يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ
“Ey iman edenler, oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de korunasınız diye farz kılındı.” [Bakara 183]
مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
“Kim, inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan’ı ikame ederse, geçmiş günahları bağışlanır.” [Buhari, Müslim]
Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluş olan büyük bir fırsat tekrar bizlere sunuluyor. Bu ay Allah’ı razı etmenin, hayatı rızayıilahi’ye göre inşa etmenin en kolay olduğu aydır. Bu ayda öyle bir gece var ki bir ömre bedeldir. Bu ay öyle bir ayki nafile ibadetlerin farz gibi, farzların ise 70 kat artırılmış farz gibi kabul edildiği, sabrın, sebatın, infakın kat kat artırıldığı aydır.
إِذَا دَخَلَتْ أَوَّلُ لَيْلَةٍ مِنْ شَهْرِ رَمَضَانَ فُتِحَتْ أَبْوَابُ الْجِنَانِ، فَلَمْ يُغْلَقْ مِنْهَا بَابٌ الشَّهْرَ كُلَّهُ، وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ النَّارِ فَلَمْ يُفْتَحْ مِنْهَا بَابٌ الشَّهْرَ كُلَّهُ، وَغُلَّتْ مَرَدَةُ الْجِنِّ، ثُمَّ يَكُونُ لِلَّهِ عُتَقَاءُ يَعْتِقُهُمْ مِنَ النَّارِ عِنْدَ وَقْتِ كُلِّ فِطْرٍ عَبِيدٌ، وَإِمَاءٌ
“Ramazan ayının ilk gecesi olunca, şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur. Cehennem kapıları kapanır ve hiç biri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve hiç biri kapanmaz. Sonra bir melek şöyle seslenir: ‘Ey hayır dileyen, ibadet ve kulluğa gel. Ey şer isteyen günahlarından vazgeç.’ Allah’ın bu ayda ateşten azat ettiği nice kimseler vardır ve bu, Ramazan boyunca her gece böyledir.” [Tirmizi]
إِنَّ فِي الجَنَّة باباً يُقَالُ لَهُ الرَّيَّانُ يدْخُلُ مِنْهُ الصَّائمونَ يومَ القِيامةِ لا يَدْخُلُ مِنْهُ أَحَدٌ غَيرهُم
“Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir.” [Buhârî, Savm, 4; Müslim, Sıyâm, 166]
قال اللَّه عَزَّ وجلَّ : كُلُّ عملِ ابْنِ آدم لهُ إِلاَّ الصِّيام ، فَإِنَّهُ لي وأَنَا أَجْزِي بِهِ . والصِّيام جُنَّةٌ فَإِذا كَانَ يوْمُ صوْمِ أَحدِكُمْ فلا يرْفُثْ ولا يَصْخَبْ ، فَإِنْ سابَّهُ أَحدٌ أَوْ قاتَلَهُ ، فَلْيقُلْ : إِنِّي صَائمٌ . والَّذِي نَفْس محَمَّدٍ بِيدِهِ لَخُلُوفُ فَمِ الصَّائمِ أَطْيبُ عِنْد اللَّهِ مِنْ رِيحِ المِسْكِ
“Aziz ve celîl olan Allah buyurdu ki: İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim. Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin. Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.” [Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163]
“...Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, itaat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay yardımlaşma ayıdır, bu ay Müminlerin rızkını arttıracak aydır. Bu ayda her kim oruçlu bir Mümine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden azat olmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur… Bu ayda her kim kölesinin (işçi ve hizmetçisinin) işini hafifletirse Allah onu affeder ve cehennemden uzak tutar.” [Tergib ve’t-Terhib]
Her kim de bu mübarek aya eriştiği halde bu aydan Allah’ın istediği şekilde yararlanamazsa Ramazan ayından ona kalan açlık, susuzluk ve zillettir... Allah Rasulü minbere çıktı ve üç kere “Âmin” dedi. Sahabe sordu; “Niçin âmin dedin ey Allah Rasulü…” Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem; “...Cebrail, Ramazan’a girip çıktığı halde günahları af olmayanın burnu sürtülsün, dedi. Ben de, âmin, dedim...” dedi. [Sahihu’l Cami]
Kaç Ramazan geçti şimdiye kadar hayatımızdan? Kaç Ramazan rahmet, mağfiret ile cenneti hak edecek bir hayat anlayışını yakalayabildik? Kaç Ramazan idrak ettiğimiz Ramazan bilincimizi diğer aylara, diğer yıllara taşıyabildik? Kaç Ramazan hayatı Ramazanlaştırıp ahireti bayramlaştırabildik?
