Günümüzde en sık karşılaşılan sorunlardan biri dikkat dağınıklığıdır. Başka bir deyişle bir işe, bir konuya uzun süre odaklanamama halidir. Aslında bizi asıl işimizden alıkoyan bu şeyin adı oyalanmaktır.
Bu konuyu; iş yapmak kastıyla, araştırma yapmak kastıyla, öğrenmek kastıyla değil de oyalanma kastıyla kullanılan telefon, tablet veya bilgisayarı ele alarak açıklamaya çalışalım. Işıklar, sesler ve titreşimlerle dolu bu cihazlara, yapılan iş esnasında bir defa bakılmasıyla tekrar işe dönüp odaklanılması 15 ila 25 dakika kadar sürer. Diğer bir deyişle her 5 dakikada bir telefonun kontrol edildiği düşünülürse odaklanılmaya çalışılan bir işe ayrılan zamanın veya tüm günün nasıl hunharca tüketildiği fark edilecektir.
Beyin, konsantrasyon halinden oyalanma haline sonra yine konsantrasyon haline geçişlerde çok fazla enerji kaybeder, çok zaman harcanır. Yani ihtiyaç olmadığı halde oyalanarak dikkatin dağılmasına ne kadar sık izin verilirse beyin istenmeden sürekli odaklanmamak üzere eğitilmiş olur. O da sonunda buna teslim olur, bu alışkanlığa bağımlı olur.
Rabbimizin bize sağlıklı olarak bahşettiği, emanet olarak verdiği beynimize bu kötülüğü yapmamalıyız!
Çünkü bizler Müslümanlarız! Tüm günümüzü sosyal medyada zaman tünellerini sürekli kaydırarak, kısa videolar izleyerek veya kısa caps’ler okuyarak (veya daha da kötüsü: üçünü de yaparak) geçiremeyiz. Tabi bu durumun bizi, Allah’ı (svt) razı etmeye odaklanmaktan alıkoyduğunun farkına vardığımızda, bu alışkanlığı terk etmemiz gerekecek. Evet, beynimizi, gücümüzü, enerjimizi, yeteneğimizi, sağlığımızı, kısacası her şeyimizi hayırlı işler üretmekte kullanmalıyız.
Allah’ı (svt) razı etmeye odaklanabilen bir Müslüman, beynini, gücünü, enerjisini, yeteneğini İslam’a yöneltmiş olur.
Bu durum onun sağlığı ve üretkenliği üzerinde de olumlu bir etki meydana getirir.
Teknolojinin iyi veya kötü bir şey olduğunu anlatmaya, hakkında hüküm vermeye çalışmıyorum. Sosyal medya bir araçtır, insanın hangi gaye ile bu eşyayı kullandığına göre hayırlı ya da zararlı olabilir. Harama ve israfa düşmeden, Allah’ın (svt) belirlediği ölçülere göre İslam’ı insanlara ulaştırmak için sosyal medyayı kullanmak, sevaptır, davetten bir parçadır.
Teknolojiyi, bizde ve çevremizde İslami atmosferi meydana getiren alışkanlıklar edinmek üzere kullanabiliriz. Sosyal medya, sosyal hayat gibidir. Nasıl gündelik hayatımızda birçok gayri İslami tutum, davranış ve fikir ile karşılaşıyorsak sosyal medyada da bunlar var. İçindeki kirli bilgilerin sürekli karşımıza çıkarılmasına rağmen yine de bilinçli kullanmalıyız.
Mesela önümüze çıkan kısacık videolar yerine bizi geliştirecek uzun bir belgesel ya da bize fikir verecek bir konu açıp ailemizle izleyebiliriz. Yahut kısacık başlıklara göz atmak yerine derinlemesine, uzun bir makaleyi gözden geçirmemiz, ne kadar yorucu gibi görünse de odaklandığımızda daha verimli ve daha az yorucu olur.
Görüldüğü üzere sömürgeci kapitalizm, teknolojiyi para, menfaat veya fiziki doyum aracı kılmakta ve bunun için gerekli tüm ortamı sağlamaktadır. İnsanın, bu batıl ortamın gölgesinde kalarak hırsa kapılmaması neredeyse imkansızdır. Bunun için kısa yoldan para kazanabilmek için türlü taklalar atan nice insan vardır. Sanki sanal alemde haramları işleyince kısa yoldan zengin oluyorsun, ancak dikkat edip uzak kalınca fakir kalıyorsun gibi bir algı bile oluştu. Ve o kadar üzücü manzaralar var ki. Birçoğu ne acıdır ki tüm zamanını, enerjisini, bilgi ve becerilerini abuk sabuk içeriklerle heder ediyor. “Paradan başka hiçbir şeyin önemi yok” algısının etkisinde kalarak tabi...
