OPEC+ ittifakının, günlük petrol üretimini 2 milyon varil azaltma kararı üzerine Biden’ın, ABD’nin sözünden çıkmayan Suudi Arabistan’a yüklenmesinin stratejik bir oyun olduğu ve Rusya’nın enerji ihracatı damarlarını kurutmaya yönelik bir stratejik oyun olduğu gözlemleniyor.
Bilindiği üzere küresel ham petrol piyasası üzerinde kontrole sahip 2016 yılının sonlarında kurulan “OPEC+” adlı grup, şaşırtıcı bir şekilde günlük petrol üretimini 2 milyon varil azaltma kararı aldı.
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Venezuela, İran, Irak, Libya, Kuveyt, Cezayir, Angola, Kongo, Ekvator Ginesi, Gabon, Nijerya’nın yanı sıra Azerbaycan, Bahreyn, Brunei, Kazakistan, Malezya, Meksika, Umman, Rusya, Güney Sudan ve Sudan’ın da 2016'da kurulan OPEC+'ya üye olmasıyla yeni ittifak şekillendi. Üye ülkelerinin çoğunun ABD hegemonyasındaki ülkelerden oluşması, alınan kararlarda Washington’ın iradesinin baskın olduğunu ortaya koyuyor.
OPEC+’nın petrol üretimini azaltma kararı sonrası ABD’den art arda Suudi Arabistan’a yönelik sert açıklamalar geldi.
ABD Ulusal Güvenlik ve Ulusal Ekonomi Konseyi Danışmanı Jake Sullivan, şunları söyledi: “Başkan, küresel ekonomi Putin'in Ukrayna’yı işgalinin devam eden olumsuz etkisiyle uğraşırken, OPEC+'ın üretim kotalarını düşürme konusundaki öngörüsüz kararından dolayı hayal kırıklığına uğradı.”
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, ABD Başkanı Joe Biden'ın, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubunun günlük petrol üretimini kasımdan itibaren 2 milyon varil azaltma kararının ardından Suudi Arabistan ile ilişkileri yeniden gözden geçirdiğini söyledi.
Öte yandan, ABD'de Suudi Arabistan ile ilişkilere yönelik tepkilerin devamı geldi.
Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez, yaptığı yazılı açıklamada; Suudi Arabistan ile silah satışları dahil tüm ilişkilerin askıya alınması çağrısında bulundu.
Menendez, petrol kararı ile Suudi Arabistan'ın Ukrayna'daki savaşı körüklediğini savunmuştu.
Biden’ın OPEC+’nın petrol üretimini günde iki milyon varil düşürmesinden dolayı hayal kırıklığı duyduğunu açıklasa da bu durum, Amerika’nın bölgenin petrolünü stratejik hegemonyası için kullandığı gerçeği ile çelişiyor. Trump’ın Suud rejimine yönelik; “Biz olmazsak o koltukta iki hafta bile oturamazsınız” ifadesi kendisine tabi olan devletçiklerin petrol politikasının nasıl şekillendiği gerçeğini ortaya koyuyor.
Ne zaman ki propagandası yapılan ve pazarlanan indirim teklif sahibinin geçtiğimiz eylül ayının başlarında Suudi Arabistan olduğu öğrenildi, ABD tarafından hemen, “ittifakın üretimin azaltılmasını düşünmesi ve Kongo Cumhuriyeti, Sudan ve Ekvator Ginesi gibi OPEC+ üyelerinin bu fikre açık oldukları” fikrinin propagandası yapıldı.
OPEC+ toplantısını yöneten ve azaltılması yönünde baskı yapan Suudi Arabistan olsa da haber Washington’dan ilan ediliyor. Daha önce Amerika’nın en büyük bankası olan JP Morgan, “OPEC+’nın fiyatlardaki düşüşü durdurmak ve ayrı gibi görünen fiziksel ve kağıt piyasalarını yeniden düzenlemek için günde bir milyon varile kadar azaltma yaparak müdahale etmesi gerekebileceğine” dair düşüncesini dile getirmişti. Ardından Suudi Enerji Bakanı, OPEC+’ın son toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında şu açıklamayı yaptı:
“İttifakta toplam üretimin, Kasım 2022’den itibaren başlamak üzere Ağustos 2022’de gerekli olan üretim seviyelerinden günde 2 milyon varil aşağı çekilmesi şeklinde düzenlenmesine karar verdik.”