Ramazan’ı ihya etmek, bir rahmet olduğuna inanmak, gündüz oruçlu, geceleri kıyam ile dua, istiğfar, Kur’an tilaveti ve tefekkürü, infak, davet, mücadele ile geçirerek hakkı ile değerlendirmeliyiz.
Ramazan ayı, hem fertlerin hemde İslâm ümmetinin ıslah olduğu bir ay olmalıdır. Çünkü Ramazan’ı Ramazan yapan bu ayda Kur’ânın indirilmiş olmasıdır. Hidayet kaynağı Kur’an’la gelen hükümler sadece Ramazan ayına has hükümler değildir. Şüphesiz Ramazan ayında özellikle Kur’an ayetlerinin her bir harfinin tilavetine bol hasenat ve ecir vardır. Ancak unutulmamalıdır ki, Kur’an’ın hayata ve topluma tatbik edilmesi için gönderilmiş olmasıdır. Tarih boyunca İslâm Ümmeti’nin izzeti Kur’an’ın hayat hâkim olmasıyla sağlanmıştır. Kur’an bir toplumun hayatına girdi mi, o toplumu kökten değiştirir, onları uygarlığın zirvesine taşır...
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِ
“Ramazan ayı, insanlara yol gösteren, hidayeti, doğruyu ve yanlışı ayırt edip açıklayan Kur’an’ın indirildiği aydır.” [Bakara 185]
“Muhakkak ki Allâhu Teâlâ şu kitap (sebebi) ile bir takım toplulukları yükseltir, bazılarını da alçaltır.” [Müslim, İbni Mace]
Ramazan davet ayıdır. Bu ay sadece Kur’an’ın tilavet edildiği bir ay değildir. Bu ay, Kur’an’ın ahlakına ve ahkamına, getirdiği hayat nizamının ikame edilmesine davet edilen bir aydır. Bu ayda Müslümanlar günahlardan daha fazla uzak, Rablerine itaat etmeye daha yakın, hayatın eğlencelerinden uzak, akletmeye daha müsait bir atmosferdedirler. Bu yüzden her davetçi bu ayda davanın gereklerine daha fazla önem vermeli, sohbetlere katılmalı, sohbetler düzenlemeli, evlerde, camilerde, sokaklarda insanlara İslâmi hayatı başlatmak için davet etmelidir. Çünkü hayat imtihandır ve her anın hesap sorulacaktır. Yeryüzündeki en kıymetli amel ise Allah’ın dinine yardım etmektir. Bu farz ise tartışmasız Nübüvvet Minhacı Üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için çalışmaktır. Çünkü İslâm’ın ikamesi, hükümlerinin tamamının tatbik edilmesi, paramparça olan ümmetin dört bir tarafının bir araya getirilmesi, İslâm’ın tüm insanlığa bir hayır ve hidayet risaleti olarak taşınması ancak onunla mümkündür.
