Var mısınız?
17 Aralık 2022

Var mısınız?

Günlerdir gündemden düşmeyen bir “çocuk istismarı” meselesi var medyada. Meselenin detaylarına girerek bir uzatmaya gitmeyeceğim. Meselenin, zumlanarak aşırı duyarlılık oluşturulduğuna dayanarak –ki gerçekten hassas bir konu- 7’den 70’e bütün kamuoyunun durumdan haberdar olduğunu varsayıyorum. Özellikle laik seküler çevrelerin malum mesele üzerinden samimiyetsiz bir şekilde duyar kasmalarını, buradan İslâm ve Müslüman düşmanlıklarını yine güçlü bir şekilde izhar etmelerini vesile edinerek, “Haydi!” diyorum; Hodri meydan! Gelin, sorunların enine boyuna, köküne köküne inelim, var mısınız?

Var mısınız; cari olan sistemi sorgu masasına yatırmaya? Gelin, yüz yıldır yürürlükte olan laik cumhuriyeti tartışalım. Laik sistemi dışarıda tutarak yok öyle deli saçması gibi sağa sola saldırmak! Yok öyle, hiçbir referansını dinden almayan bir düzenle şekillenen çirkin bir hayatın faturasını, dine/İslâm’a kesmek! Yok öyle, kanunları kutsanan bir meclisten çıkan düzenin köhnelikleri üzerinden kutsal kitaba/Kur’an’a saldırmak! Yok, öyle İslâm sadece camilere hapsedilmişken, hayatın işlerinden uzak tutulmuşken, laiklik hâkimken memlekete, tutup da yine de İslâm’a saldırıp kin kusmak!

Var mısınız; İslâm’ın egemen olmadığı yüz yıl boyunca bu topraklarda ne kadar insanın iffetinin zayi olduğunu konuşmaya? Hırsızlık ve benzeri toplumsal dokuyu fesada uğratan çirkinlikleri konuşmaya var mısınız? Uyuşturucu bataklığına düşen canları, bu canlara sebep olan düzeni konuşmaya var mısınız?

Bakınız; Adalet Bakanlığı 2021 yılına ilişkin adli istatistiklerine göre; özellikle hırsızlık, dolandırıcılık ve yağma gibi suçlardan 2 milyon 461 bin dosya açıldı. Uyuşturucu suçundan açılan dosya sayısı geçen yıl 422 bine çıktı. 2021’de 127 bine yükselen cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda ilk sırayı 44 bin rakamıyla “çocukların cinsel istismarı” aldı. Söyleyin bakalım; bu 44 bin çocuk istismarından, hayattan dışlanan İslâm mı yoksa hayatlarımızın her tarafına giren laik düzen mi sorumlu?

Siz İyi Parti Genel Başkan Danışmanı Turhan Çömez’in milletvekili olduğu dönemde başından geçen olayı anlattığı, bir devlet kurumunda geçen toplu çocuk istismarına [1] neden aynı duyarlılığı göstermiyorsunuz? Oysa çok daha fazla infiale sebep olması gereken bir olaydı anlattıkları.

Yüreğiniz varsa hodri meydan! Var mısınız; bu kokuşmuş düzeni tartışmaya, en güzelinin, en iyi sistemin ne olduğunu konuşmaya? Yok öyle, düzenin her pisliğini, düzenin bir parçası olmuş Müslümanlar üzerinden İslâm’a mal etmek! Yok öyle, hata yapan her cübbeli-sarıklı üzerinden İslâm’a ve Müslümanlara saldırmak!

Var mısınız, söyleyin! Biz varız! Sizinle, kendisini İslâm’a nispet eden yapıların yanlışlarını da, eğrilerini de, doğrularını da konuşmaya! Siz var mısınız; bu kokuşmuş düzen ve beslediği kokuşmuş yapıları konuşmaya? Yok öyle, birkaç meseleyi zumlayıp resmin tamamını gözlerden ırak tutmaya çalışmak!

Vicdanınız varsa söyleyin! Var mısınız; nesli ifsat eden, toplumsal çöküşe sebep olan ve bunu her geçen gün derinleştiren bu düzeni enine boyuna tartışmaya? İnsanları maddi-manevi sefalete mahkûm eden bu kapitalist sistemi mikroskobik incelemeye tabi tutmaya var mısınız?

Söyleyin: siz bilmiyor musunuz, bir yerde suçun nadir görüldüğünde bireyin, aşırı sık görüldüğünde ise düzenin bozuk olduğunu? Mevcut sistem suç ve suçlu üreten bir sistemken neyi konuşuyorsunuz siz! Menfaatperestliği insanına bakış açısı olarak veren bir düzende nelerin olmasını bekliyorsunuz, söyler misiniz? Hayatta helalin haramın referans alınmayıp heva ve hevesin kıble edinildiği bir düzenden ne bekliyorsunuz Allah aşkına? Gerçi düzenden bir şey beklemiyorsunuz değil mi? Onu korumak ve savunmakla meşgulsünüz!

Hodri meydan!

Var mısınız; bir kez olsun öldürdüğünüz vicdanınızın sesine, körelttiğiniz kalplerinizin/akıllarınızın çığlığına kulak vererek insafla tartışmaya!


[1] Çömez’in açıklamaları şöyle: “Milletvekili olduğum dönemde, yani 2006’lı yıllar... İstanbul Bahçelievler’den bir ihbar aldım. İhbarı yapan Bahçelievler çocuk yuvasının müdür muavini, düzgün, aklı başında birisi. Beni medyadan tanıdığını belirterek, ‘Çok vahim bir durum var burada!’ dedi ve buluşmak istedi. Bir gece kalktım İstanbul’a geldim. Kendisiyle buluştuk. Bana Bahçelievler Çocuk Yuvası’nda yaşanan korkunç olaylar zincirinden bahsetti. Dedim, ‘Anlıyorum ama bunu bana göstermen lazım.’ Gece saat 09.00’da yurda gittim. Çocuklarla görüştüm, o gece nöbetçi olanlarla konuştum. 33 tane kız çocuğu o gece yurtta yok. Çocuklar dediler ki: ‘Arkadaşlarımızı bazı yapılar gelip buradan alıyorlar. İstanbul’da bazı gece kulüplerine götürüyorlar.’ 13-14 yaşında çocuk bunlar… Bazen sabaha karşı geliyorlar, bazen de gelmiyorlar. Geceleri uyuşturucu kullanıldığını söylediler. Korkunç bir tabloydu. Ben siyasetçiyim ama aynı zamanda da bilim adamıyım. Hepsini kanıtladım. O gece yoklama defterlerinin hepsinin fotokopilerini aldım, inanılmaz bir dosya hazırladım. Ertesi gün Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’ya gittim. ‘Sayın Çubukçu ortada korkunç bir rezalet var’ dedim. Bize emanet edilen yavrularımız gece yurtlarından alınıyorlar, bir kısmı hamile kalmış, bir kısmı başka yerde başka şekilde doğum yaptırılmış, doğan çocuklar başka yurtlara nakledilmiş, yurtta uyuşturucu kullananlar var ve bu çocuklar kimi vakıflar adı altında Taksim’de bazı barlara gece yarıları götürülüyor. ‘Biliyorum farkındayım’ dedi. ‘Niye bununla mücadele etmiyoruz’ dedim. ‘Ne olur bunu deşifre etme, kimseyle konuşma söz veriyorum ben bu işin üstüne gideceğim’ dedi. Ertesi gün ne oldu biliyor musunuz? Beni o gece yurda alan müdür muavini görevden alındı. Ben bunu duyunca delirdim.”