Dün 7 Ekim kutlu direniş Aksa Tufanı’nın ikinci yıldönümüydü. İki yıldır zalimlere “siz hepiniz ben tek” diyen, yalnız bırakılmasına rağmen taraftarlarını çoğaltan ve düşmanın aslında ne kadar korkak olduğunu ispatlayan bir direniş…
Aksa Tufanı’yla beraber insanlar ve İslâm Ümmeti kırmızı başlıklı kız hikayesindeki gibi büyük anne kılığına girmiş kapitalist sistemin nasıl vahşi bir kurt olduğunu, aslında yaptığı her şeyin “bizi daha iyi yemek için” olduğunu anladığını umuyoruz. Zira masumların kanına susamış bu aç kurt hiçbir zaman doymayacak ve öldürülmediği takdirde belki bir gün bizi de yutacaktır.
Evet, dünya geneline baktığımızda bu vahşi kurdun gezdiği yerlerde insanları avlayacak çok büyük tuzakların kurulduğunu görüyoruz. Fakat tuzakların farkında olan, gidişattan rahatsız olup “bir şey yapmalı!” diyerek ayağa kalkanların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Çünkü insanlar artık gözleri önünde yaşanan katliamlardan, haksızlıklardan ve ahlâksızlıklardan bıkmış durumdadır ve bir çıkış yolu aramaktadırlar. Bilhassa Müslümanlar, Gazze’yi yalnız bırakan yöneticilerin tuzaklarını bu kurt için kurduklarını anlamış ve artık bir şeylerin değişmesi gerektiğini yakînen hissetmektedirler.
Elhamdulillah ki sadece kendini değil masumları da düşünen, başkalarını yaşatabilmek için kendinden vazgeçebilen vicdanlı yürekleri gördükçe kötü gidişatın değişebileceğine dair umudumuz artıyor. En son denizde Sumud Filosu'nu ve karada yüreği onlarla atanların mücadelesini izledik. Aynı şekilde özellikle Müslümanların birleşebileceğine dair güzel örneklik sunup sahaya inenleri gördüğümüzde bu umudumuz daha da ziyadeleşti. “Böyle gelmiş ama böyle gitmez, gitmemeli!” ,“bugün değilse bile bir gün mutlaka olacak” deyip çalışan azimli insanlarımız sayesinde yeşeren ümitlerimiz var. Kötü vakıaya teslim olmayıp iyileştirmeye çalışan, yüreğinde coşku ve değişim için bedel ödemeye razı olan dava adamlarımız var. Kardeşlerim, vakit herkes için köklü bir değişim uğruna çalışma vaktidir. Zira zulüm karşısında yerimize çakılıp kalmak bizlere yakışmaz. Bakınız Mehmet Âkif dizelerinden bize şöyle seslenmektedir:
"Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var Feryâd ile kurtulması me’mûl ise haykır! Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır! ‘İş bitti… Sebâtın sonu yoktur!’ deme, yılma Ey millet-i merhume, sakın ye’se kapılma"
Gayr-i müslimler bile kendilerini masum Müslümanlar için ortaya atarken, darbedilmeyi, kelepçelenmeyi bile göze alırken bizler sadece ellerimizi açıp dua etmekle yetinemeyiz. Çünkü zalimin elini kırmak, zulmü ortadan kaldırmak ancak Müslümanlara yakışır. Bunun için de bir şeyler yapmak isteyen ama ne yapacağını bilemeyen Müslümanlara Hilafet için çalışmaları gerektiğini hatırlatmak, siyonistleri besleyen ABD’nin karşısında duracak tek gücün Râşidi Hilafet Devleti’nin olacağını anlatmak bizim boynumuzun borcudur. Rabbimiz hak etmeyi başarabildiğimiz zaman elbet nusretini bizlere gönderecektir. Bize düşen yılmamak ve ne kadar düşsek bile daima ayağa kalkmaktır. Unutmayalım ki kayayı delen suyun kuvveti değil sürekliliğidir.
Allah’ım! Müslümanlara kendisi ile güçlerinin toplandığı, memleketlerinin birleştiği, Müslümanları Senin (svt) ve onların düşmanlarına karşı cihada çağıran bir Halife nasib et! Allah’ım! Senin dininin hâkim olması için çalışan ve kafirlerle çarpışan Mücahitlerin her yerde yardımcısı ol.