İşgalin sözlük manası; başkasının elinde bulunan bir toprağı veya yeri ele geçirmek demektir. Buna en canlı örnek Filistin’i örnek verebiliriz. Filistin 75 senedir “İsrail’in” işgali altında. Kâfirler, kutsal beldelerimizi ele geçirmek için yıllardır Müslümanları sömürüyorlar. Peki kâfirlerin amaçları sadece topraklarımızı mı almak? Zira yönetimde hak sahibi olmaksa niyetleri, bunu 100 sene önce başarmadılar mı zaten? 1924 yılında Hilafeti ilga ettiler ama bu onlar için yeterli olmadı çünkü zamanla gördüler ki, Müslümanların devletini almış olsalar da İslam’a olan bağlılıklarını kalplerinden atamadılar. İslam’ı devletten, toplumdan kopardılar fakat kalplerimizde İslam halen dipdiri durmakta.
Uzun araştırmalardan sonra Müslümanların gücünü İslam akidesinden aldıklarını gördüler ve çalışmalarını artık bu yönde yapmaya başladılar. Bu da kültürel işgalden başkası değildir.
Hilafeti kaldırdıktan sonra devrim kanunlarını getirdiler. Getirdikleri bu kanunların temelinde İslam’ı yok etmek, İslam fikirlerini işgal etmek vardı. İşe önce kılık kıyafetle başladılar. Kur’an-ı Kerim’i aslından okumak yasaklandı ve tam 18 yıl boyunca “Tanrı uludur, tanrı uludur” diye Türkçe ezan okutuldu. Okullarda batının kültürü empoze edilmeye başlanıldı. 1930 yılından 2017 yılına kadar yani 87 yıl boyunca evrim teorisi okutuldu. Bir yandan Din Kültür ve Ahlak bilgisi dersinde dualar ezberletilirken diğer yandan biyoloji dersinde insanların maymunlardan geldiği öğretildi. Mesaj netti; Allah diye bir şey yok dolayısıyla O’na bir borcun da yok!
Cumhuriyetin ilk yıllarından beri eğitim Kemalist, laik, batı hayranı, ateist bir temel üzerine idi hal böyle olunca çok değil Hilafetin kaldırılmasından 11 yıl sonra Mustafa Kemal’e taptığını söyleyenler ortaya çıktı. Lozan Mübadelesi ile Türkiye’ye gönderilen onbinlerce Yahudi dönmesi Sabetayist, Cumhuriyetin yeni nesil vatandaş profilini oluşturdu. Bunların Osmanlı’dan kalma kendi okulları vardı. Cumhuriyetin elit kesimleri de bunlardan oluşuyordu. Okullar açtılar, ticarete atıldılar, film sektörüne girdiler, bankacılık, tefecilik yaptılar. İşte “Sana tapıyoruz ey Atatürk” diyenlerin çoğu da bunlardır.
100 sene içinde dedelerinden gurur duymak yerine onlardan utanan, batıya hayran olan, batıdan gelen herşeyi modernlik diye adlandıran, onlar gibi yaşamak isteyen bir gençlik yetiştirdiler. Osmanlı’yı kötülediler, Hilafeti karadılar. Tam bir asır laiklik adı altında ateizm, deizm propagandası yaptılar. Sadece okullarda değil evimizin içinde dizilerde de empoze ettiler kirli fikirlerini.
Böylece işgal ettiler zihinlerimizi. İşgal sonucu Müslüman gibi düşünmemeye, Müslüman gibi konuşmamaya, Müslüman gibi giyinmemeye başladık. Kopardılar İslam’ı hayatımızdan. Yerine bencillik, milliyetçilik fikrini verdiler o yüzden “Ben Türküm Filistin gibi bir davam yok“ demeye başlanıldı. O yüzden Filistin’e destek veren elinde Tevhid bayrağı taşıdığı için dövüldü Müslümanlar. Ardından yine Hilafet tartışmaları başladı. Bu tartışmalarda kültürel işgalin boyutları bir kez daha ortaya çıktı. Kelime-i Tevhid’in manasını bilmeden ona saldırıldı. Hilafet isteyenler tutuklansın denildi. Sanki Hilafet bu toprakların yabancısıymış gibi.
Bizleri 100 sene işgal ettiler ama 1 gün daha işgal etmelerine izin vermeyeceğiz! Bu duruma razı olmayacağız! Onlara asla ama asla teslim olmayacağız! Zira bizler ancak Allah’a teslim oluruz. Allah’ın vaadi haktır ve Raşid-i Hilafet tekrar kurulacaktır. Gelin bu devasa hayırda bizimde katkımız olsun. Müslüman kadınlar olarak bu davada yer alalım, yer alıyorsak daha çok çalışalım. Kalplerimizden silemedikleri İslam’ın mefhumları ile elimizden gelenin daha fazlasını yapalım.
İşgalden kurtulmamızın yolu; bizleri eski gücümüze kavuşturacak, bizleri birleştirecek 2. Raşid-i Hilafetten başkası değildir. Zira Rasulullah Hilafet’in kalkan olduğunu buyurmuştur. Kalkan ise bizi sadece savaşlardan değil kültürel işgalden de korur. Rabbim bu uğurda çalışanlardan eylesin bizleri.