Ramazan şekilsel değişikliklerin değil hayatların değiştiği ay olmalıdır. Yalnız bu ayda bazı amellerin yapılması Ramazanın ihya edilmesi değildir. Sadece bu ayda namaz kılanlar, örtünenler, Kur’an okuyanlar, Ramazan sonrasında eski kimliğe dönenler Ramazanı ihya etmeyenlerdir. Unutmayalım ki Allah’ın dini İslâm nizamı sadece Ramazanda ve bazı ibadetler için inmemiştir. İslâm’ın bütün nizamları hayatın her alanı için indirilmiştir. Ramazan ayının siyasi ve hayat nizamları ile ilgili yönü yeniden hatırlanmalı ve anlatılmalıdır. Bu ay fetihlerin müjdecisi, münâdinin tekbir seslerinin sıklaştığı ve yükseldiği bir ay olarak hatırlanmalıdır. Hilafet devleti var iken Allah Rasûlü Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Bedir Gazvesi, Mekke Fethi daha sonra Kudüs ve İstanbul’un fethi Ramazan’da yapılmıştır.
Allah’ın hükümleri yeryüzünde uygulanıyor ve İslâm beldelerinde sabah akşam katliamlar yaşanıyorken, bireysel ibadetlerle Allah’ı razı edemeyiz. Suriye, Irak, Afganistan, Filistin, Arakan, Doğu Türkistan ve diğer beldelerimizdeki yaşananlara rağmen eğlence, karnaval havasında bir Ramazan geçirmek cehalettir. Filistin’de iftar sofraları şehadet sofralarına dönüyorsa, Doğu Türkistan’da bir toplumun oruç tutması yasaklanıyorsa, Suriye’de Müslümanlar ölüm ve açlıkla yok edilmeye devam ediyorsa, Afrika kıtasında iftar sofraları kurulamıyorsa, Orta Asya’da, Orta Doğu’da Müslümanlar zindanlarda yaşamaya mahkum edilmişse, Türkiye’de ılımlı İslâm projeleri topluma tatbik ediliyorsa yapılacak çok işimiz var demektir.
Bizler, Allah Subhânehu’nun rızasına ve O’nun nusretine her zamankinden daha çok muhtacız. Allah’ın yardımı ise ancak O’nun dinine nusret verenlere ve Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]’in davetini İslâm esasları üzere taşınyanlara gelecektir. Her Müslüman ve özellikle dava adamları Ramazan ayını dosdoğru bir istiğfar ve samimi bir tövbe ile Allah’ın günahlarını bağışladığı bir aya çevirmeli ve İslâmi bir hayat için Raşidi Hilafete davet etmelidir.
Orucu farz kılan Allah Kur’an ve sünnetin hükümleri ile bir hayat nizamını da farz kılmadı mı? Müslüman kardeşlerimize yardım sadece onlara yemek ikram ederek mi yapılmalı? Müslümanların canları, malları, namusları konusunda ne zaman harekete geçeceğiz? Bu yardım yemekten daha öncelikli ve gerekli değil mi? Bu mübarek ayda bile İslâm’ın hükümleri uygulanamıyor! Canlar, mallar, kutsallarımız emanda değiller! Hilafetsiz geçen her Ramazan İslâm’ın ve Müslümanların mahzun olduğu bir zamandır.
Oruç kalkandır! Aynı şekilde İmam(Halife) da kalkandır! Oruç koruyandır, Halifede koruyandır. Ramazan'ı Ramazan yapan Kur’an-ı Kerim ancak İslâmi bir devlet ile uygulanabilir. Kur’an din binasının temeli, halife ise onun bekçisidir. Temeli olmayan bina yıkılır, bekçisi olmayan bina harabeye döner. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in deyişiyle “imam kalkandır”, yani; Allah’ın indirdikleri ile hükmedecek bir halife bu dinin ve İslâm ümmetinin bekçisidir. Bir başka rivayette Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuşlardır:
“Sultan Allah’ın yeryüzündeki ve gök kubbe altındaki gölgesidir. Her zayıf ve mazlum o gölge altına sığınır. (Onun varlığı ile kendini güvende hisseder)” [Beyhaki]
Rabbim Ramazan ayını günahlardan kurtulan, cenneti hak eden, hayatı Ramazan ahireti bayram olanlardan eylesin bizleri… Rabbim Raşidi Hilafetin kurulduğu, İslâmi bir hayatın yaşandığı Ramazanları bizlere ikram eylesin...