Alacak meselesinden dolayı Esenyurt'ta tekel bayiine yapılan silahlı saldırıda iki genç acımasız bir şekilde öldürüldü. Daha bu olayı konuşurken, “nereye bu gidiş” derken Bursa’da araç satışında yaşanan anlaşmazlık sonucu 2 grubun sokak ortasında silahlı çatışmaya girdiği haberi sosyal medyaya düştü.
Son yıllarda benzer haberler artık gündemin bir parçası haline geldi. Gün geçmiyor ki bu gibi olaylar yaşanmasın. Trafikte yol verilmediği için, alacaklıdan parasını alamadığı için, ev sahibi veya kiracı sorun çıkardığı için vb. evet sırf bu sebeplerden ötürü insanlar belindeki silahı çıkarıp gözünü kırpmadan adam öldürebiliyorsa ortada büyük bir sorun var demektir. Bu sorunu fertlere yükleyerek asıl faili gizlemek sorunu çözümsüz bırakmaktan başka bir işe yaramamaktadır.
Şeyh Takiyyüddin en Nebhani’nin “Bir toplumda suç ender görünüyorsa insan; yaygın görülüyorsa sistem bozuktur” sözü asıl suçluyu tespit etmek için dikkate alınması gereken bir sözdür. Şayet suç oranları korkunç boyutlara ulaşmış ise sorunun kaynağı tatbik edilen sistemdir. Bu sistemde sıkıntı var demektir. Sistem suçu yaygınlaştırıyor, önüne geçemiyor demektir.
İnsanlar içlerini yakan her bir olay olduğunda artık idam gelsin diye istiyor. Kimden istiyor? Sorunun kaynağından, yani mevcut sistemden istiyor. Oysa mevcut sistemde idam diye bir kanun yok. Velev ki geldi diyelim, insanlar belirli suçlar işlediklerinde idam cezası verildi diyelim bu sorunu çözecek mi? Okullarda İslam ile taban tabana zıt olan fikirler verilip acımasız, merhametsiz gençler yetiştirilirken, dizilerde gençler suç işlemeye teşvik edilirken, “racon değil kafa kesen” dizi kahramanlarını hayranlıkla izleyen, onun gibi olmak isteyen gençlerle dolu bir nesil yetişmişken idam gelmiş ne yazar?
Pratik açıdan da idamın tek başına suçu engelleyeceği düşüncesi yanlış bir düşüncedir. Şayet öyle olmuş olsaydı ABD gibi idam cezasının uygulandığı bir ülkede eline silah alan okul basmaz, önüne gelene ateş etmez, parka dalıp insanları katletmezdi insanlar.
Meseleyi fertleri baz alarak düşünüp yine fertler üzerinde çözüm ararsak bir adım ilerleyemeyiz. Falanca kişi ne yapmış değil, onu bu duruma kim getirmiş? Ona bunu yapma fikrini kim vermiş? Onu bu şekilde yetiştiren kim? Asıl bunları sorgulamamız gerekiyor. Asıl mevcut olan sistemi sorgulamamız gerekiyor.
Laik sistem insanın suç işlemesini engelleyen ve sakındıran en önemli etkeni, Allah (svt) korkusunu yok etti! Dini hayattan ayırıyoruz diyerek Allah’ı (svt) hatırlatan her şeyi bu hayattan uzaklaştırdı. Kalplerdeki Allah korkusunu söküp aldı! Allahsız bir dünya inşa etti. Ne ekersen onu biçersin önermesi yine gerçekleşti. Zira Allah korkusu olmayan bir kişiyi suç işlemekten hiçbir şey alıkoyamaz! Dolayısıyla idam sehpasına çıkartılacak olan sistemin kurbanı fertler değil; bu laik kapitalist sistemin ta kendisidir. Bu sistem var olduğu sürece suç katlanarak artmaya devam edecektir. Köklü çözüm ise hiç kuşkusuz Allah’ın dinin hayata hakim kılınmasıdır. Kalbi Allah (svt) korkusuyla dolu nesiller yetiştirecek, toplumu suçu engellemede aktif kılacak, fıtrata uygun ceza sistemiyle suçun yaygınlaşmasını engelleyecek olan İslam’dır! İşte bu nedenle dünya İslam’ı tatbik edecek olan Hilafete muhtaçtır!