Karşısında rakip olmayan kedi kendisini aslan zannedermiş. Fare ona rakip olmadığından ona karşı aslan kesilirmiş. Karşısına gerçek aslan çıktığında ise kaçacak delik ararmış. Evet, bu duruma benzer bir şekilde şuan Batı ve onun en küstah ülkeleri olan İngiltere, Fransa, Almanya ve tabii ki Amerika, karşısında rakip olmadığı için kedi olduklarını unutarak kendilerini aslan zannetmeye başladılar. Bu durum şuan için böyle lakin yakın zamanda Allah’ın izni durum değişecek.
İsterseniz Batı’yı biraz analiz ederek İslâm’a ve Peygamberimize olan kinlerini anlamaya çalışalım. Öncelikle ilahi kuralı hatırlatarak geçmişten bugüne hatta kıyamete kadar bu mücadelenin devam edeceğini göstermek istiyorum. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurarak bizleri uyarmaktadır:
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَۜ
“İnkâr edenler, (insanları) Allah yolundan menetmek için mallarını harcarlar ve harcayacaklar da. Sonra bu kendilerine yürek acısı olacak, nihâyet yenilecekler.”[Enfal 36]
وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتّٰى يَرُدُّوكُمْ عَنْ د۪ينِكُمْ اِنِ اسْتَطَاعُواۜ
“Onlar yapabilseler sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler”[Bakara 217]
Bu ayetler ışığında tarih boyunca hep hak-batıl mücadelesi sürdü ve kıyamete kadar da sürecek.
İblis’e karşı ilk insan ve ilk peygamber Âdem Aleyhi’s Selam; zalim Nemrut’a karşı İbrahim Aleyhi’s Selam; halkına kendini tanrı olarak kabul ettiren Firavun’a karşı Musa Aleyhi’s Selam ve nihayet kendi elleriyle taptıkları cansız putlara tapan Mekke müşriklerine karşı da Peygamber Efendimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem hakkın, doğrunun, adaletin ve Allah rızasının yanında yer almışlardır.
Üstat Seyyid Kutup mevzuyu bakınız nasıl güzel özetlemiş: “Ne tuhaftır ki bugün İslâm’a karşı çıkanlar, geçmiş batıl fırkalardan başkaları değildir. Bir kısmı beynelmilel Siyonizm ismi altında, diğer kısmı Haçlılar ismiyle, bir kısmı da beynelmilel komünizm namı altında İslâm’a karşı durmaktadırlar.”
Batı aslında kendi görevini ifa etmekte; sahip olduğu ve kanaat getirdiği fikirlerini savunmakta. Hatta bazı düşünürler İslâm’ı bazı Müslümanlardan daha iyi analiz ettiklerini ve nasıl büyük bir tehlike(!) ile karşı karşıya kaldıklarını görebilmektedirler. Örneğin Alman siyasetçi Dr. Alice Weidel’in, İslâm’ın bir din (religion) değil bilakis hayat nizamı içeren bir siyasi doktrin olduğunu söylemesi gibi. Yine eski siyasetçi yazar Thilo Sarrazin’in İslâm’ın zannedildiği gibi barışcıl bir din olmadığını bilakis yüzyıllar boyunca birçok toplumu gerektiğinde savaşarak bünyesine kattığını söylediği ifadelerinde olduğu gibi. Bu tür sesler Avrupa’da çoğaldıkça doğal olarak Batılılarının Müslümanlara olan bakışları da menfi anlamda değişmekte. Örneğin Almanya’nın tanınmış sivil toplum kuruluşu olan Bertelsmann-Stiftung’un Müslümanlar ile alakalı yapmış olduğu bir kamuoyu araştırmasında çok çarpıcı sonuçlar elde edildi. Her iki Alman’dan birinin Müslümanları tehdit olarak gördüğü ortaya çıkan bu araştırma, Batı’nın korku propagandasında ne kadar başarılı olduğunu bize gösteriyor aslında. Hiç bir gün geçmiyor ki Müslümanlar ile alakalı bir demeç veya haber yayınlanmış olmasın. Gündeme gelen haberlerin ekseriyeti tabii ki menfi. Örneğin, son 10 yılın manşetlerinden bir kaç örnek verecek olursak işin ne kadar vahim olduğunu hepimiz görmüş oluruz.
