Çin’de başlayıp kısa sürede dünyanın tamamına yayılan covid-19 virüsü, insanları fiziksel anlamda ciddi bir şekilde etkilemeye devam ediyor. Bu etkilenmeyle birlikte insanlar; düşünsel anlamda da mevcut kapitalist düzenin varlığını; insana verdiği kıymet(!), bütün değerleri metalaştırması, servetin zorba azınlığın elinde birikmesi gibi hususları da sorgulamaya başladı.
Esasında hâkim olduğu günden günümüze değin varlığını sömürü ve zulüm üzerine ihdas etmiş kapitalist ideolojinin, insanlığa, canlı ve cansız varlıklara yaşattıkları karşısında hâlâ ayakta kalmış olması insanlık adına büyük bir talihsizlik. Tabii insan fıtratına aykırı, insaf ve merhametten yoksun bu ideolojinin, uzun yıllar hâkimiyetini devam ettirebilmesindeki en önemli sebep, bu ideolojiyle devlet temsiliyetinde mücadele edecek bir gücün olmamasıydı.
Ne var ki daha önce zulüm üzerine kurulan düzen ve sistemler için kaçınılmaz olan son, kapitalist ideoloji için de vuku bulmak üzere. Onca katliamın, zulmün, fitne-fesadın, yıkımın, bencilliğin, haramın yükünü yerler ve gökler artık kaldıramaz oldu. Kaçınılmaz olarak Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın değişmez kanunu tekrar tecelli edecektir. Ne zaman yeryüzünün müstekbirleri, bütün güç ve kudreti kendilerinde görse, her şeye hükmedeceğini zannetse, ilahlık yapmaya başlayıp yeryüzünü yıkım ve fesada uğratsa ölümün ve hayatın, yerlerin ve göklerin sahibi yani malikel mülk olan Allah, kendi güç ve kudreti karşında hiçbir güç ve kudretin kıymeti olmadığını göstermekte. Öyle ki, normal bir mikroskopla dahi görülmeyen basit bir virüsle insanlığa kudretini bugün tekrar hatırlatmakta.
Hani 21. Yüzyılı “uzay çağı” olarak gören, her şeyi başaracağını zannedip azgınlaşan yöneticiler, “tarihin sonu” tezlerini ileri süren zavallılar, teknik-teknolojik buluşlarla her şeyi yapabileceğini zannedenler, ellerindeki devasa silahlarla dünyaya korku salanlar, sahip oldukları devasa sermayelerle her şeyi alabileceğini zanneden müstekbirler, tıbbi buluşlarla ölüme çare arayanlar… şuan acizliklerini iliklerine kadar hissediyor.
Dün, iktidarına güvenen firavunlar, nemrutlar, kisralar, kayserler, devasa ordularına güvenen ebreheler ve hamanlar, servetlerine güvenen karunların iktidarları, güçleri, servetleri Allah’ın hakim olmasını istediği düzene mani olabildi mi? Elbette hayır! Bir sivrisinekle Nemrut’un iktidarını yerle yeksan eden Allah, gözle görülmeyen bir virüsle bugünkü azgın düzen ve yöneticileri şaşkına uğratmış vaziyette. Bu virüsün, kâfirler için dünyada bir azap olduğu ortada. Müslümanlar için ise büyük bir imtihan olduğunun akıldan çıkarılmaması gerekir.
