Müslümanlara Sahip Çıkın!
29 Ağustos 2019

Müslümanlara Sahip Çıkın!

15-17 Ağustos 2019 tarihleri arasında Stephen Twitty isimli bir Amerikalı General Şanlıurfa’ya geliyor. Geliş amacı, Amerika adına Ceylanpınar ile Resul-Ayn arasında sözde Suriye topraklarından gelecek tehlikelere karşı bir hava üssü inşa etmek olarak medyaya yansıdı. Yer beğendirmek adına devlet erkânı ona hizmet için adeta koşuşturdu. Bu aymazlığın ve siyasi basiretsizliğin faturası yıllar sonra bu ümmete kesilecektir. Zira hep öyle olmuştur. Siyaseten basiretten yoksun, hain yöneticiler ve onlara kayıtsız ve şartsız itaati zorunluluk olarak gören ve gözleri önündeki yanlışlığı göremeyen basiretsiz Batı aşığı müptezeller, bu siyasi ve askerî hatanın bedelini halka ödetmekten de çekinmeyeceklerdir. Öyle ki bu vakıa hem istihbarat hem de lojistik desteği içeren bir işbirliğini içermektedir.

Şu hususları hatırlatmakta fayda görüyorum: Bizler biliyoruz ki; peygamberler tarih boyunca zulümle ve küfürle mücadele etmişlerdir. İbrahim Aleyhi’s Selam Nemrut’a, Musa Aleyhi’s Selam Firavun’a, Muhammed Aleyhi’s Selam Ebu cehillere ve İslâm’ın karşısında duran tüm engellere karşı hayatları boyunca mücadele etmişlerdir. Ondan sonra gelen halefleri de yine aynı fikrî ve siyasi mücadeleyi sürdürmüşlerdir.

Bu coğrafya, tarih boyunca, bereketli hilalin gölgesinde, Fırat ve Dicle’nin kıyısında huzur ve refah içerisinde yıllarca yaşamış, farklı dil ve etnik kökenden oldukları halde, belli bazı dönemler hariç kan ve gözyaşına şahitlik etmemiştir. İstibdadın, zulmün ve sömürünün tohumlarının atıldığı 19. Yüzyıldan itibaren, her bir İslâmi beldemiz, Batı’nın ve bu topraklara gözünü dikmiş sömürgeci kâfirin adeta uğrak yeri olmuştur. Onlar bu topraklara ayak bastıkları andan itibaren ise sadece yerel kaynaklarımızı değil, fikirlerimizi, değerlerimizi, iffetimizi, onurumuzu, canımızı, kanımızı ve bizi biz yapan her şeyimizi sömürmüşlerdir.

Bugün de kendi gözlerimizle şahit oluyoruz ki, küfrün başı Amerika, Suriye topraklarına iştahı kabarmış bir şekilde bu beldede at koşturma hevesindedir. Öyle ki yaptığı her işe insani ve vicdani bir kılıf uydurarak bölge üzerinde emellerini gerçekleştirmektedir. Soçi ve Astana adı verilen ihanet ve zulüm çarklarını namı hesabına işletmiş ve yerel işbirlikçi hain yöneticileri de bu işle görevlendirmiştir.

Maalesef bu yöneticiler, Müslümanların başına bir musibet geldiğinde, Müslümanlar bir zulme uğradığında, Müslümanlar katledildiğinde, onlara yapılan bu zulme çanak tutanları yardıma çağırmıştır. Birleşmiş Milletler’i göreve çağırmıştır, Amerika’yı göreve çağırmıştır, İngiltere’yi göreve çağırmıştır…

Peki, Allah aşkına soruyorum:

Son yüzyıldır, onların asıl görevi Müslümanların kanını akıtmak değil mi?

Onların asıl görevi bu kadim halkları bir zalimin elinden alıp daha zalim birine teslim etmek değil mi?

Onların asıl görevi bu topraklar üzerinde zengin kaynaklarımızı çalmak değil mi?

Onların asıl görevi inancımıza savaş açmak değil mi?

Onların asıl görevi Müslümanlarla mücadele etmek değil mi?

Bugünde Amerikan Conileriyle beraber, iş tutuyoruz, heyhat!

O Amerikalılar için daha düne kadar “Bizi yıkmaya çalışan dış güçler…” diyorduk.

O Amerikalılar için daha düne kadar “PKK ve PYD’ye binlerce tır gönderen hainler” diyorduk.

Daha düne kadar Amerika, “Stratejik müttefiklik ruhuna aykırı hareket eden devlet” değil miydi? Ne oldu da bugün canciğer kuzu sarması oluverdiniz?

Türkiye Dışişleri Bakanı “PKK’nın arkasında kimin olduğunu bilmiyor muyuz?” derken Amerika’yı kast etmiyor muydu?

Milli Savunma Bakanı “Müttefiklerimizin YPG ile işbirliği yapmasının bizim açımızdan hiçbir izahı yoktur.” derken Amerika’yı kast etmiyor muydu?

