Son zamanlarda vatandaşlar arasında sıkça konuşulan bir konu var. Suriyeliler ülkemize hayır mı getirdi şer mi? Veya gelmeliler miydi yoksa kalıp savaşmalılar mıydı? Kimileri meseleye ekonomik zaviyeden bakıp ekmeğimizi paylaştığımızı düşünerek Suriyeli karşıtı bir tavır alıyor, ucuza çalışıp işçi piyasasını düşürdüklerini söylüyor. Bazen hastanelerde ücretsiz muayene ve tedavi olduklarını buna karşın kendilerinin ücretsiz sağlık hizmeti alamadığını öne sürüyor ve hakeza…
Bu noktalarda kısmen haklılık payları olsa da vatandaşların medyanın Suriyeli düşmanlığını körüklemesinden dolayı yanlış kişi ve yanlış yerlere öfkelendikleri açıktır. Zira mesela sağlık hizmetinde neredeyse yarım asgari ücret sigorta primi olarak vatandaştan kesildiği halde muayene ve ilaçlara alınan katkı payı devletin bir zulmüdür. Yine Suriyelilerin hazineye yük olduğunu düşünenlere bunun bizim bir görevimiz olduğunu söylerken devletin AB’den buna karşılık yüklü meblağlar alıp ayrıca sınırları açma noktasında Avrupa’ya şantaj yaptığını hatırlatmak isterim. Esasında Türkiye’nin Suriyelilere sınırlarını açıp kabul etmesi de pek de hayır için değil. Bu biraz fiili durumdan kaynaklanıyor, biraz da ABD’nin Türkiye’yi Suriye’de aktör olmasını istemesinden.
İşin ilginç yanı şu ki Müslümanlar tek bir ümmettir, Suriyelisi, Türkiyelisi yoktur. Daha yakın bir zaman önce köyleri ikiye bölen, Suriye, Irak, Türkiye ve sair İslam beldeleri arasında sınırlar yoktu. Suriyelilerin burada rahatça yaşarken Türkiye askerinin Suriye’de savaştığını düşünenlere de derim ki; bunu devlet böyle istedi. Çünkü silah ve mühimmatları Suriyeli muhaliflere verip onları destekleseydi onların doğru hedefte ve doğru düşmana karşı savaşacağını biliyordu. Türkiye’nin Suriye’de kimlerle savaştığına ve kimlerle savaşmadığına bir bakmak lazım. Orada esas düşman Esed rejimi değimliydi? Ama gel gör ki Türkiye ne Esed’e karşı ne de PKK uzantısı terör örgütüne karşı savaşıyor. Bu konuda yazılacak çok şey var ama benim esas temas etmek istediğim konu başka. Vatandaşlar bu topraklarda Suriyeliler olsun mu, olmasın mı diye medyanın yönlendirmesi ile suni gündemler ile meşgul edilirken kâfir ülkelerin genelkurmay başkanları, elçileri ve bakanları topraklarımızda cirit atıyor. Esas düşman kâfir ABD, Rusya ve ABD beslemesi İran diplomat ve askeri yetkileri peş peşe topraklarımıza turistik gezi için gelmiyor maalesef.
İdlip operasyonu kapsamında şer üçgeni ABD, Rusya ve İran kirli oyunları için üçgeni dörtgene çevirirken medya Suriyeli düşmanlığını körüklüyor. Bizler de ne yazık ki esas sorgulamamız gereken “Türkiye kimlerin üssü” olması gerekirken “bu topraklarda Suriyelilerin ne işi var” konusunu sorguluyoruz. İkinci sorunun cevabı çok basit, anlamak için sadece Çanakkale şehitliğinde yatanların isimlerine bakmak yeterli. Peki, birinci soruyu kim cevaplayacak, bu topraklarda kâfirlerin ne işi var?
Bir ülkenin siyasi kimliğini, durumunu anlamak için sokaklarda yürüyenlerin kimler olduğuna değil saraylarda, askerî üslerde ve başkentte kimlerin dolaştığına bakılır. Veya tam tersi de olabilir, yöneticilerimiz hangi başkentlerde dolaşıyor?
@m_muratsavas