Seçimler sona erdi. Herkes seçimini yaparak tarafını belli etti. Oy kullanan da, kullanmayan da safını, sahip olduğu düşünceleri ortaya koymuş oldu. Seçimler sona erdi fakat hayattaki seçimlerimiz devam ediyor. Batıya hayranlık besleyen, kendi kadınlarından utanan, onları hör gören, aşağılayan bir sistemin kölesi olmayı tercih eden okumuş (!) kadınlar var yaşadığımız coğrafyada. Aile Hekimi olan Asistan doktor Özgün Kaleoğlu bu kadınlardan sadece biri...

Sosyal medyada açık 2 kadının resmini paylaşan Kaleoğlu, başörtülü kadınlara hakarette bulundu ve şu sözleri sarfetti:

“Kusura bakmayın ama benim etrafımda görmek istediğim bu mesela. Bu temiz yüzler, bu kılık, bu kıyafet. Her gün muayene ettiğim peçeli teyzelerden illallah ettim ve bugün her şeyden de nefret ettim. Kutuplaşmaksa ben de kutuplaştım artık tahammülsüzüm size. Görüşüm aynı olmadığı insanlarla lüzum olmadığı sürece muhatap olmak istemiyorum artık ve burada da takipten çıkıyorum yeterince etrafımda var burada görmeyeyim bari.”

Aslında bu bakış açısı sadece bu şahsa indirgenemez. Daha birkaç gün önce Cannes Flim Festivalinde En iyi kadın oyuncu ödülünü alan Merve Dizdar, Fransızlar’ın karşısına geçip ülkesinin çağdaş olmadığından yakınmıştı. Kimin karşısında? Ülkesini işgal eden, Maraş’ta Müslüman kadının peçesine, başörtüsüne el uzatan Fransızlar karşısında. Cezayir’de Müslüman kadınlara tecavüz eden Fransa karşısında! Mali’yi kan gölüne dönüştüren Fransızlar karşısında! Fikir özgürlüğü adı altında Rasulullah’a (sav) hakaretler içeren karikatürler çizen Fransızlar karşısında.

Görünen odur ki, sizin durumunuz size aslınızı unutturan batıya hayranlık beslemekten başka bir şey değildir. Ayrıca sizlerin tahammülsüzlüğünüz kadınların peçelerine, başörtüsüne değil, sizin tahammülsüzlüğünüz İslam'adır. İslam'ın hükümlerini uygulayan birini görmeye tahammül edemiyorsunuz. Batıya olan hayranlığınız sizleri daha çağdaş (!), daha modern (!) yapmıyor aksine geçmişini, aslını unutan kimliksiz kişiler yapıyor.