde yaklaşık 120.000 askerin görevlendirileceği açıklaması da bunu teyit etmektedir.

Öncelikle öylesine bir ülkede yaşıyoruz ki, her an her şey değişebiliyor. Yani vakıanın günlük hatta saatlik olarak değiştiği bir ülkede yaşıyoruz. Hal böyle olunca olayları netleştirmek ve onlara, doğru bir şekilde cevap vermekte zorlanabiliyoruz.

Bununla birlikte Allah’a hamdolsun ki, olaylara İslam akidesinden bakıp, bu akide açısından olayları değerlendirdiğimizde doğruluk payının çok yüksek olduğunu görmekteyiz. İşte bu bakış açısı sayesinde hem içinde yaşadığımız coğrafyadaki bir takım siyasi olayları, hem de dünyada yaşanan siyasi gelişmeleri sağlıklı bir şekilde değerlendirme imkânı bulabiliyoruz.

Bu bağlamda yukarıdaki başlıkta belirtmiş olduğum sorunun cevabını vermeye geçmeden önce 7 Haziran genel seçimleri öncesine gidip, o zaman ki vakıaya kısa bir göz atalım.

AKP siyasette hâkim bir güç olup, siyaseti kendi lehine çevirmede avantajlı bir konumdaydı. Hatta şu an rafa kaldırılan çözüm sürecinde dahi kendi istediği siyasi adımları atmakta başarılı bir siyaset izliyordu. Peki, hal böyle iken ne oldu da olaylar birden içinden çıkılmaz bir hal aldı? 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP tek başına iktidar olamamış ve tabiri caizse topal ördek konumuna düşmüştü. İşte bu durumu çok iyi bir şekilde fırsata dönüştüren İngilizler buradaki siyasi enstrümanlarını süratli bir şekilde devreye sokarak durumu kendi lehine çevirmekte başarılı olmuşlardır. Bu söylemden kasıt AKP’yi siyaseten köşeye sıkıştırabilmişlerdir. Burada şöyle bir itiraz ileri sürülebilir: “Mademki İngilizlerin şu anda olduğu gibi çözüm sürecini sabote etmek ve şiddeti tırmandıracak gücü vardı, bunu niçin 7 Haziran’dan önce yapmadı? denilebilir. Bu itiraza şu şekilde cevap vermek mümkündür: Çünkü hem siyasi konjonktür hem de bölge kamuoyu PKK’nın bu tür eylemleri yapmasına fırsat vermiyordu. Her ne olursa olsun PKK’nın bölge halkında bir tabanı vardır. PKK’nın o zaman bu tür eylemleri yapması kendi aleyhine dönebilirdi. İşte bu faktörlerden dolayı PKK’nın bu tür eylemleri yapması halkta bir nefrete sebebiyet verebilirdi. Hal böyle iken 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP’nin iktidarı kaybetmesiyle birlikte birden siyasi atmosfer değişmiş ve işler AKP’nin istemediği şekilde seyretmeye başlamıştır. Yani AKP’nin 90’lı yıllarda olduğu gibi askerî (güvenlikçi) operasyonlara dönmesi bölge halkı üzerinde bir memnuniyetsizliğe sebebiyet vermiştir. HDP–PKK ise bu durumu istismar ederek AKP’yi siyaseten köşeye sıkıştırmak istemiştir. Fakat AKP durumu tekrar kendi lehine çevirmek ve yeniden tek başına iktidara gelebilmek için bir takım siyasi hamlelerde bulundu. Bunları şu şekilde özetlemek mümkündür:

