Uluslararası siyasete yön veren devletler ve onun bölgede ki taşeronları Suriye meselesine ilişkin Batı’nın ortaya attığı tüm planların peşinden gitti. Suriye devrimini çalmaya yönelik her bir plan’ın başarısızlıkla sonuçlanmasıyla birlikte yeni bir plan devreye sokuldu. Birleşmiş Milletler, devrimin başlangıcından bugüne Kofi Annan, Lakhdar Brahimi ve Staffan De Mistura olmak üzere üç tane temsilci eskitti. Ancak sorun hala ilk başladığı gibi ortada duruyor. Zira Suriye’de ki devrimin rengi onları korkutuyor ve şimdi Esed rejimi onlara daha sevimli geliyor. Cenevre 1 ve Cenevre 2’nin de başarısız olmasıyla birlikte şimdi gündemde konuşulan yeni girişim-plan “De Mistura Planı”.
De Mistura Planı: Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Staffan De Mistura’nın sunduğu, “dondurulmuş bölgeler” (freeze zones) adıyla bilinen plan, hem rejim hem de muhaliflerin Halep’ten başlayarak belirlenmiş bazı bölgelerde ateşkes ilan etmesini öngörüyor.
De Mistura, dondurulmuş bölgelerin, daha sonra yapılacak müzakereler için bir başlangıç olacağını söylüyor, ancak bunun ayrıntılarını ve takvimini ise henüz vermiyor. Suriye kasabı Esed, plana ilişkin; “üzerinde çalışılmaya değer” olarak değerlendiriyor. Suriye muhalefeti ise, Esed rejiminin daha önceki ateşkes anlaşmalarını ihlal ettiğini hatırlatarak plana şüpheyle yaklaşsa da kukla gibi nasıl oynatıldıklarını da bu yaklaşım resmediyor.
De Mistura’nın sunduğu “dondurulmuş bölgeler” planı çerçevesinde özellikle Moskova hattında siyasi bir takım girişimler olduğu göze çarpıyor. Hatta artık “Cevevre’nin” yerini Moskova’nın aldığı belirtiliyor. Sözüm ona Suriye’nin kimi dostları da bu planı destekliyor. Ayrıca Birleşmiş Milletler’de bu girişimi destekliyor.
Altı çizilmesi gereken bir husus ise Cenevre 1 ve Cenevre 2’nin Rusya ve Çin tarafından veto edilmesiyle başarısızlığa uğratıldığı algısıdır. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Gerçek olan şudur: Suriye meselesinde tüm dünya çuvallamıştır. Suriye halkı rejime karşı duruşuyla, batı’nın onu yönlendirememesiyle büyük bir çıkmaza girmiştir. Bu durum tüm insani trajedilere, tüm kırmızıçizgilerin aşılmasına rağmen onları, Esed’in ömrünü uzatmaya götürmüştür. Cenevre 1 ve Cenevre 2 Suriye Ulusal Koalisyonu’nun tüm ihanetlerine rağmen “Suriye’de bir karşılık-destek bulamadığı için başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
De Mistura’nın sunduğu “dondurulmuş bölgeler” planında Rusya’nın bu kadar ön planda olmasının nedeni Suriye’de ki sorunu çözme amaçlı değildir. Hatta bu bir plan bile değil, bir girişimdir. Peki, Rusya’yı böyle bir inisiyatif sunmaya iten sebepler ne olabilir?
Rusya, Ukrayna krizi ve düşen petrol fiyatlarıyla birlikte büyük bir kriz yaşamaktadır. Onun bu durumu uluslar arası siyasette puan kaybetmesine neden olmaktadır. Bu girişimle kendisini hala uluslar arası siyasete etki eden bir devlet gibi göstermek istemektedir.
Peki, De Mistura girişimi neyi amaçlıyor? Hedefi nedir?
Şimdiye kadar yapılan açıklamalarda detaylar yok ama genel çerçeve var. Kamuoyuna yansıyan kısmı; “Halep’te bir ateşkes anlaşmasına vararak bunu birkaç yerde uygulamaya çalışmak.” Halep’te uygulanması beklenen bu girişim rejimin askeri konumunu güçlendirmeye yol açan ve Haçlı Koalisyonu’nun “terörle savaş” adı altında ki girişimiyle de uyumlu bir plandır.
De Mistura’nın planı bu şekilde uygulanırsa, Esed rejimi ve İran lehine, sahada ki muhaliflere karşı özellikle şehirlerin kırsal bölgelerinde ki askeri varlıklarını güçlendirecektir. Böylece Esed-İran rejimi Esed’li çözüm planına eli daha güçlü bir şekilde gidebilecektir.
De Mistura planıyla birlikte aynı zamanda Cenevre 1 ve Cenevre 2 antlaşmaları ortadan kalkmış oluyor. Ki bu plan Suriye Ulusal Koalisyonuyla birlikte Esed rejiminin ortaklaşa bir hükümet kurmalarını öngörüyordu. Muhalefet için bundan daha büyük bir taviz olabilir mi? Böylece gördük ki; evet olabiliyormuş. Çünkü taviz kar Suriye Ulusal Koalisyonu her tavizden sonra daha büyük tavizlerle karşı karşıya kalıyor.
Peki, bu girişimde İran nerede duruyor?
İran ilk günkü yerinde duruyor. Çünkü İran, hiçbir zaman Esed’i bir problem olarak görmedi. Suriye meselesini, halk ayaklanmasını bir terör sorunu olarak gördü. Bu çatışmada taraf olarak binlerce Müslüman’ın kanına girdi. Hatta İran olmasaydı sahadaki Müslümanlar, Esed rejimini şimdiye kadar değiştirmişlerdi. İran’ın bu tutumunu AB-D bizzat desteklemiştir. Afganistan ve Irak işgalinde AB-D’yi yalnız bırakmayan İran, Suriye’de de onu şaşırtmamıştır. Böylece görülmektedir ki; De Mistura planı İran ve Haçlı Koalisyonu’nun “terörle mücadele” adı altındaki Müslümanlarla savaş planıyla da örtüşmektedir.
De Mistura planı, tamamen Esed rejimi lehine kullanılacak tek taraflı bir ateşkes planıdır.
De Mistura planıylayla birlikte bir kez daha görüldü ki; Birleşmiş Milletler’in Suriye halkını, ölen çocukları, göç eden 12 milyon insanı düşündüğü falan yok.
De Mistura planyla birlikte Laik Kapitalist dünyanın hala Esed rejiminin arkasında durarak Müslümanların kanlarına doymamışlardır.
De Mistura planına destek veren Ulusal Koalisyon içerisinde ki işbirlikçiler Allah’a, Rasulüne ve kendi halkına ihanette sınır tanımamaktadırlar.
Suriye halkı ve tüm Müslümanlar ise tüm bu tuzaklara bakıp Allah Subhanehu Ve Teâlâ’ya, onun Rasulü Sallahu Aleyhi Ve Selleme ve İslam dinine olan sadakatinden kıl kadar dahi sapmadan en güzel surette çalışıp gayret etmelidir.
Rabbimizin Enfal suresinde buyurduğu ayetin tecellisi inşAllah çok yakındır.
Hani kâfirler seni tutuklamak, öldürmek ya da Mekke'den sürmek amacı ile aleyhinde tuzak kurmuşlardı. Onlar tuzak kurarken Allah da tuzak kuruyordu. Hiç kuşkusuz Allah en etkili tuzak kurucudur.(Enfal 30)
@OYildiz99