Rüşvet Ve Yolsuzlukların Gölgesinde Yerel Seçimler
06 Nisan 2014

Rüşvet Ve Yolsuzlukların Gölgesinde Yerel Seçimler

Ak Parti son yerel seçimlerle birlikte 3 genel, 3 yerel ve 2 referandum olmak üzere bu seçimlerde de birinci Parti olarak çıktı. Son yerel seçimler de yaşanan gelişmeler Türkiye’de hiçbir dönemde yaşanmadı. Ak Parti bu seçimlerde diğer siyasi Partilerden ziyade Gülen Cemaati ile bir yarışa girmiş gibi hep onun üzerinden propagandasını yürüttü.

Seçim dönemi, yolsuzluk soruşturmaları, yaklaşık 10 bin polisin görev yerlerinin değişmesi, yayınlanan dinleme kasetleri gölgesinde geçti. Muhalefet partileri ve Cemaat, yayınlanan kasetler üzerinden propaganda geliştirdiler. Ak Parti ise yayınlanan bu kasetlerin seçilmiş hükümete bir komplo olduğunu, diğer Muhalefet Partilerinin Cemaatçi olduğunu söyleyerek propaganda yaptı.

Özellikle Başbakan Erdoğan ve diğer bloğun (CHP ve Cemaat) seçim dönemi boyunca kullandıkları dil toplumu kutuplaştırdı. Bu durum Yerel Seçimler olmaktan çıkıp bir güven oylamasına dönüştürdü. Çünkü ne Cumhuriyet tarihinde ne de dünyanın herhangi bir ülkesinde hiçbir yöneticinin ilişkileri bu kadar ortalığa dökülmemiştir. Belki 40’a yakın dinleme kayıtları yayınlanmıştır. Ancak muhalefet ve Cemaat ne hukuki yoldan ne de algı yönetimi noktasında bir başarı elde edememişlerdir.

Hukuki yoldan elde edememişlerdir. Çünkü bu yolu Başbakan, savcıların yerlerini değiştirerek engellemiştir. Algı yönetimi noktasında başarısız olmuşlardır. Çünkü ne CHP, nede Cemaat etkilemek istedikleri kesim üzerinde iyi bir algıya sahip değiller. Ayrıca peş peşe yayınlanan kasetler karşı tarafın “bunlar gayr-ı meşru yollarla hükümeti devirmek istiyorlar” tezini güçlendirmiştir.

Bir diğer mesele ise yayınlanan yolsuzluk kasetleri nedeniyle toplumu hiçbir siyasi parti sokağa dökmemiştir. Çünkü yolsuzluk meselesinden çıkarak, rejim meselesine dönüşmesinden endişe edilmiştir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yayınladığı yılbaşı mesajında buna işaret edilmektedir. Gül; “ Bu anlamda, siyasi istikrarı ve ekonomik güven ortamını sarsacak, demokratik hukuk devletini aşındıracak, birliğimizi ve dirliğimizi bozacak tutum ve davranışlardan kaçınmamız gerekir. Unutmayalım ki, bu güçlü devletin eşit ve hür vatandaşları olarak hepimiz aynı geminin içindeyiz.”

Seçimlerde birinci Parti olarak çıkan Başbakan Erdoğan yaptığı balkon konuşmasıyla ve yanına aldığı kişilerle şu mesajı verdi: “Yolsuzluk ve rüşvet yok! Halk buna inanmadığını bu seçimlerde göstermiş oldu.” Cemaat ve Ana Muhalefet ise; “halkın seçmiş olması rüşvet ve yolsuzluğun üzerini örtemez. Eğer masumsan yargıda aklanıp gelmen lazım” şeklinde özetleyebileceğimiz bir tepki verdi. Ne “rüşvet ve yolsuzluk yoktur. Seçimler bunu göstermiştir” diyenlerin, ne de “demokrasi sadece sandık değildir, aklanda gel” diyenlerin hiçbir hüccetleri yoktur.

Seçimlerin bitmesiyle birlikte yayınlanan kasetler de bitti.

Bu defa ise seçimlere hile karıştığı iddiaları bir haftadır gündemi meşgul ediyor. Şuanda Ankara Belediye Başkanı kim olacak henüz netleşmiş değil. Sadece Ankara’da değil neredeyse tüm Türkiye’de seçim sonuçlarına itirazlar var. CHP, özellikle Ankara’da “gerekirse Anayasa Mahkemesine” bile seçim sonuçlarını götürmeyi düşünüyor. Yani Ankara’da seçimlerin tekrar yapılması bile söz konusudur.

Peki, bundan sonra neler yaşanabilir?

1- Seçim dönemi boyunca Paralel yapı (devlet içinde devlet) olarak nitelendirilen Cemaat’e yönelik bir operasyon yapılması ihtimali yüksek. Ama ne ile suçlanacakları konusu netleşmiş gözükmüyor. Çünkü bu kasetleri onların yayınladıklarına dair hiçbir somut delil yok gözüküyor. Ancak Cemaat’in, kasetlerin içeriğini bu denli savunması onların yaptığı algısını güçlendiriyor. Hükümet, Ergenekon’da olduğu gibi dalga dalga operasyonlardan ziyade sessiz sedasız Cemaat’in adamlarını pasifize bir duruma da getirebilirler.

2- Cumhurbaşkanlığı seçimleridir. YSK, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunun 10 Ağustos, ikinci turunu ise 24 Ağustos 2014 olarak planladı. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı için aday olma, Abdullah Gül’ün de tekrar Ak Parti’nin başına gelme olasılığı yüksek gözüküyor. Nitekim 17 Aralık sonrası Abdullah Gül’ün yaşanan gelişmelere verdiği tepki ve sonuna kadar Başbakan Erdoğan’ın arkasında durması da bunun böyle olduğunu göstermektedir.

3- Yolsuzluk soruşturmalarıdır. Her ne kadar şuanda bu konunun üzeri kapatılmış olsa da hukukçular er ya da geç bu iddialar ile alakalı adı karışanların hesap vereceğini söylüyor. Sadece sandığın bu durumu temizlemeyeceğinin Başbakan Erdoğan’da farkındadır. Bundan dolayı devletin en tepesi olan Cumhurbaşkanlığı makamına geçerek bu yargılamadan kurtulmayı düşünecektir.

Her ne kadar yerel seçimlerde yüksek oranda bir katılım olmuş olsa da bu halkın demokrasi dediği anlamını çıkarmaz. Halkın demokrasiyi düşündüğü de yok. Halk kendilerini krediler yolu ile borç batağına sokan iktidarın gitmesinden endişe etmektedir. İkincisi de sosyolojik olarak toplum mühendisliği yapan Ak Parti, bu algıyı tüm medya ve sivil toplum ayağıyla iyi yönetmiştir. Bu iki neden ve güçlü bir muhalefetin olmaması Ak Parti’yi birinci çıkarmıştır.