Siyasi Körlük
24 Kasım 2021

Siyasi Körlük

En çok merak edilen konulardan biri de gerçeği ararken, aynı zamanda yaşayan insanların yaşadıkları vakıaları farklı yorumlamaları olsa gerek. Gerçeğin peşinde ilerlerken; gerçeğin yansıtılması, gizlenmesi ve perdelenmesiyle, gerçeğe ulaştıracak bilgilerin filtrelenmesiyle yaşanan zorlu sürece kişinin kendi deneyimlerini hakikate dönüştürme temayülü de dâhil olduğunda, toplumsal olayların hakikatini bilmek ancak zor bir sürecin sonucunda ulaşılabilir görünmektedir.

Toplumsal olayların yorumlandığı, üzerinde kafa yorulduğu ve olayın hakikatinin araştırıldığı, bir o kadar da üzerinde manipülasyonların yapıldığı bir alan var ki o da siyasal düşünce alanıdır. Bu alana kapitalist demokrat siyasetin Makyavelist felsefesi de dahil olunca ortalık siyasi körlük alanına dönüyor. Artık gerçeklerin ve gerçeğe ulaşmanın önemi kalmıyor. Artık amaç, kendi üretilmiş gerçeğini insanlara kabullendirme sürecine dönüşüyor. Böyle bir atmosferde ise toplumsal alanın ve bu alanın bileşenlerinin gerçeği görmesi, görse bile kabul etmesi, çokça dua etmemize ve dualarımızın kabul edilmesine bağlı hâle geliyor.

Siyaset alanı genellikle daha az insanın uzmanlık alanı olarak ilgilendiği bir alan olmuştur. Gerçi siyaset aldığı kararlar ile tüm toplumsal kesimleri ilgilendirse de toplumun büyük çoğunluğunun siyaset ile ilgisi taraftarlık ve tarafgirlik duyguları ile hareket etmekten öteye gitmemektedir. Bunda yukarıda saydığımız körleştiren alanın yanı sıra insanların hakikatin, gerçeğin peşinde olma arzularının zayıf olması ve gerçeklerle yaşamanın, oluşturulan sanal hayat içerisinde yaşamaktan daha zor olmasını da eklemek gerekir. Toplumsal iletişim araçlarının çoğalmasının da bu manipülasyonun etki alanının artmasında, taraftarların ve tarafgirlerin çoğalmasında bir katalizör olduğu, tespit edilmesi gereken bir gerçektir. Böyle bir etkileşim alanında, binlerce bilgi yığınının sağanağında toplum ve bireyler kendi sanal gerçeklik alanlarını oluşturmaktalar. Her kesim kendi oluşturduğu gerçeklik algısı üzerinden olayları değerlendirmeye başladığında oluşan manzara somut olaylarda dahi bir algı faciasına uğrayabiliyor.

Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın siyasi atmosferi bu anlattıklarımın belki en iyi hissedildiği bir alana dönüşmüş durumda… Ortada bir gerçek var ama aynı gerçekle ilgili onlarca algı var.

Bu yüzden karşılaştığımız olaylarda -ki bunlar aynı zamanda siyasi sonuç doğuran olaylarsa daha- dikkatli bir süreç izlenmesi ve aynı zamanda bir kul olarak şer’î sorumluluğu olan konularda çok daha fazla dikkat edilmesi gerekiyor.

Ebû Amr (veya Ebû Amre) Süfyân İbni Abdullah RadiyAllahu Anh şöyle dedi:

“‘Ya RasulAllah! Bana İslâm’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim’, dedim. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, ‘Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!’ buyurdu.”[1]

[فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْاؕ اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ] “Sen ve seninle beraber tevbe edenler, emrolunduğun gibi dosdoğru ol(un)! Azgınlaşmayın! (Çünkü) O, yaptıklarınızı görendir.”[2]

Evet, hepimize bir doğruluk çağrısı yapılıyor. Doğruluğun olmadığı yerde birilerinin azgınlaştığını görmemiz garip olmasa gerek!

Siyasi körlüğün hâkim olduğu zamanlardan İslâm’ın siyasete hâkim olduğu zamanlara geçilmedikçe siyasi düşüncede körlük bir hastalık olarak kalmaya devam edecek gibi görünüyor.


[1] Müslim, İmân 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12

[2] Hûd Suresi 112