Son ayların en çok sorulan sorusu sanırım bu olsa gerek; kime oy vereceksin? Her seçim döneminde oluşturulan gergin atmosfer sayesinde seçim gününe kadar iki kutuplu bir dünya meydana geliyor. Ya AKP öncülüğündeki Cumhur İttifakını destekleyeceksin oyunu Erdoğan’a vereceksin ya da CHP öncülüğündeki Millet İttifakını destekleyip oyunu Kılıçdaroğlu’na vereceksin. Erdoğan’a verirsen hak tarafındasın Kılıçdaroğlu’na verirsen batıl!
Öyle bir atmosfer oluşturuldu ki, ama Erdoğan’da şunları şunları yapmıştı diyerek eleştirmek mümkün değil. Hal böyle olunca üçüncü bir yol, üçüncü bir şık düşünülemez hale gelmiştir. Demokratik sistemden bir adım geri durup düşünemez hale getirildik. Zihinlerimiz öylesine bulanık ki doğru ve yanlışı ayırt etmek için tefekkür edecek durumda dahi değiliz. Adeta selde sürüklenen çer çöp misali akıntı bizi nereye sürüklerse oraya atıveriyoruz kendimizi. Direnmeden, karşılık vermeden. Saflar karışmış, çizgiler silinmiş, zihinler bulanıklaşmış, dost düşman algısı kaybedilmiş vaziyette. Daha acı bir ifadeyle kimliksiz bir kişilik hakim konumda.
Evet kimliğimizi kaybetmiş durumdayız. Müslüman gibi görünüyor fakat zihniyetimiz, olaylara bakış açımız hiç de Müslümanca değil. İslam dışı her fikir hayatımızı kuşatmış vaziyette. Hem Müslüman hem de laik, demokrat olmak artık trend bir kimlik tanımı haline geldi.
Toplum olarak nasıl bir haleti ruhiye içinde olduğumuzu göstermek açısından bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde çocuklarımı parka götürdüm ve orada daha önce çocuklarımızın aynı kreşe gittiği bir veli ile karşılaştım. Kreşin eğitim sistemi hakkında konuştuk. Çocuklarımı, İslami bir eğitim olmamasından ötürü o kreşten aldığımı anlattım. Oda “Evet İslam adına hiçbir şey verilmiyordu ben de oradan aldım şuan sadece İslami eğitimi olan bir kreşe gönderiyorum” dedi. Sevindim fakat sevincim hemen ardından kurduğu cümlelerden ötürü hüzne dönüştü. “Fakat şuan gittiği kreş sadece İslami eğitim üzerinde duruyor ben bundan da çok rahatsızım. Çocuğum Cumhuriyetin tarihini bilmeden yetişiyor. Tarihini bilmeli, Atatürk’ü bilmeli, resmî bayramlarımızı tanımalı. Neyse ki okula gidince bunları öğrenecek” dedi.
Başörtülü bir anneden böyle sözleri duymak elbette üzücü. Bir de bu annenin yetiştirdiği çocukları düşününce üzüntü iki kat daha artıyor. İslami hayatı iptal ederek laik bir hayatı dayatan ile İslam’ı aynı safa koymak tam da Necip Fazıl’ın şiirine döktüğü çelişki gibidir:
“Baba katiliyle baban bir safta…”
Aslında biz bu zihniyete yabancı değiliz. Hem Müslüman olup hem de küfrü savunan sayısız insan var Türkiye’de. Ancak bu insanlar taşıdıkları böylesi karmaşık bir zihniyetin farkında dahi değiller.
İşte böyle bir zihin dünyası ve böyle bir atmosferde seçimlere gidiyoruz. Böylesine karışık bir zihniyetin hakim olduğu bu hayatta kime oy verdiğinin ne önemi var ki? Bu karışık zihniyetin yerini İslami zihniyet ve İslami nefsiyet almadıkça kimin kazandığının ne önemi var ki? Kapitalizm, laiklik, demokrasi, batıdan ithal özgürlükler varlığını devam ettirdikten sonra kimin kazanacağının ne önemi var ki?
Merak edenler için söyleyeyim ben oyumu Raşid-i Hilafet Devletinde bir halife seçmek için saklıyorum. Siz de o değerli oyunuzu saklayın!