Laik Ankara’dan Afganistan’a İslâmi Nasihatler
27 Aralık 2022

Laik Ankara’dan Afganistan’a İslâmi Nasihatler

“Afganistan’da kadınların üniversiteye gitmeleri yasaklandı” başlıklı haberler, Reuters, BBC, Associated Press (AP), Ajans France Press (AFP) gibi Batılı ajanslar tarafından dünyaya duyuruldu. Dünya çapında adı duyulmuş ve “güvenli” olarak bilinen bu ajanslar olayı ajite eden onlarca videolu, resimli röportajlarla süslenmiş haberleri servis ettiler.

Bilindiği üzere kapitalizm, yalnız fizikî işgal ile değil, medya, sinema, tiyatro, televizyon programları, eğitim, STK ve farklı kanallar ile kültürel işgal yürütme üslubunu kullanarak sömürgecilik metoduyla ideolojisini yayıyor.

BBC Türkçe konuyla ilgili haberinde şu başlıkları kullanmış:

“Geleceğime uzanan tek köprüyü de yıktılar”

“Afganistan'da Taliban'ın kadınlara üniversiteyi yasaklamasının ardından, ülkedeki kadınlar arasında tepki, umutsuzluk ve gözyaşı hâkim”

Haberin içeriği de ustaca hazırlanmış. Sanki 20 yıldır ABD liderliğindeki NATO güçlerinin işgal edip yağmaladığı, hastanelerin, okulların, pazar yerlerinin bombalandığı, döşedikleri mayınlar nedeniyle binlerce masumun sakat kaldığı, kadınlara tecavüz edilen, tüm zenginlikleri yağmalanan, bunu yapabilmek için koltuklarda oturttukları yöneticilerin milyonlarca dolarla terk ettiği Afganistan’dan bahsetmiyormuş gibi…

Sanki Afganistan, önce komünist ideolojinin lokomotifi Sovyetler, sonra da kapitalist demokrasinin lokomotifi ABD tarafından yıllarca işgal altında tutulmamış gibi…

Oysa Afganistan’da Taliban’dan çok 1988’e kadar 9 yıl komünist ideoloji, 2001’den 2021 yılına kadar tam 20 yıl da laik kapitalist ideoloji hüküm sürmüştü. Ne değiştirdi bu iki beşerî ideoloji Afganistan’da? Önce komünistler işgal edip sömürdü ve katletti sonra da kapitalizm…

2021 Ağustos’unda mağlup Batılı güçlerin çekilmesiyle Eylül ayında yönetimi ele geçiren Taliban, sadece 15 aydır yönetimi elinde tutuyor. Sömürgeci Amerika’nın burnunu sürterek ülkeden kovmaya gücü varken Taliban büyük bir hata yapmış; -Pakistan, Türkiye ve Katar’ın desteğiyle Doha’daki anlaşmayı imzalamış ve “onurlu geri çekiliş” için ABD’ye fırsat vermiştir. İşte ABD bu anlaşmaya binaen hâlâ konuşabilmektedir.

Elbette ki Batı’nın bugün, ne zaman, nerede kaydedildiği belli olmayan videolarla ya da uygulanan yasalarla Taliban üzerinden İslâm’a saldırmasını anlayabiliyoruz. Kendi ideolojilerini öne çıkarmak ve bekasını korumak istiyorlar. Kapitalizm, karşısında akidesinden çıkan nizam ve tertemiz fikirlerle toplumu ıslah edecek, eksiksiz bir şekilde uygulandığında doğru kalkınmayı sağlayarak kapitalizmin tüm günahlarını ortaya çıkaracak, kısacası eğri çizgilerin yanına bir doğru çizgi çekerek yamukluklarını göz önüne serecek İslâm’ın siyasi nizamının uygulanmasını istemiyorlar. Hilâfet ile ilk domino taşının düşmesinden endişe ediyor; Suriye’de Obama’nın saçlarını ağartan bir fikir ile başlayacak yeni bir kıyam ile yüzleşmek istemiyorlar.

Peki bu koca koca “güvenilir” uluslararası ajanslar, üniversite yasağı sonrası Taliban yönetiminin açıklamalarını niye öne çıkarmadı?

Oysa Afganistan Yüksek Öğretim Bakanı Mevlevi Nida Muhammed Nedim, üniversitelere yönelik gündeme oturan kararın ardından detaylı bir açıklamada bulunmuştu.

"Afganistan'da yaklaşık 15 aydır İslâm Emirliği yönetiminin bulunduğunu” hatırlatan Mevlevi Nedim, "tüm üniversitelerin uyulması gereken kurallara dair uyarıldığını, temel ilkelerin kendilerine iletildiğini ama üniversitelerin bu kurallara uyum sağlamadığını" ifade edip "kurallara uyum konusunda en büyük problemin özel üniversitelerden kaynaklandığını" açıkladı.

