İzmir’in Yunan işgalinden kurtuluşunun 100. Yılı olarak kabul edilen 9 Eylül 2022 tarihinde sömürgeci kâfir Batı’ya âşık İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, Yunan işgalcilerine herhangi bir atıfta bulunmadan Osmanlı Sultanı Vahdettin’i hainlikle suçlamasına ve bunun üzerinden Osmanlı düşmanlığı yapmasına karşın gösterilen tepkiler kamuoyunda gündem olmuş ve bir tartışma başlatmıştır.
Laik Kemalist kesim tarafından dile getirilen Osmanlı düşmanlığı, Osmanlı’nın kötülenmesi ya da Osmanlı’ya küfredilip hakaret edilmesi, yeni bir olay değildir.
Zira Cumhuriyet kurulduktan sonra benimsenen resmî ideolojinin iki temel esası vardır:
Birincisi: Osmanlı kötüdür ve reddedilmelidir.
İkincisi: Batı, örnek alınması gereken çağdaş uygarlık seviyesidir.
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’yı “reddi miras” yaparak; büyük bir halkı tarihinden, geçmişinden ve atalarıyla olan bağlarından ve tarihin derinliklerine uzanan köklerinden kopartarak köksüzleştirmeyi kendine hedef edinmiştir.
Bu rejim, tarihimizi, atalarımızı kötüleyerek ve bizi atalarımızdan, geçmişimizden utandırarak, Batılılara karşı aşağılık kompleksiyle hareket eden bir toplum olmamızı istedi. Zira rejim sahipleri biliyorlardı ki köklerinden güç alamayan zayıf toplumlar, kendilerinden daha güçlü toplumlara boyun eğerler.
Bu nedenle tarihimizi ve atalarımızı kötü gösteren, sömürgeci Batı’yı çağdaş uygarlık seviyesi olarak kabul edip Batı’ya ve Batılılara hayranlık duyan bir resmî ideoloji, laik cumhuriyetin esası hâline getirildi.
Bu çerçevede; içinde halkın olmadığı, hiçe sayıldığı, hatta bilakis halkın reddedip karşı çıktığı, tümüyle sömürgeci devletlerden kopyalanan kanunlar, bir “devrim” olarak takdim edildi; yürürlüğe konuldu. Bunlara karşı çıkanlar, “cinayet” mahkemelerinde idam edilerek tasfiye edildi.
Burada, bazı sorular sorarak, durumu daha net anlamaya çalışalım.
•Osmanlı’yı parçalayan, İstanbul’u 16 Mart 1920’den 4 Ekim 1923’e kadar 3,5 yıl işgal altında tutan, Osmanlı Halifesi Sultan Vahdettin’i esir alan İngilizlerin 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanından hemen önce İstanbul’u terk ettiklerinin sorgulanması neden hiç istenmedi?
•Sultan Vahdettin en yüksek bir makamda iken kendisine teklif edilen hangi şey karşılığında hainlik yapabilir ve sefalet içinde ölmeye razı olabilir?
•Mustafa Kemal Anadolu’ya geçtiğinde, elinde Sultan Vahdettin’in kendisini yetkilendirdiği bir “Padişah fermanı” olmadan halkın kendisine teveccüh göstermesi ya da ordu komutanı olan Kazım Karabekir’in “ordumla birlikte emrinizdeyim” demesi mümkün mü?
Ayrıca;
•Esaret altındayken, “İngilizlerle resmi var” diye Sultan Vahdettin’i eleştirenler; Osmanlı’yı parçalayan, İstanbul’u işgal eden İngiliz Kralı 5. George’un ölümünde Türkiye’de yas ilan edilip bayrakların yarıya indirilmesinin neden görmezden gelindiği,
•İzmir’i işgal eden, Müslümanları vahşice katledip tecavüz eden Yunanistan Başbakanı Venizelos’un, 29 Ekim 1930’da “Cumhuriyet Bayramı” kutlamaları için geldiği Türkiye’de neden kırmızı halılarda karşılandığı,
•Yine Venizelos’un, 1936’da Mustafa Kemal’i neden Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiği,
•Ya da Mustafa Kemal’le ilgili bir “koruma kanununa” neden ihtiyaç duyulduğu, bu kanunun neden hâlâ kaldırılmadığı, bu kanunla neyin saklanıp gizlendiği ve açıklanmasının istenmediği,
•Veyahut da Müslüman olmayan Mete Han, Oğuz Kağan, Atilla gibi Türk Hakanlarına sahip çıkılırken, Müslüman Osmanlı Hakanlarına sahip çıkılmayıp kötülenmesi, hakaret edilmesi… neden sorgulanmaz?
Çoğaltabileceğimiz bu tür sorularla şu hakikate dikkat çekmek istedik:
Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ve taraftarlarının Osmanlı’ya düşman olmalarının asıl nedeni Osmanlı’nın Müslüman olması, İslâm esasına dayalı Hilâfetle yönetmesidir.
İngilizlerin, Yunanlıların ya da diğer kâfir devlet ve halkların Osmanlıya düşman olmaları, Osmanlı’dan nefret etmeleri anlaşılabilir zira Osmanlı, onlara karşı pek çok büyük zaferler kazanmış, Doğu Roma İmparatorluğunu tarih sahnesinden silmiş, Viyana’yı kuşatmış, onlara büyük yenilgiler yaşatmış, onlardan cizye almış, 400 yıl boyunca Doğu Avrupa’yı yönetmiştir.
Bu nedenle sömürgeci kâfirler, “kendileri için yeniden büyük bir tehdit olmasın” diye Müslümanları, İslâm’dan ve Hilâfet düşüncesinden uzaklaştırmak istediler. Hilâfet’i hatırlattığı için de Osmanlı’dan nefret etmemizi ve ondan utanmamızı istediler.
Ne yazık ki sömürgecilerin kendi kültürleriyle kültürlendirdikleri ve zihinlerini ele geçirdikleri laik Kemalistler de, asıl olarak İslâm ve Hilâfet’ten dolayı Osmanlıya düşman oldular.
Dünyada Kemalistlerden başka, kendi tarihlerine ve atalarına bu denli düşman olan, küfredip hakaret eden başka bir güruh yoktur.
[قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَٓاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْۚ وَمَا تُخْف۪ي صُدُورُهُمْ اَكْبَرُۜ] “Onların düşmanlıkları, ağızlarından dökülen sözlerden belli olmaktadır, kalplerinde gizledikleri düşmanlıksa daha da büyüktür.”[1]
[1] Âli İmran Suresi 118