Tüm bunları kendi ağızlarıyla itiraf ettikleri halde Amerikalılarla Ceylanpınar’da “Müşterek Harekât Merkezi” kurmak da neyin nesi? Türk ve Amerikalılar arasında istihbarat değişimi yapmak da neyin nesi?

Hani güvenmiyordunuz Amerikalılara?

Hani onlar Kudüs’ü “İsrail”e satmışlardı?

Hani ekonominizi onlar batırmıştı?

Hani onlar İslâm’a ve Müslümanlara düşmandı?

Bu coğrafyanın hiçbir karışında sömürgeci kâfirlerin yeri yoktur. Onların ileri sürdüğü hiçbir planda da Müslüman yöneticilerinin eli olmamalıdır. Şunu unutmayalım ki Müslümanların asıl düşmanı Amerika’dır.

---

Allah aşkına bu ülkenin yöneticileri ne iş yapar?

Suriye’de yüz binlerce Müslüman katledildi ve siz, hâlâ bu katliamı yapan kâfirlerle stratejik ortaklıklara devam ediyorsunuz! Suriye’de taş üstünde taş bırakmayan Esed’e söyleyecek bir çift sözünüz yok mu? Fırat ve Dicle nehirlerini kan gölüne çevireceğini söyleyen ve fiilen de bunu gerçekleştiren İran’a söyleyecek bir çift sözünüz yok mu?

Müslümanlar için Müslümanların düşmanı ile nasıl özel harekât merkezleri kurarsınız? Bu fikirden ve fiilî uygulamadan derhal vazgeçilmelidir. Bugün Amerika’ya vereceğiniz istihbarat yarın Müslümanlara bomba olarak dönecektir.

Şunu unutmayın ki razı edilmesi gereken yegâne varlık âlemlerin rabbi olan Allah *Azze ve Celle’*dir. Hiçbir dünyevi menfaat Rabbinizin rızasından daha öncelikli değildir. Hiçbir sömürgeci kâfirin süslü vaatleri Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın vereceği cennetten daha evla değildir. Öyleyse Allah için onlardan yüz çevirin!

---

Allah aşkına Müslümanların orduları kışlalarında ne iş yapar?

Şunu bilin ki Türkiye yöneticileri sizlerden Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları ile gerçek düşmanı gizlemişlerdir. “Suriye’nin bütünlüğünü koruma”, “Gözlem noktaları oluşturma” ve “Gerginliği Azaltma Bölgesi oluşturma” vaatleriyle aslında Esed zaliminin elini kuvvetlendirmiş ve kuzuları kurtlara teslim etmişlerdir.

Türkiye yöneticilerinin sizden istediği şey Amerika’nın istediği şeydir.

İdlib’e girmenizi Türkiye yöneticileri değil Amerika istemektedir.

Size silah doğrultan PYD-YPG’lilerin elinde Amerikalıların silahları var.

Hâlbuki bu ordu tarih boyunca Müslümanları korudu. Bugün Amerikalılara korumalık yapmaktadır.

İçinizde bunları idrak edecek bir Selahaddin Eyyubi, bir Halid Bin Velid, bir Fatih Muhammed, bir Alpaslan kalmadı mı?

---

Sahi, bu ülkede ümmete önderlik yapması gereken âlimler nerede?

Şunu bilin ki Dünya Müslümanlarının baş belası, zalimlerin hamisi, mazlumların katili Amerika ile stratejik ilişkiler kurmak İslâm ümmetine büyük bir ihanettir...

Şunu bilin ki Kafkaslarda Müslüman avına çıkmış, ülkesinde binlerce Müslümanı hapseden ve halen Suriye’de Müslüman kanı döken Rusya ile bırakın ortaklık yapmayı masalarında oturmanız ve göz göze gelmeniz dahi ihanettir!

Ey âlimler, bu ihanetleri ifşa etmek boynunuzun borcudur!

Ya Rabbi!

Bizler biliyoruz ki bugün Müslümanların yardımcısı olacak tek bir devlet kalmamıştır.

Bizler iman ediyoruz ki Senden başka dayanağımız kalmamıştır.

Bizler gözlerimizle şahitlik yapıyoruz ki yarının çocukları büyümeden hain yöneticilerimizin eliyle ölüme terk ediliyor.

وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَٓاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا مِنْ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ اَهْلُهَاۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِياًّۚ وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَص۪يراًۜ

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu, sahip) gönder, bize katından bir yardım eden yolla, diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?”[Nisa 75]

Rabbim yaşadığı çağı iliklerine kadar hisseden bizler, nida eden bu çığlıkları duymuyoruz.

اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْۜ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَٓاءُ وَالضَّرَّٓاءُ وَزُلْزِلُوا حَتّٰى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ مَتٰى نَصْرُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ نَصْرَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ

“Peygamber, beraberindeki mü'minlerle; Allah'ın yardımı ne zaman?' diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır!”[Bakara 214]

Rabbim, bizler Senin yardımını diliyoruz. Senden nusret diliyoruz...

Bize yardım eyle! İslâm ümmetini yardımsız bırakma Allah’ım!