Yoksulluk, Bâtıl Düzenlerin Değişmezidir!
14 Aralık 2020

Yoksulluk, Bâtıl Düzenlerin Değişmezidir!

Bugünkü yöneticiler, açıklamaları, yaşantıları, düşünceleriyle halklarından doğu ile batı, yer ile gök kadar uzak kalmaktalar. Aslında bu durum, onlarda bir karakter hâlini almıştır. Öyle ki bozuk, kirli, çirkin düşünceleri herkesin hayatına bir şekilde etki ediyor. Son olarak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un 2021 bütçe görüşmeleri sırasında “bir elinde iş, diğer elinde aş yazarak intihar eden vatandaşın” durumunun sorulması üzerine Bakan Selçuk “Artık refahı paylaşma aşamasına geçtik. Yoksulluk Türkiye için sorun olmaktan kalktı.” ifadelerini kullanarak adeta toplumla dalga geçti. “Ömer’in adaleti”nden bahsedip kurdun kuzuyu aşırması örneği üzerinden siyaset yapan yöneticilerin yönettikleri ülkede insanlar “iş-aş” sözüyle intihar ediyor fakat bu olaylar onların gündemine dahi gelmiyor. Nasıl gelsin ki! Hüsam el Bağdadi’nin;

“Kendisi bozuk olan ilaç, yarayı nasıl düzeltsin.

Değnek eğri olduğu hâlde, gölgesi nasıl düzgün olsun.” şiiri, aslında bunların hâlini özlü bir şekilde tasvir ediyor.

Asgari ücret tespit görüşmelerinin yapıldığı şu günlerde ülkede çalışan milyonlarca işçi, -bırakın yoksulluk sınırını- açlık sınırında yaşıyor iken bunları görmezden gelerek yoksulluğun bittiğinden bahsedilmesi ahlak ve izanla kesinlikle bağdaşmamakta. Öyle görünüyor ki bu durum, yöneticilerin bir vadide, halkın ise başka bir vadide olduğunun itirafıdır. Asgari ücretle çalışandan 10-11 kat fazla maaş alan vekillerin, bakanların, işveren temsilcilerinin açlık, yoksulluk, işsizliği anlaması zaten mümkün değil.

7 yıldır, devlet sırrı gibi saklanan asgari ücretle çalışan sayısı acaba neden açıklanmaz? Belki şu veriler bu sorumuza cevap olur: Türkiye’de sigortalı çalışan 14-15 milyon insanın, her 10 kişiden 4’ü asgari ücretle çalışmakta. Tabii bu rakamlar, 10 kişiden fazla işçi çalıştıran işyerleri hesaba katılmak suretiyle ortaya çıkarılır. 10 kişiden daha az işçi çalıştıran işletmelerde çalışan işçiler %40’lık dilimin dışında kalmakta. Yine sigortasız asgari ücretle çalışanlar da hesap edildiğinde yani açlık sınırında çalışan insan sayısı 10 milyonun çok çok üzerine çıkacaktır. Bu rakamın içine çalışanların, bakmakla yükümlü oldukları ailelerini de kattığınız da aslında ülkenin yarısı açlık sınırında yaşam mücadelesi verdiği görülür.

Asgari ücret, bir kişinin yeme içme, barınma, sağlık, giyim, ulaşım aktivite gibi ihtiyaçları en alt düzeyde karşılanması üzerine belirlenmekte. Yapılan araştırmalara göre 4 kişilik bir ailenin yeterli ve dengeli beslenebilmesi için açlık sınırı, -bunun sadece gıda olduğunu belirtelim- 2400 TL civarındadır. Yoksulluk sınırı ise aylık beslenme, sağlık, giyim, ulaşım, konut vs. için 8 bin TL’lere dayanmış vaziyette. Açlık ve yoksulluk sınırı olarak belirlenen bu rakamların da masa başında hesaplanan mevcut enflasyona göre belirlendiğini hatırlatalım. Gıda, giyim, ulaşım, kira, enerji gibi kalemlerde gerçek enflasyonun %70’in üzerinde olduğu herkesin malumu. Zaten düşük gelirli ve asgari ücretlinin esas gider kalemleri gıda, giyim, konut, ulaşımdır. Bu veriler üzerinden değerlendirme yapıldığında ise açlık ve yoksulluk sınırının çok daha yüksek düzeyde seyretmesi muhakkaktır. Elbette yöneticiler bu rezilliğin müsebbipleri olarak siyasi istikballeri adına bu tabloyu halka göstermek istemiyorlar, istemeyeceklerdir de!

