Bugün 15 gün oldu gezi parkı eylemleri başlayalı Türkiye’nin tüm gündemini almış durumda, hatta uluslararası gündemde de ciddi anlamda yerini almış oldu.
Yaşanan son olaylar, demokratik düzenin ne kadar çirkef ve çarpık bir düzen olduğunu bir kez daha açık ve net bir şekilde göstermiştir. Gezi parkı olaylarında tartışmaya açılan onlarca konulardan biride “çoğunluğun iktidarı” meselesi…
Kimileri için; “ Çoğunluğun desteklediği iktidarda olursa çoğunluğun diktatörlüğü olur, demokrasi olmaz.”
Kimileri için ise; “Çoğunluğun desteklediği iktidar olursa orada demokrasi vardır.”
Açıkçası demokratız diyenler bile daha demokrasi yalanının ne olduğunu çözememiş olduğu görülmektedir.
Yine bu olaylarla birlikte ayyuka çıkan, cemaat ve Ak parti anlaşmazlığı oldu.
Bilindiği üzere cemaat ve Ak parti arasında ciddi bir anlaşmazlık var. En son Mayıs ayında bir grup gazetecinin hoca efendiyi ziyaret etmesiyle Erdoğan’a dair metaforca söylemleriyle diktatör benzetmesi basında yer almıştı.
Daha sonrasında AKP emniyette bir takım tasfiyelerde bulundu.
27 Mayıs tarihinde Taraf gazetesinde yer alan habere göre; El Kaide ile mücadeleden sorumlu C Şube Müdürü, Bilgi İşlem, Bilişim Suçlarıyla Mücadele, Personel, İstihbarata Karşı Koyma, Hukuk işlerinden Sorumlu Arge Şube ve Teknik Şube Müdürü ile bu şube müdürlüklerinden sorumlu başkan yardımcıları ani bir kararla AKP tarafından görevinden alınmıştı.
AKP tabiri caizse “köprüyü geçene kadar ayıya dayı” demesi, yani ulusalcıları devlet kadrolarından tasfiye etmek için cemaatle çalışması daha sonra da cemaati bir kenara atması, cemaatin itibarını şok mahiyetinde zedeledi.
Bu durum da cemaat ise onu istismar eden, devlet kadrolarından tasfiye etme çabasında olan AKP iktidarına karşı gittikçe büyüyen intikam hırsını gezi parkından çıkartmak istedi. Ve olan oldu, AKP iktidarı dönemin de bu denli bir halk ayaklanması hiç yaşamadı. Öyle ki Erdoğan adeta mest olmuş, duruma geldi…
Cemaatte zaten uzun zamandır yapmak istediğini, bu eylemlerde yapmış oldu.
Velhasıl, olayların büyümesiyle BİST100 endeksi 85 binden 78 bin puana anında indi…
Türk lirası döviz karşısın da düşüşe uğradı.
Ekonomi cephesi adeta şuur kaybına uğradı. Aylardır yukarı endeksli olan borsa aniden düşmesi kapitalistleri iyiden iyiye endişelendirdi.
İşte değinmek istediğim konu tamda bu cephe, yani ekonomi cephesi.
Erdoğan yurt dışı gezisi sonrasında onu karşılayan kalabalığa konuşmasında; " Şimdi altını çiziyorum, faiz lobisine rağmen buralara geldik. Ve bu faiz lobisi şu anda borsada spekülasyonlara girmek suretiyle bizi tehdit edeceğini zannediyor. Şunu bir kere çok iyi bilmeleri lazım. Bu milletin alın terini biz onlara yedirtmeyeceğiz. Bir bankanın genel müdürü çıkıp da bu Vandalizm’i organize edenlerin yanında olduğunu söylüyorsa bunlar karşısında bizi bulacaktır. Biz bugüne Türkiye ekonomisini büyüterek geldik.”
