Bilindiği üzere birkaç gün önce Lozan antlaşmasının yıl dönümü idi. Tarih 24 Temmuz 1923.
Lozan üzerine birçok yazılar yazıldı. Analizler yapıldı. Hezimet mi, tarihi bir başarımı tartışmaları hala devam ediyor. Ben ise büyük oyunun bir parçası ve aynı zamanda son perdesi olan Lozan üzerine birkaç kelam etmek istiyorum.
Bir meseleye bakarken o mesele ile alakalı hususları etraflıca incelemek esas olandır. Hele tarihi bir olaydan veya olaylar dizisinden bahsedeceksek mutlaka o zamanın şartlarını göze almamız ve etraflıca bakmamız gerekecek. Lozan’da bir tarihi olaylar dizisidir. Bir anda olup bitmiş bir mesele olmadığı gibi öncesi ve sonrası arasındaki bağı kurmadan meseleyi açıklamak bizi doğru sonuçlara götürmeye bilecektir.
Kısaca birinci dünya savaşının sonuçlarına bakmak gerekecek.
Bilindiği üzere birinci dünya savaşında Osmanlı Devleti,müttefiklerin ve özellikle Almanya’nın yenilmesi neticesi hükmen yenik kabul edildi. Ordularının hemen hemen tamamı terhis edildi. Rusya, Fransa, İtalya Anadolu'nun içlerine kadar ilerledi. İngiltere ise Osmanlı Hilafet Devletinin başkenti olan İstanbul’u işgal etti.
Lozan’a giden adımın ilk aşaması tamamlanmış oldu.
İtilaf devletlerinin ve özellikle İngiltere’nin asıl niyeti Osmanlı Hilafet Devletini parçalamak ve İslam ümmetinin siyasi liderliğini yok etmekti. Böylece bu topraklarda oluşacak milliyetçi devletlerde sınırlar ve yönetimler babında istediğini yapabilecekti. Bu niyeti ise Lozan sonu iyice netleşecekti.
Lozan’a giden yolda yapılan en büyük oyunlardan biride kurtuluş savaşıdır. İslam ümmetini parçalamak, misakı milli sınırlarına Türkleri ve Arapları ikna etmek ve Hilafeti kaldırmak için hazırlanmış bir plan.
Düşünün! Orduları dağıtılmış, teçhizatı neredeyse kalmamış ve hatta birinci dünya savaşında o denli şehit vermiş ki neredeyse savaşacak genç nüfusu kalmamış ve hatta tamamen işgale uğramış bir toplum çok kısa bir zamanda başarılar elde ediyor. Başarı elde ettiği devletlerden Rusya doğu Anadolu’ya girebilmek için yüzyıllardır fırsat kollayan bir devlet. Ve bir savaş oluyor buralarda, bakıyorsunuz peş peşe illerin kurtuluşları. Ardahan’ın kurtuluşu, Erzurum’un kurtuluşu, Iğdır ve diğerleri…
Nasıl oluyor? Fransızlar güneyden çekilerek Güneydoğuyu bize bırakıyor. Peş peşe Maraş’ın Antep’in kurtuluşları. Konya’ya kadar gelmiş İtalyanlar bir anda geri çekiliyorlar. Nerede ise hiç savaşmadan. Bu savaşta bir tane İngiliz askerinin burnunun bile kanamadığını biliyor musunuz? Türk askeri ile savaşan sadece Yunanlılardır. Onları da İngilizler engellemese idi Ankara’yı da alacaklardı.
Düzenli ordu ile yapılamayan teçhizatsız milisler eli ile toplam beş bin kayıp verilerek tüm Anadolu’yu kurtarmaları (Çanakkale’de 250.000 şehit, Filistin cephesinde 200.000 şehit düşünüldüğünde) fazla gerçekçi görünmüyor.
29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kuruluyor. Ama ne ilginçtir İngiliz donanması hala İstanbul da demirli. Hala Halifeyi gözetliyorlar. Biliyorlar ki O makam bu ümmetin asıl liderliği ve bu ümmeti birleştirmenin asli unsuru. Amaçları zaten o makamı yok etmek. Yüzyıllardır asıl hedefleri bu.
Bir devlet düşünün, savaş yapıp düşmanı topraklarından attığını söylüyor. Lakin en azılı düşmanı hala kendi sınırlarında ordusu ile bekliyor. Bir tek kurşun dahi atmadılar. Bu haldeki Türk ordusu ile İngilizler kendi orduları ile çok rahat baş edebilirlerdi. Ayrıca yine isteseler birinci dünya savaşında olduğu gibi sömürgelerinden binlerce asker getirebilirlerdi. Ama hiç birini yapmadılar ve beklediler.
Neyi? Lozan’da İslam ümmetine son darbeyi vurmayı elbette.
Lozan’da yapılan antlaşmalar neticesi zamanı geldiğinde Hilafet kaldırıldı. İngilizler bu tarihten yani istediklerini elde ettikten sonra Lozan’a imza attılar.
Böylece birinci dünya savaşından sonra ortaya konulan büyük oyun tamamlanmış oldu. İslam ümmetinin kalkanı Hilafet kaldırıldı. Ümmet parçalara bölündü ve kimi yerlerde Cumhuriyet kimi yerlerde krallık olmak üzere İslam dışı yönetimler batıya hizmet edecek yöneticilere teslim edildi.
Irak, Biladü’ş Şam beldeleri, Mısır ve Sudan milyonlarca kilometre toprağı kaybedip sadece Anadolu toprağı elinde kalanlar nasıl oluyor da destan yazarak başarı elde etmiş olabiliyorlar. Zafer kazanmış bir devlet olarak nasıl oluyor da masada hiçbir ağırlığı olamıyor. On iki adalar, Musul, Kerkük bile alınamadı. Bu mudur başarı. İsmet İnönü Lozan da büyük “fedakarlıklar” yaptı ve itilaf devletlerinin her dediğini kabul etti. Başarının özü bu.
Resmi tarih ne derse desin gerçekler ortadadır. Aksini iddia ediyorsa , o halde Lozan’ın bizce malum olan gizli maddeleri açıklansın.