Petrol üretimini azaltmadaki iradenin arkasında ABD’nin hegemonyasındaki Suudi Arabistan’ın olduğunun açığa çıkması üzerine Biden’ın hayal kırıklığına uğradığına dair yapılan açıklamanın; ABD ara seçimleri öncesi petrol fiyat artışları nedeniyle halkın öfkesini absorbe etmek ve oyları korumak için Amerikan kamuoyuna yönelik bir açıklama olduğunu gösteriyor.
Ancak perde arkasına; devletler arasındaki ast-üst ilişkisi üzerinden derin bakış açısıyla bakıldığında; azaltma kararının, Amerika’nın Rusya’ya yönelik stratejik oyununun bir hamlesi olduğu göze çarpıyor. Rusya Başbakan Yardımcısı Alexander Novak’ın, “üretimi bu oranda azaltmak eşi görülmemiş bir durumdur” açıklaması ise durum karşısındaki şaşkınlığının ifadesi.
Bu kararın hedefi; Amerika’nın Rusya'nın petrol satışlarından elde ettiği geliri azaltmaya çalışması ve (ham petrol, doğalgaz ve hatta kömür gibi) enerji sektörünü vurmak yoluyla öncelikle Rusya’yı mali yenilgiye uğratma arzusudur. Enerji sektörü, Rus ekonomisinin can damarı ve lokomotifidir. Rusya, günde yaklaşık 5 milyon varil ihraç ettiği günlük ortalama 11 milyon varil üretim ile Amerika ve Suudi Arabistan'dan sonra üçüncü büyük ham petrol üreticisidir.
Rusya, üretimi azaltma kararına 4 eylülde itiraz etti. Sonra Amerika’nın Suud rejimiyle kurduğu tuzağa düşen yalnızlaştırılmış Rusya, Riyad’ın sıcak yakınlaşmasına pozitif cevap verdi. Kremlin’den o sıralarda şu açıklama yapılmıştı:
“Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman geçen hafta bir araya gelerek OPEC+ çerçevesinde yapılan çabaları övdüler ve mevcut anlaşmalara uyma konusundaki kararlılıklarını teyit ettiler.”
OPEC+’nın petrol üretimini azaltmaya yönelik açıklaması, üretim kesintisindeki en büyük payın her bir ülke için günlük 526 bin varil ve iki ülke için de günde yaklaşık 1 milyon 52 bin varil ile Suudi Arabistan ve Rusya’ya ait olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu karar, Rusların petrol satışlarından elde ettiği geliri azaltacak ve Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş ve oradaki askeri durumunun ağırlaşması nedeniyle yıpranan mali durumunu iyiden iyiye sıkıntıya sokacaktır.
Amerika tarafına ise bu karar; küresel pazarda yaşanacak petrol sıkıntısı nedeniyle satışlarının artması şeklinde hizmet edecek ve yatırımları, küçülen fosil petrol pazarına yönlendirecektir. Nitekim kaya petrolü girişimcisi Matt Gallagher’ın şu sözleri bu gerçekliği doğruluyor:
“OPEC+ ittifakının petrol üretim tavanını düşürme kararı, Amerikan petrol arama şirketlerini sondaj ve keşifleri artırmaya teşvik ederek daha yüksek fiyatların önünü açabilir.”