Öyleyse bu sorunun ferdi çözümü nedir diye bakacak olursak: Başta İslam’ın, insanın amellerine ve çalışmalarına bakışını, onu kapitalizmden ayırt eden en bariz farkı bilmeliyiz. Yaptığımız amelin neticesinde gözettiğimiz kıymetin (maddi, ruhi, insani veya ahlaki kıymet) önüne asıl gayemizi geçirmemizdir ki, bu gaye Allah’ın (svt) rızasıdır. Bir başka ifade ile Müslümanı, herhangi bir ameli yapmaya yönlendiren, onun akidesidir. Başka hiçbir şey değildir!
Çünkü, kapitalizme göre insanın bitmeyen arzu ve ihtiyaçları vardır. Birini doyurmakla mutmain olmaz, sürekli başka ihtiyaçları çıkar.
Kapitalizmin saadet anlayışına kalacak olursak ruhsuz bir cenazeden farkımız olmaz. Çünkü insan kendini madde ile doyuramaz. Para ile doyuramaz. Dizi izleyerek doyuramaz. Alışverişle doyuramaz. “Şu kadar eşya bana yeter, bir daha asla bir şey almayacağım” demez. Sürekli tüketmeye yönelim vardır.
İşte topluma yutturulmaya çalışılan tam olarak bu! Sömürgeci kapitalist sistemin toplumlara, insanlara ve dahi Müslümanlara dayattığı düşünce; “Ruhsuz yaşa, hayatta odaklanman gereken hiçbir gayen olmasın. Her şeyini tüket. Sonra çılgınlar gibi maddeye esir ol. Okulunu düşün, paranı düşün. Evini al, işini kur. Maddeden başkasını isteme, bu kadarı sana yeter, başka kimse umurunda olmasın. Her kim senin hayatında böyle düşünmene ve yaşamana engel oluyorsa o sana zararlıdır. Çıkar gitsin hayatından. İşte o zaman özgürsün. İşte o zaman güçlüsün. Kendinden başkasını düşünme. Maddeden başkasını düşünme...!” mealindeki düşüncedir.
Kapitalizmin insanlara ilettiği mesaj, sadece yaşadığımız modern hayatta ortaya çıkmadı aslında. Cahiliye döneminde aynı şeyleri Mus’ab bin Umeyr (ra) için de sarf etmişlerdi. Ancak o asıl zenginliğin Allah’ı (svt) razı etmek olduğunu anlamış ve bu gayeye odaklanmıştı. Kafirler, Mus’ab’ın (ra) ne noktada fakir ne noktada zengin olduğunu anlayamadılar. Ve Mus’ab (ra) mutlu bir şekilde vefat etti.
İslam’a göre insanın hayatta daimî huzuru yakalayabilmesi, tüm davranışlarını, İslam akidesi üzerine bina edip etmediğini sürekli gözden geçirmesiyle mümkündür.
Hiç kimse düşünmese bile bir Müslüman olarak bizler düşünmek zorundayız. Niye düşünmeyelim? Biz ahiretimizi kazanacağız. İyileşmenin, kalkınmanın, kazanmanın en önemli adımı düşünmektir. Bunu istemektir. Bunun farkında olmaktır. Buna odaklanmaktır. Bu hedefimizin önünde duran engelleri kaldırıp yalnız asıl hedefe odaklanabilmektir. İslam Devleti varken asırlarca Rabbimizin (svt) yasaları hüküm sürmüştü. Ancak günümüzde tekrar cahiliye adetleri hüküm sürer oldu. Bu durumun, insanlığa ne kadar zarar verdiğini, insanlığı hedefinden saptırdığını, insanı insanlıktan çıkardığını görüyoruz.
Tüm hedeften saptırma gayretlerine rağmen, tüm odağı değiştirme, odağı kaydırma girişimlerine rağmen nasıl hayat daha önce tamamen İslam üzerine kurulduysa Rabbim bu çalışmalarımızı tekrar İslam’ın hayatımızda hakimiyeti için vesile kılsın. Düşüncelerimizi billurlaştırmamızı, amellerimizi düzeltmemizi ve asıl gayemize odaklanmamızı nasip etsin.
O zaman İslam şahsiyeti zırhımızı giyelim, tek gayemiz, biricik hedefimiz olan Allah (svt) rızasına odaklanalım! Onun (svt) razı olacağı bir hayatı inşa etmek üzere koşturalım.