Son 10 yıl içinde Türk Ordusunda 934 er intihar etti.
Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun intihar olaylarını incelemeye aldığı haberini duyunca aklıma ilk gelen; Türkiye Cumhuriyeti Meclis İnsan Hakları Komisyonu her zaman olduğu gibi tam zamanında harekete geçerek (intihar eden asker sayısı bine ulaşmadan) askerlerin yaşadığı psikolojik sorunları incelemeye almış dedim. Helal olsun tamda insan odaklı bir rejimin (Laik) insan hakları komisyonuna yakışan bir refleks sergilenmiş!
Ordu içinde “dayak” “kötü muamele” “intihar" olaylarını inceleyen Komisyon; “son 2.5 yılda 175 er ve erbaş, son 10 yılda ise toplam 934 erbaş ve erin intihar ettiğini” “On yılda intihar olayları şehit sayısını geçmiş durumda. Bunun üzerine hep birlikte gitmek lazım" diyerek hassasiyetlerini kamuoyunun bilgilerine sundu.
Asker Hakları Platformu adına sunum yapan Doç. Dr. Tolga İslam, son bir yılda askerlikteki dayak, hakaret, kötü muameleler ve intiharlara ilişkin 432 başvuru aldıklarını, son bir yılda 43 intihar yaşandığını belirterek, "Meclis daha kuvvetli irade göstermeli. Askerlikte akıl sağlığını yitiren 6 bin kişi var" dedi. (Sabah)
Aslında AKP 10 yıldır, ABD modeli doğrultusunda ürettiği ve uyguladığı siyaseti, ABD Ordu modelinde de başarı ile uyguladığını görebiliriz.
Hatırlarsanız ABD Irak ve Afganistan'da toplam 2 milyon askeri dönüşümlü olarak görevlendirmiş. Toplam 300 bin ABD askeri savaş sonrası psikolojik sorun yaşamış-yaşamaktadır. ( Pressmedya.com) Pentagon’un verilerine göre, 2012 yılında intihar eden 349 Amerikan askerlerinin sayısı, Afganistan’da çatışmada yaşamını yitiren 295 askerden 54, Pentagon’un öngördüğü intihar olaylarından ise 24 kişi daha fazla. Pentagon 2012 yılında 325 askerin intihar edebileceğini öngörmüştü. (Akşam)
Ne trajiktir ki, yeniçerilerin kazan kaldırmasını allayarak pullayarak anlatan zümre İslam’ın Yönetim nizamının tatbiki sırasında, İslam ordusu böylesine bir hezeyan ve travma içinde olsaydı emin olun ki, çağdaş-batı medeniyetini esas alan yada oryantalist tarihçiler hemen yaygarayı koparırdı. “İşte şeriat ile yönetilen ordunun sonu böyle hüsran olur”, “gerici-yobaz zihniyet körpe, genç evlatlarımızın göz göre göre intihar etmesini sağlıyor” derlerdi. “Gökten inen yasalar ile ordu yönetilir ise sonucu bu olur”, “hiç akla –bilime uyuyor mu?” “Gençlerimiz boşu boşuna bir hiç uğruna feda ediliyor” derdi.
Evet, kâfir devletleri model alma sevdamız toplumun değerlerini, fikirlerini, maslahatlarını öylesine alt üst etti ki, cihad meydanlarında fetih’ten fetih’e koşan ordularımız önce savunma-sulh fikri ile toprakları ellerinden alındı-kandırıldı. Milliyetçilik hastalığına bulaştırıldı ve dinin (İslam’ın) devletten ayırma ilkesi ile kalıplaştırıldı. İngiliz ve Amerikan uzantılarının Müslüman halkı güdebilmeleri için darbe maşası olarak kullanıldı. İşgalci kafir devletlerin stratejik ortağı yapıldı. En sonunda da geldiğimiz nokta, gayelerin gayesi olan Allah Subhanehu Ve Teala’nın rızasından yoksun, İslam’ın yeryüzüne fitne kalmayıncaya kadar hakim kılınma hedefinden yoksun 934 intihar eden asker.
Müslümanlar unutmamalıdır ki, Hilafet Devleti’nin tatbik edildiği dönemlerde Müslümanların ordu-asker şuuru bambaşka idi. İşte bunu bizlere hatırlatacak iki örnek:
Birincisi Afra Hatun (r.anha); iki oğlunun şehid olduğunu haber alınca Allah'a hamd edip diğer oğlu Avf'ın onlarla birlikte şehid olamayışına üzüldü. İstiyordu ki, o da Allah yolunda şehit olsun. Bu üzüntüsünü Rasul (s.a.v) gelerek şöyle dile getirdi: "Ya Rasûlallah" İki çocuğum şehid oldu. Keşke Avf da aynı mertebeye ulaşsaydı. Acaba Avf onlardan daha mı geridedir:
İkincisi ise Çanakkale muharebesinde evladının saçına kına sürerek askere yollayan ananın hikâyesi; “Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel! O senin babanın yarısıdır. Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden aykırı geçme. Ateşe bas dese basasın yavrum. Kars’tan, Siirt’ten, Adana’dan, Uşak’tan arkadaşların olmuş. Birbirinizi çok sevip iyi geçinirmişsiniz. Elbette öylesi yakışır yavrum. Onlar senin dünya ahret hakiki kardeşlerindir. Sakın onları incitme yavrum. Sütümü sana helal etmem. Kumandanın saçındaki kınayı sormuş. Bunda bilmeyecek ne varmış ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler. Ben de dört kardeşin içerisinde en çok seni sevdiğim için seni Hz. İsmail’e kardeş seçtim. O da kurban edilmek istendiğinde kınalanmamış mıydı? Yavrum, kıyamet günü, mahşer yerinde, o kına senin işaretin olacak, o kalabalıkta seni kolayca bulacağım.
Maalesef bugün ordularımızda gayelerin gayesi olan Allah’ı razı etmek ve İslam’ı yeryüzüne hâkim kılma hedefinden zerre miskal kalmadı. Aynı ABD ve diğer kafir devletlerin ordularının içinde bulunduğu hezeyan, travma girdabında olduğu gibi…! Kâfir Devletler istiyorlar ki kendi ordularında olduğu gibi; Müslümanların orduları da pısırık, korkak, güvensiz, hedefsiz, imansız ordular haline gelsinler. Korku ve ümitsizlik onları kaplasın. Nereden geldiğini, ne yapması gerektiğini ve nereye gideceği hakkında düşünce ortaya koyamasın. Çözümsüzlük içerisinde cüzi sorular ile bocalanıp dursun. Başsız bir dev gibi etrafa savrulup dursun. Ümmetin işgal edilmiş topraklarını, zulme uğrayan Müslümanları, katledilen insanları, sömürülen yer üstü yer altı zenginliklerini görmesin.
Müslümanların orduları kâfir devletlerin sunduğu ordu modelinden ve yönetim modellerinden biran önce sıyrılıp asli unsuruna dönmesi gerekmektedir.