Nedim, "Üniversitelerin çözüm bulamadığı en temel meselenin ‘karma eğitim’ olduğunu, bu sorunun hâlen sürdüğünü ve kız-erkek karışık eğitimin büyük bir problem teşkil ettiğini, ayrıca bazı kız öğrencilerin ikamet ettikleri illerden farklı bölgelerdeki üniversitelere gitmesi ve burada yurtlarda kalmasının, yanlarında mahremleri olmadan seyahat etmelerinin da başka bir soruna yol açtığını" açıklamalarında dile getirdi.

Mevlevi Nedim, “üniversitelerdeki birçok kız öğrencinin tesettür kurallarına da riayet etmediğini, üniversitelerin bulunduğu bölgelerde kurallara uyulmaması sebebiyle çevrenin de olumsuz etkilendiğini ve bozulmalar yaşandığını ve bu gerekçelerle üniversite eğitimine geçici olarak ara verildiğini, düzenlemelerin ardından eğitimin devam edeceğini” söyledi.

“İslâm şeriatı çerçevesinde sorunun çözülmesi için özveriyle çalıştıklarını” söyleyen Nedim, "Afganistan kimsenin iç işlerine müdahale etmediği gibi kimse de Afganistan'ın iç işlerine karışmamalı. Biz şeriatın uygulanması için canımızı verdik, paramparça olduk, bundan taviz vermeyeceğiz" ifadelerini de kullandı.

Bu görüş, kapitalizmin “özgürlük” diyerek tüm haramlara ulaşabilme kolaylığı sağlayan demokrasiye elbette ki ters. Ayrıca memleketim olması hasebiyle gözlemlediğim kadarıyla ifade etmem gerekirse, Erzurum tarihini “üniversite öncesi ve sonrası” olarak ikiye ayırmak mümkün. Zira öğrencilik yıllarımda bizzat üniversitenin şehir ile etkileşimine şahit olmuştum. Bu etkileşimin sonucu genç nesillerdeki bozulmayı görmemek sosyolojik bir körlük olur.

Alvarlı Efe’nin “Erzurum kilidi Mülk-i İslâm'ın / Mevlâ'ya emanet olsun Erzurum / Erzurum derbendi ehl-i imanın / Mevlâ'ya emanet olsun Erzurum” beyitlerinin olduğu şiirinde bahsettiği Erzurum’a laik kapitalist nizam ve okullarda uyguladığı laik müfredat çok zarar verdi. Halka sorsanız, “bu şehirde ahlak nasıl bozuldu?” diye, üniversiteyi işaret edeceklerdir. Türkiye’de biz bunu uygulamalı bir şekilde gördük ve şimdi ekilmiş kötülüğün hasadını haberlerde izliyoruz. Buradan farklı çıkarımlarda bulunanlar olabilir. Bu yüzden şunu da zikretmeden geçemeyeceğim: İslâm, bilime, tekniğe, mühendisliğe değil, ahlakı çökerten laik, bozuk, bencil, hedonist, pragmatist Batılı fikirlere karşıdır. İslâm nizamı bugün dünyanın eriştiği teknolojinin temellerini Endülüs’te, İstanbul’da, Şam’da, Bağdat’ta, Medine’de yüzyıllar önce atmıştır. Dünya, İslâm’a ve Müslümanlara bu anlamda çok şey borçludur.

Gelelim laik Ankara’nın, Taliban'ın açıklamalarına rağmen öne çıkıp, Afganistan’a yönelik “yürek parçalayan” İslâmi nasihatlerine…

Gülmeyin! Acıklı konuşmuş tıpkı “güvenilir” dünya ajansları gibi…

Kendisi hemşerim olan sazıyla, sözüyle, felsefik konuşmalarıyla tanıdığımız Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, şöyle diyor:

“Taliban yönetimi Afganistan’da kız öğrencilerin üniversiteye girişini yasaklayan bir karar almış. İslâm’ın ruhuna aykırı bir karar. Bu yasağın dinde yeri yok.”

Ardından Antalya’nın bağrından kopmuş bir diğer Anadolu çocuğu Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da şu mesajı paylaştı:

"Taliban'a kapsayıcı olun. Kadın hakları, kız çocuklarının eğitimi konusunda düşüncelerimizi de kendileriyle paylaştık. Bu yasak İslâmi de insani de değil. Dolayısıyla böyle bir yasağı biz reddediyoruz. Doğru bulmuyoruz.”

Tornadan çıkmış gibi birbirine benzer açıklamalar. Evet bu açıklamalar laik kapitalist nizamın tornasından geçmiş zihinlerin ortak mesajı; Washington, Londra, Reuters, AP, AFP ve BBC gibi…

Sanki "bakın biz çağdaşız, açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim" der gibi...

Batıl nizama bağlılık için samimiyet testine girmiş örnek bir abi gibi...

