Münih'te Başlayan Şartlı Diyalog
07 Şubat 2013

Münih'te Başlayan Şartlı Diyalog

Muaz El Hatip Facebook’ta yaptığı açıklamada ''Şam'daki rejim, hapishanelerde tutulan 160 bin tutukluyu serbest bırakması ve pasaport süreleri sona ermiş, tüm Suriyelilere yeni pasaport çıkartması” karşılığında görüşmelerin başlayacağını ( o kanlı elleri sıkabileceğini) açıklamasının ardından, Münih’teki güvenlik zirvesinde birbiri ardına görüşmeler gerçekleştirildi.

Muaz El Hatib’in şartlı görüşmeden istedikleri bunlar. Peki kendisi bu müzakere sürecinde ne verecek? Şüphesiz bu tek taraflı olmayacak. Zaten Hatib bu açıklamayı yapmakla çok büyük bir taviz vermiş olmuyor mu? Sonra Esed rejimine güven olmayacağını Muaz El Hatib hala bilmiyor mu? Serbest bırakılan 48 İran devrim muhafızlarına karşı 2130 Suriyeli Müslüman’ın bir kısmının zehirlemeden dolayı öldüklerinden haberleri yok mu? Elbette ki var. Ancak buradaki sorun başka şöyle ki; Batı Suriye halkına kesinlikle güvenmiyor. Suriye halkının üzerinde ittifak ettiği eli yüzü temiz bir adam da bulamıyor. Irak’ta düştüğü hataya düşmemek için Ordu ve Polis’i dağıtmadan Suriye’de bir geçiş planlıyor. Bunu da ancak Baas rejimi ile diyalogun başlatılması ve yüzü daha az kara olan insanlarla rejimi güzelleştirerek yapacaktır. Çünkü ABD’nin Koalisyon üzerinden Suriye devrimine yönelik kürtaj girişimi başarısız olduğu için elinde tek seçenek müzakere etmek kalmaktadır.

Koalisyon üyeleri “rejimle görüşmek bizim kuruluşumuza aykırıdır” ifadelerini kullansalar da onlara bu rolü biçenler kararı vermişlerdir. Dolayısıyla Batı (ABD) rejimle görüşmesini eğer istiyorsa onların bu konuda yapacak ya da direnecek hiçbir konumları yoktur. Kahire’deki istişare toplantısı öncesinde Koalisyon üyeleri Muaz El Hatib’e tepki gösterirken istişare toplantısından sonra onların da tavırları değişmiş ve Beşşar Esed’e vereceğimiz tek taviz “onun yargılanmadan ülkeyi terk etmesi” gibi demeçler vermeye başlamışlardır.

Koalisyon Başkanı Muaz El Hatib şuan için henüz rejimle görüşmüş olmasa da aylardır rejime hem siyasi hem lojistik destek veren Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihî ve ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile Münih’teki güvenlik zirvesinde görüşmeler gerçekleştirdi. Yapılan bu görüşmelerden Rusya, ABD ve İran’ın memnun ayrılması Muaz El Hatib’in istenilen noktaya geldiğini göstermiştir.

Köklü Değişim Dergisi olarak bizim yaklaşık iki yıldır altını çizdiğimiz mesele böylece iyice aşikâr olmuş durumdadır. O da “Suriye’de sadece bir planın olduğu” ve Suriye’deki çatışmanın sadece Esed rejimi ile halk arasında değil aslında “tüm dünyaya” karşı olduğu gerçeğidir. Çünkü tüm Uluslar arası devletler ve bölge devletleri hepsi Esed’in gitmesinde ve demokratik bir geçiş olmasında hem fikirler. Ancak Suriye halkı akan tüm kanlara rağmen demokratik geçişin olmasını istemiyor. Tüm bu bedelleri ödeyen Suriye halkı “Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmeyiz” derken Koalisyon ise Allah’ın dışında nerede ise eğilmediği, yardım dilenmediği kalmadı.

Muaz El Hatib Facebook’ta yaptığı ilk açıklamayı kişisel görüşüm dese de bu Koalisyonun görüşü olduğunu sonraki süreçte çok daha iyi görmüş olduk. Şöyle ki; Muaz El Hatip Münih’ teki toplantının ardından El Cezire kanalına verdiği röportajda; “Rejim içerisinde eli “kana bulaşmamış” kimselerle görüşebileceğini” o isimlerden birisinin de Faruk Şara olduğunu ima etti. Diyalogcu Başkan Muaz El Hatib, tüm bu girişimleri ise güya Suriye halkı için ve de Suriye’ye sormadan yapıyor.

Suriye halkına soramıyor çünkü meşru değil.

Soramıyor çünkü gücünü Kâfir Batı’dan alıyor.

Soramıyor çünkü sorsa alacağı cevabı biliyor.

Muaz El Hatib’in yaptığı diyalog çağrısından sonra zelil bir durumda olan İslam İşbirliği Teşkilatı, Kahire’de toplanma kararı aldı. Vahşi Esed rejiminin yaptığı zulümden Esed kadar sorumlu olan, bu soykırımı durdurmak için hiçbir somut girişimi olmayan, bir kukla gibi Batı’nın hareket ettirmesi ile sadece hareket eden bu gayrı meşru yapıda, diyalog çağrısı yapmaya başladı. Daha toplantı yapılmadan sonuç bildirgesinde Esed rejimine “ciddi diyalog” çağrısı yapacağını duyurdu.

Mısır’ın yeni demokrat Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ise, İran Cumhurbaşkanı’nı da bu zirveye davet etti. Mısır’a İran’dan giden ilk Cumhurbaşkanı ünvanı alacak olan Ahmedinejad’ı orada bir Suriyeli genç ayakkabı ile karşıladı. “Kardeşlerimizi öldürdünüz” diyerek ayakkabıyı Ahmedi Necat’a fırlattı. Arap kültürü açısından birisine pabuç fırlatmak, ayakkabı fırlatmak gerçekten büyük bir hakarettir. Çünkü ayakkabı aşağılayıcı bir araç olarak düşünülür. Katil Baas rejiminin katliamlarına destek veren Ahmedinejad, Irak’ı işgal eden Katil Bush ile aynı kaderi paylaşmış oldu. İkisine de ayakkabı fırlatıldı.

Bugün Uluslar arası ve bölgesel devletlerin Suriye bekleyişi, vahşi Esed rejiminin katliamlarını izlemesinin sebebi, Suriye halkını canından bezdirip onlara yumuşak geçiş sürecini dayatmak içindi. Fakat Suriye Batı’nın ezberini bozdu. İslam ümmetine de aynı zamanda bir şey öğretti. İzzet ve şerefi yalnızca Allah Subhanehu Ve Teâlâ’da ararsak, yardım ve zaferin mutlaka geleceğini, Suriye’de bu iki gözlerimizle şahit olduk. Suriye kıyamı yetim, garip olmasına rağmen ve tüm dünya bu stratejik noktaya gözünü dikmiş olmasına, halka ihanet eden bir takım insanlar bulmasına rağmen kafir Batı ve Yahudi varlığı bu kıyamdan korkmakta ve uykuları kaçmaktadır.

Bugün kâfir Batı’nın ve onun habis fikri olan demokrasinin gerçek yüzü ortaya çıkmıştır. Her geçen gün Batı’nın Müslümanların başına diktiği bu tiranların da yüzlerindeki perde düşmektedir. Geride kalan bu tiranlara da ayakkabıların fırlatılacağı günler yakındır. İşte o zaman gerçek devrimin nasıl olduğunu göreceklerdir.