Makam, mevki, zenginlik tahtına oturup nefislerine uyarak hainlik gömleği giyen yöneticiler, hiçbir zaman halkın derdini anlayamaz” dediğimizde bunun slogan değil hakikat olduğunu defaatle ifade ettik.

GSMH aldatmalarıyla, masa başı enflasyon yalanlarıyla, meclis kürsülerinden yoksulluğun bittiği tezviratıyla, sırça köşklerden halka bakmakla ne ekonomi düzelmiş olur, ne de açlık ve yoksulluk gerçeği örtülmüş olur. Sizler halkın gerçeklerine gözünüzü, kulağınızı kapatarak; çöplerde yiyecek toplayarak yaşam mücadelesi verenlere, “iş, aş” diyerek intihar edenlere, üç kuruşa muhtaç bırakılanlara, iş bekleyen milyonlara sırtınızı döndünüz. Fakat bu tablo, bu bozuk düzenin en büyük gerçeğidir.

Vahşi kapitalist düzende ne yoksulluk ne de açlık problemi hiçbir zaman bitmedi, bitmeyecek de. Menfaati esas edinmiş, güçlünün güçsüzü sömürdüğü, zenginin daha zengin, fakirin daha fakir bırakıldığı bir düzende insani hiçbir mesele şifai bir şekilde çözülemez. Bu kara tablo kapitalist ideolojinin bayraktarlığını yapan ülkelerde dahi çözülmemişken taklidi olan ülkelerde çözüldüğünü iddia etmek sadece komikliktir.

Yoksulluğun bittiği ülkede insanlar, açlık ve işsizlikten dolayı intiharı bir çözüm olarak görmez. Askıda ekmeğe, iş kuyruklarına muhatap kaldığı, vergiler altında ezildiği görülmez. Milyonlarca insan sosyal yardıma muhtaç hâlde yaşamaz. Yoksulluğun bittiği yerde açlık ve yoksulluk sınırındaki insanlardan alınmaması gereken vergiler, büyük şirketlerin vergi affına, spor kulüplerine, sanat adı altındaki rezilliklere kaynak edilmez. Zenginden alınıp muhtaç olana verilmesi gereken hakların, muhtaç olandan alınıp zengin olana hibe edilmesi ancak kapitalist düzenin eseri olabilir. Unutulmazsın ki kıyamet günü en büyük azap zalim yöneticileredir!

Gerçekten yoksulluğun, açlığın sorun olmaktan çıkarılması isteniyorsa GSMH aldatmasına göre değil her bir insanın zaruri ihtiyaçlarını giderme üzerine odaklanılır. Üretimden önce hakkaniyetli dağıtım esas edinilir. Vergiler üzerinden ekonomi dizayn edilmez. Tüm kaynakların en verimli şekilde kullanılıp üretime kazandırılması hedef edinilir. Taklit değil icat eden, heba değil ihtiyaç olan, düşmanla dostluk yapan değil onu korkutma, çağın peşinden koşan değil çağları peşinden koşturan, nizam alan değil nizam veren bir ideoloji olan İslâm nizamı hayata hâkim kılınırsa açlık, yoksulluktan değil kıtaların fethinden, İslâm adaletinin yeryüzüne hâkim olmasından bahsedilir. İslâm nizamı özelde Müslümanlar, genelde ise insanlığın üzerine asırlar boyunca güneş gibi doğdu. Bu güneşin tekrardan yeryüzünü aydınlatabilmesi için İslâm’ın yönetim sistemi olan Hilâfet’in ikamesiyle tüm sorunlar kısa zamanda çözüme kavuşabilir.

Nasıl ki sürü çobanla düzene giriyorsa, ülke de İslâm’ın adaletiyle düzene girer…

___

#KapitalizmÇöktüÇözümİslam