Erdoğan’ın faiz lobisine dair bu tür bir çıkışı hiç beklenmedik bir çıkış oldu. Zira Ak parti iktidarda olduğu zaman diliminde yaptığı en iyi şeylerden biri kapitalist ekonomiyi canlandırmak oldu. Ancak birden bire bu tür bir çıkışı birçok ekonomisti ve bankacıyı tedirginleştirdi. Çünkü bu söylemleri bire bir bankacıları hedef alan söylemler idi…
Dolaysıyla böyle bir durumda ister istemez şöyle bir soru akla gelir, faiz lobileri kim ve ne işe yarar?
Bu soruya cevap verir olursak;
Faiz lobisi, yurt dışından gelip dövizle yüklü miktarda parasını faize yatırıp hiçbir maddi üretim yapmadan ülke ekonomisine herhangi bir katkı sağlamadan paradan para kazananlardır. Ve bu tür sıcak para yatırımcıları borsada spekülatifler oluştururlar.
Bu lobiler, genelde ekonomisi iyi olmayan kapitalist ülkeler de yoğun olurlar. Bunun sebebi ise yatırım yaptıkları ülkenin döviz ihtiyacı olmasıdır. Kapitalist ülkeler, dışarıdan döviz gelmesi için devamlı faizi yüksek tutarlar ki yurt dışından döviz gelebilsin. Dolaysıyla bu faiz lobileri de ülkelerin faizlerini her zaman takip ederler, ne zaman ki faizler artarsa dövizlerini o ülkeye yatırırlar. Aynı zamanda kapitalist ekonomilerde faizi yüksek tutmanın sebebi içeride enflasyonun yukarı marjlı büyümemesi için sıcak para dolaşımını tasarruf adı altında faize yatırılması için teşvik eder. Bu durum kapitalizm hayat bakış kaynaklanan fasit bir sorundur.
Burada açıklanması gereken bir şey vardır ki oda banklarında aslında birer faiz lobisi olduğudur. Nitekim bankalar paranın piyasada az olduğu ve eşyanın fiyatının uygun olduğu dönemlerde faizleri aşağı yönlü indirip insanları faizli alış verişe teşvik ediyorlar.
Dolaysıyla Türkiye de kapitalist bir ülke olduğundan dolayı bu tür faiz lobileri burada da söz konusu.
Muhtemelen bu olaylar, Erdoğan’ı korkutmuştur ki beklenmedik yerde faiz lobisinden söz etti.
Çünkü halk ayaklanmaları sürerse en büyük zararı ekonomiye olacak, yatırımlar olmayacak, var olan yatırımcılar zararına yatırımlarını sonlandırıp ülkeden çıkacak, enflasyon tavan yapacak, ekonomi cephesi bu sebeple iflas eder hale gelebilir.
Zaten Erdoğan da böyle bir durumdan korktuğundan bu konuyu gündeme taşıdı…
Ancak burada Erdoğan’a sormak gerekir; Siz değil misiniz toplumun fikir ve duygularını kapitalistleştirip yiyip içmekten başka bir işlev görmeyen tüketim toplumu haline getiren?
Siz değil misiniz Türkiye de bu güne kadar bankaların (faiz lobilerin) yolunu açan? Öyle ki bankacılık sektörü Türkiye de haftalık %20’lere varan karlar elde etmektedir.
Siz değil misiniz, Türkiye’deki Müslümanların İslami duyarlılıklarını yontan daha sonra onlara bankaların kapısını ardına kadar açan?
Siz değil misiniz faiz lobilerinin ve katı laikçilerin bile bu kadar yapamadıklarını yapan, Müslümanları kapitalist ekonomiye iyiden iyiye entegre eden?
Siz değil misiniz özelleştirme adı altında Müslümanların mallarını sermayedarlara peşkeş çeken?
Ve sormak lazım Erdoğan’a; Siz değil misiniz Allah’ın haram kıldığı faize Müslümanları daha fazla bulaştırmak adına “Elhamdülillah, bizim iktidarımız zamanında çiftçi kredisi %4 olmuştur.” diyen?
Gerçi siz ve sizi destekleyen entel abilere göre reel politik bunu gerektiriyor…