Ama açıklamalarda İslâm da kullanılıyor. Zira laik nizam, dini camilere hapsedip Diyanet ile “piyango, loto, toto, kumar, içki haramdır” derken içtimai hayatta demokratik özgürlükler vasıtasıyla bu haramların toplumu çepeçevre kuşatmasına izin veriyor. Sayın Çavuşoğlu “kapsayıcı olun” derken bu fikre vurgu yapıyor sanırım. Laik bir nizam ile hükmederken kendinde İslâmi nasihatte bulunabilme cesareti görebiliyor. Nasıl olsa İslâm’ı ve laikliği nereye koyacaklarını, sınırlarını, kapsayıcılığını hiçbir zaman “yanılmaz” olan Batılı filozoflardan kapmışlar. “Hüküm yalnız Allah’ındır” [Yusuf Suresi 40] ayetinin de bir tevili vardır elbet o tornanın ayarlarında…

Bakın mesela; kapsayıcı olan laik Türkiye’de 2021 yılında işlenen suçlar, günlük 10 binin üzerinde. “Kapsayıcı” olunduğu için zina serbest ve boşanma son 20 yılda %90 artışla 175 bine ulaştı. Bakın gelişme, kalkınma işte böyle olur. Eşcinsel ilişki, toplumsal cinsiyet eşitliği, baba rolünün silikleştirilmesi ile bakın ne kadar modern bir toplum olduk!

Geçen yıl resmî kayıtlara geçmiş hırsızlık, gasp, dolandırıcılık gibi mala karşı işlenen suçların sayısı 2.5 milyon, bu yıl ise 3 milyonu geçmiş durumda…

2021 yılında sadece Türkiye’de 2 milyon 500 bin adet mala karşı suç işlenmiş. 1 milyon 300 binden fazla cana karşı suç işlenmiş. 127 bin cinsel saldırı suçu tespit edilmiş.

Öyle ya İslâm kapsayıcı değil. Haramlara, suçlara, ahlaksızlığa kucak açmayan gerici(!) bir düzen! İnsanlar özgürce haramlara ulaşamıyor. Misal; İslâm nizamını uygulayan Osmanlı’da, 1559-1609 yılları arası… 50 yıllık adli sicil kayıtlarında görülen toplam suç sayısı 3 bin 318, yıllık ortalama ise sadece 66.

Bu veriler Hizb-ut Tahrir’in kurucusu Şeyh Takiyyuddin en Nebhânî’nin sözünü doğruluyor: “Bir toplumda suç, ender görülüyorsa insan; sık görülüyorsa tatbik edilen nizam bozuktur!”

Ama bunu kime anlatıyorsun? Velilerin şikâyeti üzerine yapılan referandumla karma eğitime son verip kız-erkek ayrı eğitim kararı alan okul müdürü hakkında soruşturma açan Ankara’ya mı?

İnsanlar, feryat ediyor; “çocuklarımız elimizden kayıp gidiyor, nesiller ifsat oluyor” diye ama onlar, kulaklarına çivilenmiş “Laik demokrasi fazilettir” parçasını sürekli çalan kulaklığın sarhoşluğundalar. Uluslararası yayın yapan egemen ideoloji “radyo kapitalizm” ile başkentlere yayın yapmaya devam ediyor.

Bu kararın, insani ve İslâmi olmadığını söyleyenler!

Suriyeli kadınlara tecavüz eden, insanları katledip toplu mezarlara gömen, kimyasal silahlar ve varil bombaları kullanan Esed rejimi ile el sıkışmak isteyenler!

Mısır’da Müslümanlara kan kusturan asrın firavunu Sisi rejimi ile el sıkışanlar!

Filistin’i işgal edip Müslümanları vahşice öldüren, Mescid-i Aksa’yı necis postallarıyla kirleten “İsrail” ile “normalleşip” dost olanlar!

Bu yaptıklarınız, İslâm’ın ruhuna aykırı değil mi? Dinde yeri var mı?

Derdiniz şayet kadınlar, çocuklar, masumlar ise söyleyin bakalım: bu beldelerdeki kadınların, çocukların, mazlumların feryadını işitmediniz mi? Ha pardon, kulaklık vardı kulağınızda değil mi?

“Güneşi parlak bir ışık kaynağı, ayı ise bir nur yapan, yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilmeniz için aya menziller takdir eden O’dur. Allah, bütün bunları boş yere değil gerçek bir gaye, sebep ve hikmete dayalı olarak yaratmıştır. O, bilip anlayacak kimseler için ayetlerini bu şekilde detaylarıyla açıklamaktadır” diyerek kudretini ortaya koyan Allah Subhanehu ve Teâlâ, “Zalimler zalimlerin dostudur” diyerek zulümden kesin bir dille sakındırmıştır.

İslâm’dan bu kadar güzel sözler çıkarken, o öve öve bitiremediğiniz darbeleri, katliamları, işgalleri, tecavüzleri -sözde- insanlık suçu sayan "yüce" demokrasinizin dili mi tutuldu?