Bu sabah gözlerim yaşlı uyandım. Karşıma öyle bir video çıktı ki içimden bir şey koptu sanki. Video yeni sayılmaz geçtiğimiz Eylül ayında yayınlanmıştı ama insanoğlu fıtrat gereği unutur ya hatırlatmak için tekrar paylaşım yapılmış. Yahudi varlığı "İsrail’in" işgal ve zulümlerinin devam ettiği bu günlerde izlediğim kısa ama anlamı bir o kadar derin olan videoyu sizlere de hatırlatmak isterim:
Hıçkırarak ağlayan bir çocuk var ve bir başka çocuğun dizlerine yatmış o da onu teselli ediyor. İkiside çocuk… Video bu kadar. Şimdi düşünelim... Karşımızda savunmasız bir çocuğa zarar veriliyor olsa veyahut hiçbir suçu yokken canı yakılıyor olsa ne yapardık? Görmezden mi gelirdik yoksa müdahale mi ederdik? Elbette vicdanı olan her Müslüman gibi o küçük ve masum çocuğu koruyup kollamaya çalışırdık.
Müslümanlar olarak bizler elimizden geleni yapmaya çalışsak da Gazzeli çocukları ve Gazze’yi İşgalci Yahudi Varlığı’ndan tam anlamıyla koruyamıyoruz. Çünkü bu koruma bireysel değil yöneticiler tarafından olmalı.
Ne yazık ki yöneticiler izlemek dışında bir adım atmıyor. İzlemek ise çok pasif bir haldir. Koyun sürüsünün çobanı izleyip peşinden gitmesi gibi… Bizler koyun değiliz ki koyun teslimiyetiyle Ümmeti yoldan çıkaran yöneticelere sorgusuz sualsiz teslim olup peşlerinden gidelim. Bizler insanız neden izleyelim? Biz hareket etmeliyiz. Biz aktif olmalıyız. Zulmün karşısında susan dilsiz şeytan olamayız. Bize yakışmaz. Size yakışıyor mu ey yetki sahipleri ?!
Koca koca saraylarınızda nasıl rahat oturabiliyorsunuz? Kuş sütü eksik olmayan masalarınızda nasıl rahat yemek yiyebiliyorsunuz? Pamuklar içinde yattığınız o yastığa başınızı nasıl rahat koyabiliyorsunuz? Doymadınız mı kınamalara, tesiri olmayan konuşmalar yapmaya? İzlemek yetmedi mi artık? Dahası bizlere de izletiyorsunuz, sadece izletiyorsunuz. Zaten hep böyledir; Kapitalizm insana hep izletir. Çünkü o izleyenlerle ayakta durabilir, hareket edenlerle değil.
Bir gün Rasulullah (sav), sahabelerle beraberken, onlara kendisinden sonra “yerin altının mı, yoksa üstünün mü daha hayırlı olduğunu” sordu. Sahabeler, “Allah ve Rasulü daha iyi bilir.” dediler. Efendimiz (sav) şöyle buyurdu:
“Yöneticileriniz adil ve hayırlı, zenginleriniz cömert, işleriniz de istişareyle yürütülürse yerin üstü, yerin altından daha hayırlı olur.”
Bu durum, Hilafet’in ilgasına kadar Müslümanlar için geçerliydi. Çünkü Müslümanlar, İslâm’ın ilkelerine sahip çıkarak, İslâm’ın nizamı altında, Hilâfet’in gölgesinde izzeti ve onuru tarihin her döneminde iliklerine kadar yaşadılar.
Râşid Halifelerin ilki Ebubekir (ra)’dan, son halifemiz Abdülhamid Han’a kadar, iftihar edeceğimiz o kadar çok örneğimiz var ki; hepimizin bildiği üzere Ebubekir (ra)’ın sadakati, Ömer (ra)’ın adaleti, Osman (ra)’ın edebi, Ali (ra)’ın cesareti, Fatih Sultan Mehmet’in Bizans’ı fethedip İstanbul’u bizlere miras bırakması, Abdülhamid Han’ın, “Filistin’den bir karış toprak vermektense vücudumun lime lime doğranmasını yeğlerim.” diyerek gösterdiği dirayeti ve daha niceleri...
Yaşadığımız bu asırda, Ümmetin koruyucu kalkanı olan Hilafet’in yokluğu Gazze ve işgal altındaki tüm beldelerimizde sömürü ve katliamları iliklerimize kadar hissettiriyor. Ve bizler maalesef ki, zalim yöneticiler yüzünden yerin altının üstünden daha hayırlı olduğu günleri yaşıyoruz.
Bu günleri bitirmenin, tüm kaos ve işkenceyi sonlandırmanın zamanı gelmiştir. Suskunluğunuzu bozun! İzlemeyi bırakın! Hareket edin! Birleşin! Çözüme kavuşmanın tam zamanıdır… Kapitalizmin tükettiği insanlığı uyandırmak, içinde bulunduğumuz kaotik halin farkına varmalarını sağlamak, çözüm olarak da âlemlerin Rabbi’ne kulluk ederek O’nun indirdiği şeriatın tatbiki için çalışmaları gerektiğini anlatmak gerekir. Ve bunu da, elbette ki hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan, zalimin zulmüne aldırmadan, dik bir duruş ile haykırmakla başlatmalıyız. Haydi, hep birlikte yeniden İslâm’ın zaferi için haykıralım! İslâm’ın yeniden hakimiyeti için gecemizi gündüzümüze katalım ve yerin üstünü, altından daha hayırlı hâle getirelim.
Çakalların hüküm sürdüğü bu meydanlar, kurtların gelişiyle dağılacaktır biiznillah.
Sümeyye Şeyma GÜVENİLİR