Muhalefet, Kapitalizmin Yönetim Nizamını Değiştirmeyi “Yeni Bir Başlangıç” Olarak Sundu
28 Şubat 2022

Muhalefet, Kapitalizmin Yönetim Nizamını Değiştirmeyi “Yeni Bir Başlangıç” Olarak Sundu

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

28 Şubat post modern darbenin yıldönümünde 6 Muhalefet partisi, kapitalizmin yönetim nizamını değiştirmeyi “Yeni Bir Başlangıç” olarak sundu. CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve DEVA Partisi'nin aylardır süren “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” çalışması törenle kamuoyuna açıklandı.

Laik kapitalist nizamın başkanlık sistemi ile yönetilen Türkiye’deki sorunların asıl kaynağı kapitalist nizam iken muhalefet partileri parlementer sistem ile bu sorunların ortadan kalkacağını vadediyor. Bilindiği üzere Türkiye, 2018 yılından başkanlık sistemine geçmeden önce defalarca ekonomik kriz ve askeri darbe yaşamıştı. Başkanlık sisteminde de ekonomik kriz ve aynı sıkıntıların ortaya çıkması sorunun asıl kaynağının laik kapitalist nizam olduğunu ortaya koyarken, iktidar ve muhalefet farklı yönetim nizamlarını savunarak halktan oy istiyor.

6 Parti 28 Şubat’ta Bir Araya Geldi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Ankara'da bir otelde gerçekleştirilen Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem sunumu ve imza töreni için bir araya geldi.

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve DEVA Partisi'nin aylardır süren “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” çalışmasında uzlaştıkları Mutabakat Metni açıklanıyor.

“Bu, Yeni Bir Başlangıçtır” Sloganıyla Kapitalizm Vadettiler

CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek tarafından okunan metnin giriş bölümünde, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin neden yanlış olduğu anlatıldı ve “Cumhurbaşkanı’na yasama, yürütme ve yargıyı güdümü altına almasını sağlayan çok geniş ve denetimsiz yetkiler tanıyarak otoriter bir yönetim yarattığı” ifade edildi. “Bizler, anayasal devlet anlayışına aykırı, demokratik hukuk devletini temelinden zedeleyen ve egemenliği şahsileştiren bu sisteme karşı çıkıyoruz” ifadelerinin yer aldığı metinde*, “Geçmişin dar kalıplarını da reddediyoruz. Geçmişin tecrübelerinden istifade ederek, geçmiş uygulamaların ortaya çıkardığı demokrasi sorunlarına ve vesayetçi uygulamalara bir daha imkan vermeyecek yeni bir sistemi inşa etme kararlılığındayız. Bu, yeni bir başlangıçtır*” denildi.

Metinde muhalefetin çerçevesini belirlediği Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem şöyle özetlendi:

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem; düşüncelerin özgürce ifade edildiği, din ve vicdan özgürlüğünün, basın özgürlüğünün, kadın haklarının, çocuk haklarının, çevre haklarının tam anlamıyla korunduğu özgürlükçü bir sistemdir. Bu sistem, devletin tüm kurumlarının hiçbir ayrım yapmaksızın tüm vatandaşlarına eşit mesafede olduğu çoğulcu bir sistemdir. Bu sistem, kamu yönetiminde eşitlik, tarafsızlık ve liyakat ilkelerinin esas alındığı, yolsuzlukla etkin mücadele edildiği, düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsızlıklarının sağlandığı, üniversitelerin özgürleştiği bir sistemdir."

Metni kaleme alan CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bahadır Erdem, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu ve Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, metni bölüm bölüm okudu.

Metnin giriş bölümünde kuvvetler ayrılığı vurgusu yapılırken, metnin geriye dönüş değil yeni bir başlangıç olduğu ifade edildi. Yasama bölümünde, seçim barajının yüzde 3’e indirilmesi, yüzde 1 oy alan partilerin yardım alması, meclis iç tüzüğün yenilenmesi, cumhurbaşkanının veto yetkisine son verilmesi, yazılı soru önergesinde süresi içinde cevap vermeyen bakanlara yaptırım uygulanması, bütçe yapım yetkisi meclise verilmesi başlıkları yer aldı.

Yürütme başlığında ise yasama organını meclisin içinden çıkması, cumhurbaşkanı görev süresinin 7 yıl olması, cumhurbaşkanının bir dönem için seçilmesi, cumhurbaşkanının partisi ile ilişkisinin kesilmesi ve görevi bitimi sonrasında aktif siyasete geri dönememesi bulunuyor.

Açıklama şöyle devam etti:

Hükümetin düşürülmesi yeni hükümetin salt çoğunluk tarafından seçilmesi ile mümkün olacak. Cumhurbaşkanı veya bakanlar kurulu tek başına OHAL kararı alamayacak. OHAL KHK'larına yer verilmeyecek. Yargı başlığında ise yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanacak. Yüksek yargı organlarına yürütmenin müdahalesi engellenecek. Hakimlere coğrafi teminat sağlanacak. Hakimlerin Adalet Bakanlığına bağlı olduğu düzenlemesi kaldırılacak. Anayasa ve AİHM kararlarının derhal uygulanmasını sağlayacağız. Hak ihlal kararına neden olan hakimlere rücu edilecek. Hakimlik ve savcılık mesleği birbirinden ayrılacak. Hakimler ve savcılar kurulu ayrılacak. Adalet Bakanı ve müsteşarı hakimler kurulunda yer almayacak. Çoklu Baro uygulamasına son verilecek. AYM görev ve yetkileri genişleyecek mahkeme yapısı yeniden yapılandırılacak. İptal davası açabileceklerin kapsamı genişleyecek. YSK iki daireye ayrılacak. Sayıştay denetiminin kapsamı genişletilecek. Düzenlemenin demokratik hak ve hürriyetler başlığı kapsamında ise ifade ve basın özgürlüğü başta olmak üzere tüm haklar güvence altına alınacak. Düşünce ve ifade, toplantı gösteri hakkını düzenleyen mevzuat yeniden değerlendirilecek.”

Her ne kadar iktidara gelene kadar partiler bu tip vaadlerde bulunsa da ya iktidara gelince vaadlerini gerçekleştirmiyor ya da kendi yaptıkları kanunu defalarca değiştirebiliyor.

Laik kapitalizmin yönetim nizamının değişmesi, halka kurtuluş olarak sunulurken sorunların asıl sebebi kapitalizmin ayıpları örtülmeye çabalanıyor. Faiz, borsa, altın karşılığı olmayan para var olduğu sürece -ki bunlar kapitalizmin sac ayaklarıdır- iktidarlar etrafında toplanan rant halkası zenginleşirken halkın ise fakirleşmeye devam edeceği inkar edilemez bir hakikat olarak ortada duruyor. Menfaatin kutsandığı ve ahlaki çöküntünün yaşandığı kapitalist nizamın egemenliğinde rüşvet, yolsuzluk, nepotizmin hep var olduğu ve var olacağı Türkiye’deki bir asırlık acı tecrübelerle sabit.