İslâm’ın tekrardan yeryüzüne hâkim kılınması için mücadele eden Müslümanları hayal görmekle itham eden, gücü füzelere, uçaklara, devasa ordulara hasreden, iki kelimeden birini sermayeye dayandıran kardeşlerim! Allah Subhanehu ve Teâlâ, kütlesi 1 gramın milyonda biri olan bu virüsle güç ve kudretin kimde olduğunu bizlere hatırlatarak Kendisine yönelmemizi, Kendi hükmünden başka hiçbir düzene razı olmamamızı, İslâm’ı tekrar yeryüzüne hâkim kılmayı bizlerden istemekte. Bizler ya bu çağrıya canımız ve malımızla icabet edip hem dünya, hem de ahireti kazananlardan oluruz ya da bugünkü sömürü düzenlerinin farklı versiyonlarıyla idare edilip hem dünya hem de ahirette hüsrana uğrayanlardan oluruz, Allah muhafaza! Bakın, zulüm düzenlerinin içerisinde yaşamanın insanı, toplumu, devleti ne hâle getireceğini Allah ve Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem bizlere nasıl hatırlatıyor:
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِى فَإِنَّ لَهُۥ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُۥ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ
“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.”[Ta-Ha 124]
رسول الله - صلى الله عليه وسلم - فقال: (يا معشر المهاجرين، خمسٌ إذا ابتليتم بهن وأعوذ بالله أن تدركوهن: لم تظهر الفاحشة في قوم قطُّ حتى يعلنوا بها إلا فشا فيهم الطاعون والأوجاع التي لم تكن في أسلافهم الذين مضوا، ولم يُنقصوا المكيال والميزان إلا أُخذوا بالسنين وشدة المؤونة وجور السلطان عليهم، ولم يمنعوا زكاة أموالهم إلا مُنعوا القطر من السماء، ولولا البهائم لم يُمطروا، ولم ينقضوا عهد الله وعهد رسوله إلا سلط الله عليهم عدوًّا من غيرهم فأخذوا بعض ما في أيديهم، وما لم تحكم أئمتهم بكتاب الله ويتخيروا مما أنزل الله إلا جعل الله بأسهم بينهم) رواه ابن ماجه في سننه.
“Ey Muhacirler topluluğu! İçinizde şu beş şey baş gösterdiğinde hâliniz nice olur! İçinizde bu beş şeyin çıkması ve sizin bu zamana ulaşmanız hususunda Allah’a sığınırım! Bir toplumda fuhuş baş gösterip alenen işlenir hâle geldiğinde o toplumda geçmiş kavimlerde rastlamayan taun hastalığı zuhur eder. Zekâtı vermeyen hiçbir toplum yoktur ki yağmursuz kalmasın. Diğer canlılar olmasaydı onlardan yağmur tamamen kesilirdi. Ölçüde ve tartıda hile yapan hiçbir kavim yoktur ki kıtlığa ve zalim sultanlarla yönetilmeye mahkûm olmasın. Yöneticileri Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla yöneten hiçbir toplum yoktur ki ellerindeki servetleri tüketecek düşmanlarını onlara musallat kılmasın. Allah’ın Kitabını ve Rasulü’nün Sünnetini tatbikten kaldıran hiçbir kavim yoktur ki Allah aralarında şiddetli çatışmalar meydana getirmesin.”[İbni Mace]
Küfür ehlinden Müslümanına, gencinden yaşlısına, yöneticilerinden halkına herkes yeni bir düzenin kaçınılmaz olduğunu haykırmakta. Artık mevcut düzenle toplumun siyaset edilemeyeceği herkes tarafından görülen, dillendirilen bir hakikattir. İnsanlık, fıtrata aykırı olan sosyalizmi tarihin çöplüğüne gömdü. Laiklik akidesine dayanan kapitalizm ve onun uygulaması olan demokrasi, insanlığın değerlerini tüketerek adeta kendi sonunu getirdi. Onun da artık tarihin çöplüğündeki yerini alması uzak değil.
Unutmayın, vakit kılıç gibidir! Ya bu kılıçla zulüm düzenlerinin sonunu getireceğiz ya da zulüm kılıcı boynumuzun üzerinde kalmaya devam edecek!
Zaman, ilk günkü gibi insan fıtratıyla uyumlu, değerleri muhafaza eden, insanlıktan çalınanları iade edecek, dünya ve ahiret saadetini temin edecek eşsiz İslâm düzenini hayata hâkim kılmanın zamanı. Vakit, gözlerde büyütülen küresel güçlerin ne kadar aciz ve güçsüz oldukları, Allah’a dayanan müminlerin ise hiçbir zaman mağlup olmayacakları ancak iki hayırdan biriyle müşerref olacağını anlama vaktidir. Gün; sahte güçlere karşı hakkı haykırma, korku duvarlarını yıkıp mevcut düzen ve yöneticilere sırtını dönüp “Yeni dünya üzeni Hilâfet olmalı!” diyerek canla başla çalışma günüdür. Umuyor ve diliyoruz ki Rabbimizin şu ayeti tekrar tecelli etsin:
اَلَّذ۪ينَ اِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْاَرْضِ اَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ وَاَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَلِلّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ
“Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekâtı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah’a aittir.”[Hac 41]
#YenidenHilafet