“İslâm Ne Kadar Tehlikeli” (Stern dergisi kapak – Kapakta cami ve başörtülü bir çocuk fotoğrafı var)
“Çok Garip Misafirler” (Focus dergisi kapak – Kapakta cami görseli var)
“Mekke Almanya” (Spiegel dergisi kapak – Kapakta Berlin’in simgesi olan Brandenburger Tor ve üstünde ay yıldız var)
“Dünya Gücü İslâm” (Focus dergisi kapak – Kapakta cami görseli var)
“Allah’ın Ülkesi” (Spiegel dergisi kapak – Kapakta Kâbe ve birçok cihat çağrıştıran erkek görselleri var)
“İslâm’da Kadın” (Stern dergisi kapak – Kapakta başörtülü bir kadın görseli var)
“Tanınmayan Komşu” (Stern dergisi kapak – Kapakta başörtülü bir kadın görseli var)
İşte bu ve benzeri birçok başlık ve açıklamalar bilinçli olarak hazırlanmakta. Neticede Batı halkları oldukça yaşlı ve genç neslin ekseriyeti ise artık göçmenlerden oluşan ikinci, üçüncü hatta dördüncü nesil Müslüman çocuklar. Batı, Müslümanları asimile etmede başarılı olamayınca doğal olarak varlığını koruma refleksiyle hareket ederek karşısında bulunanı (tehlikeyi) kötü gösterme yoluna gidiyor. Bu şekilde davranmakla da aslında sorunu çözmüş olmuyor bilakis sorunları daha da büyütmüş oluyor. Genç nesil Müslüman ve bunlar İslâm’a bağlılıklarını inkâr etmiyor, tam tersine başörtülü kızların sayısı artıyor, namaz kılan gençlerin sayısı küçümsenmeyecek kadar dikkat edici bir durumda. Oruç ise birçoğu tarafından tutuluyor. Yine Cuma, bayram veya teravih namazları çok kalabalık cemaatlerle kılınıyor. Hatta yüzlerce cami artık yetmediği için bir çok Avrupa ülkesinde namazlar sokaklara taşıyor. Dolayısıyla Batı için şuan takındıkları menfi tavır aslında bir refleks olarak adlandırabileceğimiz bir tavır. Fakat durum onlar açısında menfi geliştikçe maalesef korkulan olacak; sağ popülist zihniyeti güçlenecek ve muhtemelen çok yakın zamanda iktidar olacak. Sonrasını artık siz tahmin edin. Yasaklar artacak, ilk etapta münferit sonrasında ise toplu saldırılar çoğalacak ve nihayetinde soykırım benzeri bir ortam oluşacak.
Bu durumun, doğası gereği bu şekilde oluşması gayet normal aslında. Zira bunları gerçekleri analiz eden herkes gözlemleyebilir. Müslümanlar Batı’da ancak bir yere kadar kendilerini savunabilirler. Neticede azınlık konumundalar ve hiçbir siyasi, ekonomik veya medya gücüne sahip değiller. Olması da kesinlikle istenmemektedir ve buna izin de verilmeyecektir. Dolayısıyla Fransa, Danimarka, Hollanda veya başka bir Batı ülkesinde Muhammed *SallAllahu Aleyhi ve Sellem’*e yapılan hakaretler ne ilk ne de son olacak. Güç Müslümanların elinde olmadığı sürece de batıl zulmüne devam edecek. Ancak bu durum sahih bir fikir ve kitlenin çalışması neticesinde inşallah Müslümanların uyanmasına sebep olacaktır. Keşke Rabbimizin şu ayetini yeterince anlayabilmiş olsaydık:
وَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـٔاً وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَعَسٰٓى اَنْ تُحِبُّوا شَيْـٔاً وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ۟
“Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” [Bakara 216]
Bizler acele ediyoruz ve her şeyin hemen hallolmasını arzuluyoruz. Hâlbuki dünya imtihan dünyası, yorulmadan, mücadele etmeden, sınanmadan hatta bedel ödemeden ne bu dünyada ne de ahirette mükâfata ulaşamayacağız. Rabbim bizim, hak yolun yolcusu olarak kalmamızı ve zalimlerden korkmadan hakkı haykıran yiğit erlerden olmamızı nasip buyursun. (Âmin)
___
#KapitalizmÇöktüÇözümİslam