Ayrıca Beyaz Saray’dan yapılan açıklamalar da bu stratejik oyuna göre konumlanıldığını gösteriyor:
“Biden, ABD stratejik petrol rezervlerinde bir azalma emri verecek ve fiyat artışlarını frenlemek amacıyla önümüzdeki ay piyasaya 10 milyon varil sürülmesini planlanmaktadır.” Dolayısıyla bu karar, Amerikan petrol endüstrisinin ve Amerikan petrol ticaretinin çıkarlarına hizmet edecek, dahası Amerikan kömür sektörüne yapılan yatırımları da artıracaktır.
Bu stratejik oyununu Ortadoğu’daki işbirlikçi ajan yönetimler üzerinden gerçekleştiren ABD, Ukrayna’da açmaza düşen Rusya’ya tüm dünya enerji krizine sürüklense bile kendi menfaatlerini gözeterek ağır bir darbe daha indirmiş olacak.
Öte yandan kış mevsiminin yaklaşması ve Avrupa ülkelerinin daha fazla petrol ve gaza olan ihtiyacının artmasıyla birlikte bu karar, Avrupalı politikacıların arz eksikliğinden, enflasyonun %10’a yaklaşan astronomik rakamlara yükselmesinden ve Avrupa ülkelerindeki işsizlik oranlarının artmasından kaynaklanan yüklerine bir yenisini daha eklemiş ve Avrupa liderlerini, Amerika’nın kanatları altından bir yere ayrılamayan evcil güvercinlere çevirmiş olacak.
Kapitalist laik nizamın lokomotifi ABD, hegemonyasında olan dünya düzenine başka bir ortak kabul etmeme hırsı ile Çin ve Rusya’yı cezalandırmak için bu uğurda “müttefiki” Avrupa’yı ve ortaya çıkardığı enerji ve gıda krizi ile tüm dünyayı yangın yerine çevirmekten geri durmuyor.
Zira birçok kaynağın belirttiğine göre; Kuzey Akım hatlarına saldırı düzenleyerek Avrupa ülkelerinin, Rusya’dan aldıkları fiyatın yaklaşık beş katı fiyatla petrol ve gaz almasını sağlama, Rusya’dan umutlarını tamamen kesme, Avrupa’da Ukrayna savaşı ile başlayan enerji ve gıda krizine yönelik protestoları önleme amacını sinsi bir şekilde sürdürüyor.
Öte yandan OPEC+ kararının, özellikle Amerika’nın Kasım’da yapılacak kongre seçimleri yaklaşırken Amerika’nın iç kamuoyunu etkileyebileceği, enerji fiyatlarındaki artışın Demokrat Parti’nin oylarını zayıflatacağı ileri sürülse de, Venezuela üzerindeki petrol ambargosu kaldırılarak ya da petrol rezervleri piyasaya sürülerek, Biden’ın elinde bu zorluğu aşabilecek alternatifleri bulunuyor. Ayrıca Biden yönetimi, içinde bulunduğu kronik ekonomik krizin ve kontrol edemediği yüksek fiyatların sebebi olarak OPEC+’nın petrol üretimini azaltma kararını bahane olarak seçim meydanlarında kullanarak kendini temize çıkarabilir.
Dünyayı, temeli menfaat olan laik demokratik kapitalist nizamla dizayn eden Amerikan zihniyeti, insan hakları maskesi altında insanlığa zerre değer vermeyen sömürgeci planlarını uygulamayı sürdürüyor. Doğu’nun açgözlü ve işgalci ikilisi Çin ve Rusya’ya ders vermek ve çıkarlarına hizmet eden dünya üzerindeki hakimiyetinin devamı için yeryüzünü cehenneme çevirmeye kararlı gözüküyor.
Kurulduğundan bu yana Amerikan tarihi, bu zihniyetin örnekleriyle doludur.
Dünyanın bu makûs talihini değiştirecek yegâne güç ise; Müslümanların yeraltı zenginliklerini sömürgecilerin hizmetine amade kılan işbirlikçi yönetimleri yerle yeksan edecek Râşidî Hilâfet’tir.
İşte o gün kıyam edildiğinde sırtımızdakiler inecek, mazlumlar gözyaşını silecektir.