  1. Askerî operasyonlara ağırlık vererek özellikle PKK’nın İngilizci kesimine darbe vurmak.
  2. Bu operasyonlar vasıtasıyla 7 Haziran seçimlerinde MHP’ye kayan milliyetçi oyların tekrar kendisine dönmesini sağlamak. İlk etapta bu operasyonlar AKP’ye birkaç puan kazandırmış olsa da daha sonra asker ve polis cenazelerinin gelmesiyle ve özellikle de Dağlıca saldırısından sonra bu durum durağan bir hale gelmiştir.
  3. Tuğrul Türkeş’e seçim hükümetinde bakanlık vererek MHP içerisinde bir çatlak meydana getirmek istemiştir. Burada şunu belirtmekte fayda görüyorum. AKP ne zaman siyaseten sıkışsa MHP devamlı olarak kendisine koltuk değneği olmuştur. Yani Tuğrul Türkeş’in seçim hükümetinde bakan olarak yer alması da AKP ile MHP arasında danışıklı döğüşün bir göstergesi gibi durmaktadır.
  4. Yine aynı şekilde eski BBP genel başkanı Yalçın Topçu’nun da seçim hükümetinde yer alması BBP içerisinde bir ihtilaf meydana getirerek az da olsa bu sayede bir oy kazanımının hedeflenmesidir. Yine bununla birlikte SP ile seçim ittifakına girme çabaları da bunun bir göstergesidir. Kısacası bu tür çevrelerden 1 Kasım seçimleri için küçük çapta da olsa bir oy kazanımı hesabının yapılmasıdır.
  5. Davutoğlu Erdoğan’ın izniyle üç dönem kuralını esneterek, parti içerisinde Erdoğan’a muhalefet edebilecek Abdullah Gül ekibinden bir grubu tasfiye etmiş ve diğer ağır toplardan bir kısmını ise AKP saflarına çekmeyi başarabilmiştir. Aslında üç dönem kuralının esnetilmesinin mantığı ise Abdullah Gül ile birlikte hareket edecek olan isimlerin önünün kesilmesi ve Gül’ün parti içerisinde kendisine yakın olanların tasfiye edilmesidir. Zaten 12 Eylül’de yapılan AKP kongresinde Abdullah Gül’e yakın isimlerin üzerinin çizilmesi bunun bir göstergesidir.
  6. AKP ve özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplumu siyasi istikrarsızlık mesajı ile korkutmak istemesi.

Dolayısıyla AKP (Erdoğan) yukarıda sıralamış olduğum maddelerde olduğu gibi siyasi adımlar atarak 1 Kasım’da yapılacak olan erken seçimde bir yol kazası yaşamak istememektedir. Fakat bu hamleler AKP’yi 1 Kasım’da yeniden tek başına iktidara taşıyacak mı, onu hep birlikte göreceğiz. Bununla birlikte şu ana kadar yapılan kamuoyu anketleri AKP’nin tek başına iktidar olacağı bir oyu yakalayamadığını da göstermektedir. Bu da AKP’yi daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı oldukça tedirgin etmektedir. Çünkü aksi bir durumda Erdoğan artık sorgulanabilir bir pozisyona gelecektir.

Buna karşılık İngilizler ise siyasi argümanlarını sahaya sürerek seçimi erteletmek ya da en azından 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi bir tablo çıkartmak için çaba göstereceklerdir. Şu an yaşanan siyasi belirsizlik ve artan şiddet olayları bunu teyit etmektedir. Zira İngilizler buradaki maşaları vasıtasıyla bu tür şiddet eylemlerini 1 Kasım’a kadar taşıyabilirlerse ki ( bizim temennimiz bu şiddet sarmalının hemen bitirilmesidir) işte o zaman AKP’yi büyük bir risk beklemektedir. Zira sandıktan 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi bir sonuç çıkarsa bundan karlı çıkacak olan yine İngilizler olacaktır. Dolayısıyla tüm bu değerlendirmelerden sonra 1 Kasım’da seçimler yapılacak mı sorusuna şu şekilde cevap vermek mümkündür:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her hafta seçim anketi yaptırdığı malumdur. Şayet seçim takvimine yakın bir zamanda AKP’yi tek başına iktidara taşıyabilecek bir sonuç görürse o zaman bu seçimler yapılacaktır. Fakat bunun tam tersi bir sonuç anketlerden çıkarsa o zaman riskleri göze alıp seçimleri ileriki bir tarihe erteleyebilir. Yukarıda da beyan ettiğim gibi bu durumdan İngilizler kazançlı çıkacaktır. Çünkü AKP’nin topal ördek durumu devam edecektir. Yine bununla birlikte şu an devam eden şiddet sarmalı bir şekilde durdurulsa ya da seçimlere yakın bir zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan büyük bir sürpriz yaparsa durumu kendi lehine çevirebilir. İşte bu durumda da seçime gidecektir ve AKP tek başına iktidar olacaktır. Fakat buna karşılık İngilizler de buradaki maşaları vasıtasıyla seçime yakın büyük sansasyonel bir eylem yaparlarsa işte o zaman AKP (Erdoğan) için umutların tükendiği an olabilir.

Dolayısıyla taraflar 1 Kasım’a kadar tüm kozlarını oynayarak şartları kendi lehine çevirmeye çalışacaklardır. İşte bunlar zalimlerin planlarıdır. Şüphesiz Allah Subhanehu ve Teala’nın da bir planı vardır. İşte o plan tüm planların üzerindedir.