28 Şubat Pazartesi günü Dolmabahçe Sarayı’nda hükümet üyeleri ve HDP heyeti birlikte ortak bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada 10 madde üzerinde anlaşma sağlandığı, Öcalan’ın, PKK’ye bahar aylarında Kongre’yi toplama ve silah bırakma çağrısı yaptığı belirtildi. Böylece çözüm süreci diye isimlendirilen süreç sadece hükümeti değil, devleti de bağlayacak. Bu yönüyle Öcalan’ın silahları bırakma çağrısı tarihi bir çağrı olarak nitelendirildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf, düzenlediği basın toplantısında, PKK'nın silah bırakmak için üzerinde uzlaşılan 10 maddenin uygulanması durumunda olağanüstü kongre düzenleme çağrısını memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.
Abdullah Öcalan’ın mesajını okuyan Sırrı Süreyya Önder Öcalan’ın temel belirlemesinin; “30 yıllık çatışma sürecini kalıcı barışa götürürken, demokratik bir çözüme ulaşmak temel hedefimizdir. Asgari müştereğin sağlandığı ilkelerde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi kararı vermek için PKK’yı bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum. Bu davet, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanıdır” dedi
Hükümet adına konuşan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan: “Silahların bırakılmasına yönelik çalışmaların hız kazanması, tam anlamıyla bir eylemsizliğin hayata geçmesi ve demokratik siyasetin bir yöntem olarak öne çıkartılması konusundaki açıklamayı önemli görüyoruz” dedi.
Yukarıdaki haberin yanlış anlaşılmaması lazım. Burada PKK silah bırakmıyor. PKK, sadece Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi sonlandırmaya hazırlanıyor. Çünkü silahlı mücadeleyi sonlandırmak ile silahları bırakmak farklı şeylerdir. Türkiye’de silahlı mücadeleyi bırakacağını söyleyen PKK, Irak ve Suriye’de ise batı nezdinde; “en güvenilir örgüt” olarak görülüyor.
Ortadoğu’da ki dengelerin sağlanmasında batı ve bölge devletleri için PKK, güçlü bir kart olarak görülüyor. Özellikle Irak ve Suriye’de oynayacağı roller söz konusudur. Amerika öncülüğünde kurulan Haçlı Koalisyonu’nun “terörle savaşı” sürüyorken Irak ve Suriye’de silah bırakması zaten istenmemektedir. PYD, özellikle Suriye’de İran ile birlikte operasyon dahi yapmaktadır. “Beştepe’de” zaten bu durumla alakalı hiçbir şekilde yorum yapmıyor. Suriye ve Irak’ta PKK’yi zımnen destekliyor. Hakeza Kobani’de Peşmerge’nin geçişine müsaade ederek bu husustaki tarafını da aslında gösteriyor.
Hiç şüphesiz Türkiye’de çözüm süreci diye isimlendirilen bu sürecin böylesine hızlanmasında ve Türkiye gündeminin en önemli gündem maddelerinden birisi olmasının en büyük nedenlerinden birisi Suriye’de yükselen İslam korkusudur. (İslam’ın hayatın her alanına ilişkin yeniden tatbik edilmesi ve yeniden bir devlet olarak vücut bulması ve tüm İslam ümmetini etkileme korkusu)
Açıklanan 10 maddenin tamamı neredeyse Kürt halkını demokrasiye entegre etmeye yöneliktir. Çünkü 1. Dünya savaşı sonrası parçalanan İslam ümmeti bir çok devletçiğe bölünmüştür. Ancak Müslüman Kürt halkını Hilafet devletine olan bağlılıklarından dolayı dört ülke içerisinde dört parçaya böldüler.
Bilad-üş Şam’da yükselen Hilafet çığlıkları özellikle Kürt halkından büyük bir parça koparacağı endişesinden dolayı Türkiye’de, çözüm süreci denilen süreçle Kürt halkı demokratik sisteme entegre edilmeye çalışılırken, özellikle Irak ve Suriye’de ise milliyetçi sosyalist Kürt grupları, batı ve bölge devletleri tarafından desteklenmektedir.
Ancak ister Türkiye’de olsun, isterse Irak ve Suriye’de olsun, esası ve nizamı bozuk olan bu despot rejimlerin ve örgütlerin Müslümanlara verecek hiçbir kıymetleri kalmamıştır.
“Recep Tayyip Erdoğan… Seni Başkan yaptırmayacağız”
Demirtaş’ın grup toplantısındaki bu çıkışı dünün en çok konuşulan konularından birisiydi. HDP bilindiği üzere seçimlere Parti olarak girme kararı aldı. Barajı geçebilmesi için öncelikle kamuoyundaki; “AKP ile birlikte hareket ediyorlar” algısını değiştirmeleri gerekiyordu. Bunun için de tek cümlelik grup toplantısındaki bu çıkış etkili oldu denilebilir. Demirtaş’ın, algılara yönelik yaptığı tek cümlelik bu ifade seçim öncesi diğer muhalefet partilerinin kullanacakları bu malzemeyi ellerinden almıştır. Bu açıklama algılara yönelik yapılmış bir açıklamadır. Sadece bu kadar. Kaldı ki; “PKK’nin özerklik talebi yâda yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ancak Başkanlık modeliyle mümkündür.
AKP, her seçimde toplumu kutuplaştırarak, algı yönetimiyle seçimleri kazandı. Erdoğan, Balıkesir’de; “Kürt sorunu yoktur” derken ne yapmak istiyorsa, Demirtaş’da “Recep Tayyip Erdoğan… Seni Başkan yaptırmayacağız” derken aynı şeyi yapmak istiyor. Yani her ikisi de seçim öncesi yalandan atraksiyon yapıyorlar.
Allah Subhanehu Ve Teala’nın izniyle yakın zamanda kurulacak olan Hilafet Devleti, geçmişte olduğu gibi yeniden tüm İslam ümmetini Kürt, Türk, Arap diye ayırmadan, hepsini İslam potasında eritecektir. İşte o zaman ne Amerikan tipi Başkanlık, ne de İngiliz tipi Parlamenter sistem olmayacaktır. Aynı zamanda milliyetçiliğe davet eden siyasi partilerde olmayacaktır.
O gün Allah’ın zafer vermesiyle mü’minler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. (Rum 4-5)