Yaklaşık iki hafta önce Suriye’nin Humus Hama ve Lazkiye şehirlerinde Rusya’nın gerçekleştirdiği hava saldırıları Rusya’ya karşı uluslararası bir tepki bloğunun oluşmasına sebep olmuştu hatırlayın. Rusya’nın Suriye meselesine fiili olarak müdahalede bulunmasından rahatsızlık beyan edenler çoğunluktaydı o gün. Türkiye’nin de içinde olduğu ve öncülüğünü ABD’nin yaptığı 7 ülke bildiri yayınlayarak saldırıları kınamış ve Rusya’yı uyarmıştı. Rusya’nın bu müdahalesi sonrasında, Suriye konusunda ABD ile Rusya’nın ciddi bir karşıtlık içinde olduğu konusu/kurgusu gündeme getirilmişti.
Bu karşıtlığın reel bir karşılığı var mı, yoksa sadece bir tiyatro oyunundan ibaret mi, bu sorunun cevabını daha sonra başka bir makalede vereceğiz. Şimdi öncelikle Rusya ile ABD arasında ortaya çıkan bu “gerginliğin” Türkiye’yi nasıl etkilediğine bir bakalım. Türkiye, Rusya ziyareti ve camii açılışı ile müttefik dostluk görüntüsü vermişti. Suriye’ye saldırması sonrasında ise Rusya’ya sert kınamalar yapmıştı. Bugün geldiğimiz noktada ne oldu? Rusya Suriye’yi bombalamaya hala devam ediyor. Türkiye, Rusya ve ABD arasında dünkü çatışma üslubu yok. Ama Türkiye’nin başkentinden Ankara’dan bombalı katliam sesleri yükseldi. 1 Kasım seçimlerine giderken başkent Ankara’da patlayan bombaların bu suni çatışma süreci ile bir ilişkisi var mı yok mu değerlendirelim. Ankara’da patlayan bombaların dumanı daha dağılmadan olayın faturası herkes tarafından çoktan IŞID’e kesilmişti bile. İktidarıyla muhalefetiyle, güvenlik uzmanları ve medyasıyla Türkiye içinde değil, dışarıdan bile patlama ile ilgili tepkilerde aynı nokta hedef gösteriliyor.
Bir taraftan Rusya lideri Putin, Türkiye’nin bir hafta önce yaptığı açıklamaya adeta nazire yaparak “Türkiye ile terörle mücadele ilişkilerimizi nasıl kuracağımızı bilmeliyiz” diyor. Bir mana da Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi sonrası Erdoğan ve Davutoğlu’nun kendisine tepkilerinin doğru olmadığını avuçlarını ovuşturarak dile getirmiş oluyor. Diğer taraftan Murat Karayılan ANF’ye verdiği demeçte aynen şu ifadeleri kullanıyor: “Seçime savaşla gitmek ve iktidarda kalmak isteyen AKP zihniyetinin geliştirdiği topyekûn savaş kapsamında barış mitingi kana bulanmıştır. Ankara saldırısı 20 Temmuz günü Suruç'ta gerçekleşen bombalı saldırının bir devamıdır. AKP ile devlet içindeki bir kesim savaş konusunda uzlaşarak IŞİD'le birlikte hareket ediyorlar.”
Murat Karayılan’ın yaptığı açıklamanın satır aralarındaki gizli anlam ile Putin’in açıklamasındaki anlam farklı değil. Putin Türkiye’ye şunu demek istiyor, “Suriye’deki “teröristlerle” savaşıma sakın karışma, çünkü onlar aynı zamanda seni de tehdit ediyor, gel beraber hareket edelim” Karayılan’da aslında şunu söylemek istiyor, “PKK ile değil, şehirleri kana bulayan IŞİD ile mücadele etmen lazım. Zaten bende IŞİD’e karşı Kobani’de mücadele ediyorum, gel birlikte hareket edelim.”
Peki, Suruç ve Ankara saldırılarını IŞİD yapmış olabilir mi? Bu soruya cevap vermeden şunu söylemekte fayda görüyorum: Bbu saldırıların tek taraflı bir boyutu yok. Ankara ve Suruç’ta gerçekleşen saldırıların hem Suriye ile hem Türkiye’nin bir türlü çözemediği Kürt meselesi ile hem de Türkiye’nin güncel iç siyaseti ile ilişkisi bulunmaktadır.
Suruç saldırıları sonrasında Türkiye PKK ile mücadelede tekrar eski güvenlik siyasetine geri döndü ve toplumdaki Milliyetçilik algısı üzerinden siyasi hesaplar yaptı. Kendi siyasetince bu planda belki de istediği rantı elde etti. Ama bir düşünelim o gün Suruç’un faili olarak PKK değil IŞİD gösterilmişti. Suruç IŞİD’e fatura edilerek Türkiye’nin IŞİD ile mücadelede fiili bir varlık göstermesi istendi. Bununla İncirlik dâhil birçok üssün ABD ve Koalisyon güçlerine açılması sağlandı.
Burada dikkatlerden kaçan önemli bir şey var ki, oda ABD’nin daha uzun yıllar Türkiye’de istikrar ve siyasi nüfuz istemiş olmasıdır. Türkiye’nin iki üç oy uğruna PKK ile çatışma sürecine girmesi yakalanmış istikrar efsununun bozulmasına sebep oldu. Ve aslında kaos ortamının Ak Parti ve ABD’nin siyasetine iyi gelmediğini görenler bu ortamı devam ettirmeyi iyi bir fırsat olarak değerlendiriyorlar. İşte Ankara patlamalarının arkasındaki gizli katil, Suruç patlamasının arkasındaki ile aynıdır farklı değildir. Peki, asıl katiller bilinirken iktidarı, muhalefeti, Türk milliyetçisi, Kürt milliyetçisi, medyası ve sivil toplumu ile hatta Rusya’sı ve Amerika’sıyla herkesin Ankara Patlamalarının faturasını IŞİD’e çıkarmasındaki espri nedir?
Seçimler yaklaştıkça iktidarın PKK ile mücadelesindeki çatışma siyasetinde yavaş yavaş yumuşama emareleri baş göstermişti. Karşı taraftan da buna yönelik işaretler gelmeye başlamıştı. Yani hükümet seçimlere sakin ve güvenlikli bir ortamda kendi seçim vaatlerini ve projelerini anlatarak gidecekti. Hatta ekonomi alanında da dengeli bir düzelmeye gidiş vardı, dolar düşüyor borsa yükseliyordu. Ta ki, Ankara patlaması oluncaya değin. Patlama sonrasında hükümetin IŞİD’i hedef göstermesi PKK ile mücadelede çatışma ortamı ile seçimlere gitmek istemiyor olmasından kaynaklıdır. Onun için en basit yol olarak fatura IŞİD’e kesiliyor. CHP’nin bu olaydan sonra anti İslam propagandası devşirmesi zaten beklenen bir şeydir. Onun için CHP, failin IŞİD olarak açıklanmasında bir sakınca görmüyor. Zira IŞİD’e sen destek verdin, o da şimdi geldi bombayı patlattı diyerek baskı kurmak CHP’nin her zaman ki yaptığı repliklerden biri. Kürt milliyetçileri için faturanın IŞİD’e kesilmesi tam bir fırsat. Zira onlar bu plan ile gözlerin PKK ile çatışmadan IŞİD’e çevrileceğini çok iyi biliyorlar. Anti IŞİD propagandası ile PKK ve PYD’nin Kuzey Suriye’deki varlıklarını daha da kuvvetlendirmiş olacaklar. Çünkü Türkiye, Rusya, ABD ve Koalisyon güçleri IŞİD’e karşı ortak mücadele verdiklerini söylüyorlar.
Öz cümle Ankara’da bir patlama oldu ve katili de çok açık seçik belli. Bombayı patlatanlar Türkiye’de iyice yerleşmiş Amerikan siyasetinin gediklerinden bir gedik açmak isteyen İngilizlerin derin elleridir. Onlar kaos ortamı oluşturarak bu amaçlarına ulaşmak isterken, Türkiye’yi yöneten iktidarın siyasi basiretsizliği ve Washington hattına olan bağımlılığı hem bölge topraklarının hem de ülke topraklarının kan gölüne dönmesine sebep oluyor. Başbakan yardımcısı Numan Kurtuluş’un bu patlamanın arkasında devlet değil birden fazla devlet bağlantısı seziyoruz manasındaki açıklamasını hiç kimse dikkate alıp konuşmuyor gündemde tutmuyor. Sanki bir yerden düğmeye basılmış gibi herkes anlaşmış, katil gizleniyor ve tek bir ağızdan IŞİD ismi üzerinden ama IŞİD değil yine Suriye hedef gösteriliyor. Niye mi Suriye? Çünkü Suriye hala ABD, Rusya ve Batı’nın tehdit olarak gördüğü dinamikler taşıyor topraklarında. Suriye’nin bu özelliği ABD’yi Rusya ile İran ile İran’ı İsrail ile ortak hareket etmeye itiyor.
@mk_mahmutkar